 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1997/8-794
K. 1997/940
T. 12.11.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 24.4.1996 gün ve 1995/927 E., 1996/300 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 25.3.1997 gün ve 1996/7529-1997/2206 sayılı ilamıyla bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK'nin 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK'nin 381. maddesi ( kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur ). Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün, 323/391 sayılı ve 10.9.1991 gün, 281-415 sayılı ve 25.9.1991 gün, 355-440 sayılı kararları ).
Ceza Genel Kurulu'nca da CUMK'nin benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir ( Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1976 gün, 22-25 sayılı kararı ).
Somut olayda da aslolan kısa ve gerekçeli kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinilmiştir.
O itibarla mahkemece HUMK'nin 388. maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nin 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 12.11.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.