 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1997/4-504
K. 1997/865
T. 22.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.3.1995 gün ve 1992/530 E., 1995/237 K. sayılı kararın incelenmesi, davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 4.3.1996 gün ve 1996/506-1299 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı, davalıların, İdare Mahkemesi'nce verilen kararı amacına uygun olarak uygulamadıklarını, böylece hukuka aykırı davrandıklarını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki delillere göre davacının Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde İdari ve Mali İşler Daire Başkanı olarak görev yaptığı sırada, 4:2.1992 tarihinde bu görevinden alındığı, davacının istemi üzerine, bu idari işlemin Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 3.3.1992 gün ve 1992/255 sayılı kararı ile yürütmenin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Anılan kararın idareye tebliği üzerine 2577 sayılı yasada yeraldığı üzere altmış gün içinde göreve başlatıldığı, bu yönün davacının da kabulünde bulunduğu anlaşılmıştır. Ne var ki davacı, yürütmenin durdurulmasına ilişkin olan karar uyarınca 11.5.1992 tarihinde işe başlatıldığını, ancak aynı gün başka bir göreve atandığını belirterek bu başlatmanın biçimsel olduğunu, özde bir uygulamanın bulunmadığını, böylece hukuka aykırı davranıldığını iddia etmektedir.
Anayasanın 138. maddesinde "yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır..." hükmü getirilmiştir. Buna paralel olarak düzenlenen 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun 28. maddesinde de İdare Mahkemeleri'nce verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların altmış gün ( yeni değişiklikte otuz gün ) içinde yerine getirilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Açıklanan bu hükümlere göre, bir mahkemeden verilen yargısal nitelikteki her kararın yerine getirilmesinin ve kapsamının tartışılmaması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Yürütmenin durdurulması kararları da uyulması zorunlu ve herkes için bağlayıcı yargı kararları olduğu tartışmasızdır. İdare de kendi fonksiyonunu ajanı olan kamu görevlilerince yerine getirir. Bunlar anayasada yer yer "kamu görevlisi", bazen de "devlet memuru" olarak adlandırılmışlardır. İşte idare, çalıştırdığı bu kamu görevlileri eliyle işlem ve eylemleri yerine getirmektedir. Buna da "kamu hizmeti" adı verilmektedir. Bundan zarar görenlerin idari ve adli yargı yerinde dava açabilecekleri tartışmasızdır. Yargı kararının uygulanmamasından dolayı zarar görenin dilerse idari yargı yerinde, dilerse görevliler aleyhine adli yargıda dava açabileceği 2577 sayılı yasanın 28. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, idare adına hareket eden görevliler, davacıyı görevden almışlardır. Davacının bu görevden almaya karşı açtığı dava üzerine sonuçta, 3.3.1992 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı alınmıştır. Böylece görevden alınma işlemi durdurulmuş olmaktadır. İşte bu karar gereğince davacı yasal süre içinde göreve başlatılmıştır. Göreve başlatılmakla Anayasanın 138 ve özellikle özel düzenleme getirmiş olan 2577 sayılı yasanın 28. maddesine uyulmuş bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da ortada hukuka aykırı bir eylem bulunmamaktadır. Davacının yasal süre içinde göreve başlatılmasından sonra aynı gün veya daha sonra görevden alınıp başka bir göreve atanması ayrı bir işlemdir. Davalı konumunda bulunan kamu görevlileri, idari yargının, yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararını uygulamakla yasal görevlerini yerine getirmişlerdir. Yeniden görevden alınma ile ilgili olarak önümüze gelen bir uyuşmazlık bulunmadığından ilk kararın uygulanmadığı belirtilerek hukuka aykırılıktan söz edilemez. Bu cümleden olarak uygulama yapıldığına göre biçimsel uygulama olduğu da düşünülemez.
Mahkemenin açıklanan bu yönleri gözetmeden, yazılı gerekçe ile davayı kabul etmesi usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı yerindedir. Ancak hükmedilen tazminat miktarı bakımından Özel Daire'ce bir inceleme yapılmadığından, bu konudaki temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesi'ne gönderilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenle direnme kararı yerinde bulunduğundan, hükmedilen manevi tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 22.10.1997 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.