Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1997/443
Karar No : 1997/770
Tarih : 08.10.1997

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi, kal, tazminat, tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Afyon Asliye 1. hukuk Mahkemesince davanın kabulüne, karşı davanın reddine 8dair verilen 25.11.1994 gün ve 1991/504 E., 1994/648 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ve karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
    Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 4.7.1996 gün ve 8299-8583 sayılı ilamı; (.... Hükmüne uyulan bozma ilamında davalının çekişmeli taşınmazda daha sonra pay aldığı, böylece davanın paydaşın paydaş aleyhine açtığı el atmanın önlenmesi ve tazminat isteğine dönüştüğü vurgulanarak bu yönde araştırma yapılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğine işaret edilmiş olduğu halde mahkemece bozma çerçevesinde yeterli araştırma yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı birkısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda Sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler,hatta beldeler yapıldığı, bir gerçektir. Bilindiği üzere MK.nun 634, BK.nun 213 Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlardan harici veya fiili, taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.
    Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belilenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahte vefa" kuralının yanında MK.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, MK.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Hal böyle olunca yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve uygulama yapılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir...) yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
    KARAR : Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerek Kanuni şekilde uymuş olan Hukuk Mahkemesi bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme uyma kararından dönerek ısrar kararı veremeyeceği gibi; hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz.
    Bu müesseseye "usuli müktesap hak" veya "usule ilişkin kazanılmış hak" denilir.
    Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda anılan müesseseye ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, "Usuli Müktesap Hak" davaların uzamasını önlemek hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İnançları ile kabul edilmiş usul hukukunun ana ilkelerindendir ve Kamu düzeni ile ilgilidir.
    Bozmaya uyulmasına açıkça karar verilmesiyle taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararınca işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak hakim ara kararından dönebilirsede, bozmaya uyulmasına ilişkin karar, bunun istisnalarındandır.
    Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır. İster aynı oturumda, ister daha sonraki oturumlada olsun bundan dönerek eski hükmünde ısrar edemez. Hakim değişikliği olsa dahi bozmaya uyma ara kararından dönülemez ve ısrar kararı verilmez. Verilirse bu bir ısrar kararı değil yeni bir karar niteliğindedir. Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiş olan usuli müktesap hak müessesesinin birçok hukuk kaideleri gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile getirilmiş istisnaları vardır. Bunların biride, görev konusudur.
    Somut olayda yerel mahkemece Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.7.1995 gün 1995/8398 E., 1995/10490 K. sayılı bozma kararına 2.10.1995 günlü oturumda uyulmuş, daha sonra 20.11.1995 günlü oturumda bozmaya uyma kararında dönülerek esasa ilişkin hüküm kurulmuştur.
    Yukarıda açıklanan nedenler altında, iradi şekilde Yargıtay'ın bozma kararına mahkeme uymakla taraflar yönünden usule ilişkin kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir. Mahkeme bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak zorundadır. O nedenle, yerel mahkeme kararı usule ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle bozulmalıdır.
 
    SONUÇ : Davalı ve karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) mahkemenin Özel Dairenin bozma kararı doğrultusunda işlem yapmasına bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesin eyer olmadığına, oybirliği ile karar verildi.
   
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini