 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1997/840
Karar No : 1998/3
Tarih : 04.02.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Ankara 6. İş Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 24.3.1997 gün ve 1997/134 E-287 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 15.7.1997 gün ve 1997/13006-14451 sayılı ilamı ile; (... 1997 Ocak istatistiğine itiraz edilmesi üzerine mahkemece yapılan ilk oturumda davacı mahkemeye gelmemiş, karşı tarafı oluşturan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sendika vekilleri davayı takip etmeyeceklerini bildirmişlerdir. Mahkemece, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 12/son maddesindeki "yayımından itibaren 15 gün içinde itiraz edilmeyen istatistikler kesinleşir" kuralı uyarınca 15 günlük süre dikkate alınmak sureti ile müteriz sendikanın itiraz etmemiş sayılacağından davanın reddine karar verilmiştir. Konu kamu düzeni ile de ilgili olsa yasa'da hakimin kendiliğinden işi inceleyip sonuçlandırılması şeklinde bir kural öngörülmediği için itiraz davasının anılan şekilde red ile sonuçlandırılması hatalıdır. Bu durumda mahkemece yapılması gerekli İş Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409. maddesinde öngörülen prosedürün uygulanması ile yetinmekten ibaret olması lazımdır. Bir başka anlatım ile davanın yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi zorunludur. O halde, karar bu yönden bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, davacı Sendika; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Resmi Gazete'de yayınladığı 1997 Ocak İstatistiğinin 4 sıra nolu "gıda sanayii" iş kolunda çalışan işçi sayısının ve davalı sendikaların üye sayılarının yüksek ve kendi üye sayısının ise düşük gösterilmesi nedeniyle hatalı ve gerçeğe aykırı olduğunu ileri sürerek anılan istetistiğin iptali ile gerçek sayıların ve oranların tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; yapılan ilk oturumda davacı vekili özürsüz olarak gelmemiş, karşı tarafı oluşturan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sendika vekilleri de davayı takip etmeyeceklerini bildirmişlerdir.
Mahkemece; davanın dayanağını oluşturan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun 15. maddesinin son fıkrasında yer alan "yayımından itibaren 15 gün içinde itiraz edilmeyen istatistikler kesinleşir. Ancak, istatistiğin gerçeğe uymadığı gerekçesiyle bu süre içinde Ankara İş Mahkemesine başvurulabilir. Mahkeme bu itirazı 15 gün içinde sonuçlandırır..." biçimindeki düzenleme gözönünde tutularak, istatistiğe itiraz yapılmamış sayılmış ve bunun sonucu olarak da davanın reddine karar verilmiştir.
Bir sendikanın Toplu İş Sözleşmesi yapmaya yetkili olabilmesi için gerçekleşmesi gereken ilk koşul, sendikanın kurulu bulunduğu iş kolunda çalışan işçilerin en az yüzde onunun o sendikanın üyesi bulunmasıdır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, tarım ve ormancılık, arıcılık ve balıkçılık işkolunda bu koşul aranmaz. Sendikanın Toplu İş Sözleşmesi yapmaya yetkili olup olmadığının belirlenmesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca yapınlanan işçilerin işkollarına göre dağılımı ve sendika üye sayıları ile ilgili istatistiki tesbitlerin büyük bir önemi kalmadığı bu tesbitlere karşı ilgili sendikalara, iş mahkemelerinde itiraz davası açma imkanı tanınmasıyla da gerçek durumun ortaya çıkarılmasına özen gösterildiği tartışmasızdır, yasakoyucu, toplu iş sözleşmesinin gecikmeksizin yürürlüğe konulabilmesi için, benzer konularda olduğu gibi, istatistiki tesbite itiraz davasının açılması, sonuçlandırılması ve temyiz incelemesi süresi ile ilgili olarak 15'er günlük gibi kısa süreler öngörmüştür. Ne var ki bu sürelere ilişkin yasa kurallarının mutlak şekilde bağlayıcı nitelikte yorumlanması doğru olmaz. Gerçekten kimi durumlarda yüzbinlerce işçiyi ve çok sayıda sendikayı ilgilendiren tesbitlere vaki itirazların 15 gün gibi kısa bir sürede sonuçlandırılmasının mümkün olmadığı uygulamada sıkça görülmektedir. Gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi ve ortaya çıkan uyuşmazlıkların giderilebilmesi için bilirkişi incelemesine gerek duyulan hallerde, yargılamanın uzunca bir süre devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu bakımdan, anılan 12. maddede öngörülen sürelerin bir temenni biçiminde vaz olunduğunun kabulü yasa koyucunun amacına uygun düşecektir.
Öte yandan 2822 sayılı Yasa'da "yetki itirazı kapsamında ileri sürülen iddiaların incelenmesi bakımından bir ayırım yapıldığı görülmektedir. Gerçekten 15. maddenin ikinci fıkrasında, "işçi ve üye sayılarının tesbitinde maddi hata iddiasıyla süreye ilişkin itirazları mahkeme altı işgünü içinde duruşma yapılmaksızın kesin olarak karara bağlar. Bunların dşındaki itirazlar için mahkeme duruşma yaparak karar verir" denilmektedir. Konu ile doğrudan ilgili 12. maddenin son fıkrasında ise belgeler üzerinden incelemeye yer verilmemiştir. Bunun sonucu olarak da itirazların mahkemece duruşma yapılarak incelenip karara bağlanması zorunluluğu vardır. İstatistiki tesbite itiraz davalarında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi uygulamasının da aynı doğrultuda olduğu görülmektedir. Gerçekten anılan Daire bu tür itiraz davalarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte aynı işkolunda kurulu sendikalara husumetin yöneltilmesini ve duruşma yapılmasını gerekli görmektedir. (9. Hukuk Dairesi 30.10.1996, 8874-9637).
Bu yasal düzenleme karşısında, istatistiki tesbite itiraz davasının taraf teşkili yapılıp duruşma açılmak suretiyle görülüp sonuçlandırılması, bunun için de Yasa'da öngörülen sürelere olabildiğince uyulması zorunluluğu vardır. Yasa'da ayrık bir kurala yer verilmediğine göre, işlemden kaldırma ve davanın açılmamış sayılması ile ilgili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun burada da uygulanması gerekir. Somut olayda davacı özürsüz olarak ilk oturuma gelmediğine, davalılar da davayı takip etmeyeceklerini bildirdiklerine göre; mahkemece davanın yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA) istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,
4.2.1998 gününde, oyçokluğu ile üçüncü görüşmede karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda Toplu İş Sözleşmesinin en kısa sürede yapılması için bilgisayar destekli bir yetki prosedürü düzenlenmiştir. Yasa koyucu işkoluna göre sendikalaşma ile işletme ve işyeri düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapılması esasını benimsemiş. Bulunmaktadır.
İşletme veya işyerinde yetkili sendikanın belirlenmesinde işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde onunu temsil eden işçi sendikalarının o işyeri veya işyerlerinde yarından fazla çoğunluğu temsil etmesi koşulu aranmaktadır. Bu amaçla tüm işyerlerinde yetki sendikanın belirlenmesi için yılda Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere iki kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yayınlanan işkolu istatistiklerinin kesinleşmesi gerekli bulunmaktadır. Yasa koyucu bu amaçla 2822 sayılı Yasa'nın 12/4. maddesinde Resmi Gazete'de yayımlanan istatistiğin 15 gün içinde itiraza uğrayabileceğini ve gerçeğe uygun olmadığı gerekçesiyle bu istatistiklere yapılan itirazın ise Ankara İş Mahkemesince 15 gün içerisinde karara bağlanacağını, temyiz halinde de Yargıtay'ca 15 günlük birsüreye bağlı kalınarak bu hususun kesin bir kararla sonuçlandırılmasını öngörmüştür.
Bu dava klasik dava olmayıp, özel prosedürün işlemesine bağlı itiraz şekline bir yasal hukuk yoludur. Toplu İş Sözleşmesi yetki prosedürünün en kısa sürede sonuçlandırılması için mahkemece de kabul edildiği üzere, dosyanın takip edilmemesi sebebiyle işlemden kaldırılması söz konusu edilemez. Aksinin kabulü ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409/son maddesi uyarınca işlem yapılması durumunda, itiraz edenin kötüniyetle dosyayı üçer aya yakın olmak üzere iki kez müracaata bırakması mümkündür. Bu durum işkolu istatistiğine itiraz işleminin kesinleşmesi yasakoyucu tarafından direktif olarak öngörülse de 15 günlük süreleri oldukça fazla bir süre uzatabileceğinden; bu hal Medeni Kanunun 2. maddesine göre yasaca korunamaz.
Bu nedenle mahkeme tarafından 2822 sayılı Kanunun 12. maddesinde belirtilen sürelere imkan nisbetinde uyulmak suretiyle Bakanlık kayıtları üzerinde re'sen inceleme yapılıp sonucuna göre itiraz hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi hatalı olup bu değişik gerekçe ile bozulması düşüncesiyle çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum.