 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1997/19-761
Karar No : 1997/999
Tarih : 26.11.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İTİRAZIN İPTALİ DAVASI AÇILMASINDA SÜRE
- SÜRE ( İtirazın İptali Davası Açılmasında )
- İTİRAZIN İPTALİ DAVASININ ALACAK DAVASI OLARAK GÖRÜLÜP KARARA BAĞLANMASI
- İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Islah Talebi Olmadan Alacak Davası Olarak Görülmesi )
- ISLAH TALEBİ OLMADAN İTİRAZIN İPTALİ DAVASININ ALACAK DAVASI OLARAK GÖRÜLMESİ
- ALACAK DAVASI ( İtirazın İptali Davasının Islah Talebi Olmaksızın Görüşülmesi )
- DAVANIN AÇILMASININ SÜREYE BAĞLANMASI ( Süre Geçtikten Sonra Açılan İtirazın İptali Davası )
- SÜRESİ İÇİNDE AÇILMAYAN İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Tahsil Davasına Dönüştürülüp Karar Verilmesi )
- TAHSİL DAVASINA DÖNÜŞTÜRME ( Süresi İçinde Açılmayan İtirazın İptali Davası )
- DÖNÜŞTÜRME ( Süresi İçinde Açılmayan İtirazın İptali Davasının Tahsil Davasına Dönüştürülmesi )
- MENFAATLER DENGESİ KURALINA AYKIRILIK ( İtirazın İptali Davasının Tahsil Davasına Dönüştürülmesi )
2004/m.67
1086/m.74,409
YİBK., 28.11.1956 gün ve 15/15 s.
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
( Adana Asliye Ticaret Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.12.1995 gün ve 1995/633-1098 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 20.6.1996 gün ve 1996/3445-6376 sayılı ilamiyle;
( ...Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğu, bu konuda daha önce davalı hakkında icra takibi yaptıklarım, davalının bu takibe itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açtıklarını ancak bu davanında takip edemedikleri için açılmamış sayılmasına karar verildiği ve 21.6.1995 tarihinde bu kararın kesinleştiğini beyanla yeniden aynı takibe karşı yapılan itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabında, İİK'nun 67. maddesine göre itirazın iptali davasının bir süre içerisinde açılması gerektiği, davacının daha önce açtığı itirazın iptali davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği, itirazlarının davacıya 4.3.1992 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına göre, aynı takiple ilgili bu ikinci davanın bir senelik sürede açılmadığı gerekçesiyle reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davalı hakkında yaptığı icra takibine itiraz edilmesi üzerine, davacının 14.1.1993 tarihinde ilk itirazın iptali davası açtığı, bu dava takip edilmeyerek 23.5.1995 tarihinde HUMK.nun 409/son maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacının bu defa aynı itirazın iptali için bu davayı 12.7.1995 tarihinde açtığı bu davanın İİK'nun 67. maddesinde belirtilen 1 yıllık sürede açılmadığı, bu sürenin zamanaşımı değil hak düşürücü süre olduğu, herhangi bir nedenle kesilmesi veya durmasının söz konusu olmadığı bu süreyi geçiren davacının koşulları varsa tahsil davası açması gerektiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
İİK.nun 67/1. maddesi hükmüne göre itirazın iptali davasının; itirazın davalıya tebliği tarihinden itibaren 1 sene içerisinde açılması gerekir. Davacı tarafından önce açılan davanın HUMK.nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmakla anılan dava hukuki sonuçları ile birlikte ortadan kalktığından ve bu davanında 1 yıllık yasal süre geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından, itirazın iptali davası olarak görülmesi olanaksız ise de, Yargıtayın yerleşik uygulaması da gözetilerek alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılması gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde reddinde isabet görülmemiştir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava hukuksal nitelikçe İİK.nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık İİK.nun 67. maddesine göre 1 yıllık süre içerisinde açılmamış bir itirazın iptali davasının yargılamasının alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesinde toplanmaktadır.
Hemen belirtelim ki İİK.nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davası, açılış şekli ve süresi ile doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından alacak ( tahsil ) davasından farklılıklar içermektedir. En önemlisi itirazın iptali davası İcra İflas Hukukunun kendine özgü kuralları içerisinde açılır, özellikle icra takip hukuku ile sıkısıkıya bağlantılıdır. O nedenle, İİK. nün 67. maddesine göre itirazın iptali davası açılabilmesi için;
1- İlamsız takip yapılmış olması
2- Borçlunun bu takibe itiraz etmesi
3- Alacaklının, itirazın kaldırılması için İcra Tetkik Merciine başvurmaması
4- İtirazın alacaklıya ( davacıya ) tebliğinden itibaren 1 yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması şeklinde yasal koşulların gerçekleşmesi gerekir. Hemen belirtelim ki, bu süre hakim tarafından doğruca araştırılır. İtirazın iptali davası bu bir yıllık süre içinde açılmamış ise sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi zorunludur. Görüldüğü üzere davanın açılabilmesi koşulu süreye bağlanmış olup Hakim, süre geçtikten sonra açılmış bir itirazın iptali davasını tahsil davasına dönüştürüp görmesi hukuken kabul edilmez ( HUMK. md. 74 ). Ayrıca böyle bir kabul, açılmış bir davada korunması gereken "menfaatler dengesi" kuralına da aykırılık oluşturacağında duraksama olmamalıdır. Öte yandan her dava, açıldığı tarihte tesbit edilen durum ve koşullar esas alınarak hüküm kurulur ( 28.11.1956 T. 1956/15 E. 1956/15 K. sayılı Yargıtay Tevhidi İçtihadi ). Davacı dava dilekçesinde açıkça istemini "itirazın iptali" davası olarak belirtilmiştir. Ayrıca dava dilekçesindeki açıklamalarda kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ve özellikle bir yoruma hacet kalmaksızın, davanın itirazen iptali davası olduğunu göstermektedir. Şu durum karşısında, davayı ıslah, istemi olmaksızın salt dava ekonomisi kurallarına dayanılarak itirazın iptali davasının alacak ( tahsil ) davası olarak görülüp karara bağlanması kabul edilemez. Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 26.11.1997 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davalının, hakkında yapılan icra takibine itiraz ettiği ve davacı tarafından süresinde açılan ilk itirazın iptali davasının HUMY.nın 409/son maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği, temyize konu ikinci itirazın iptali davasının ise itirazın öğrenildiği tarihe göre İİK.nun 67. maddesinde öngörülen bir yıllık süre geçirildikten sonra açıldığında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, süresinde açılmayan itirazın iptali davasının alacağın tahsili davası olarak görülüp, görülmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Şurasını hemen vurgulamak gerekir ki, süresinde açılmayan itirazın iptali davasına, bu niteliği ile bakılıp sonuçlandırılması mümkün değilse de; böyle bir davanın alacağın tahsili davası olarak nitelendirilip, işin esasına girişilerek sonuçlandırılması mümkündür. Alacaklı, her iki dava türünde de sonuçta alacağını tahsil etmek amacındadır. Nitekim; İİK.nun 67. maddesinin son fıkrasında, itirazın iptali için tanınan süreyi kaçıran alaçaklıya genel hükümler dairesinde dava açma hakkının varlığı da kabul edilmektedir. O halde Anayasanın 141. maddesi de gözönünde bulundurularak davacının itirazın iptali olarak nitelendirdiği ve fakat koşulları kaçırılmış ve harcı karşılanan davayı; alacağın tahsili davası olarak nitelemek ( HUMY. 76 ) suretiyle sonuçlandırmak dava ekonomişi ilkeşine de uygun düşer.
Nitekim; 11. Hukuk Daireşi, 28.12.1982 gün ve 1982/5367 Esas, 1982/5724 Karar sayılı; itirazın iptali ile ilgili kararında ( ..... itirazın iptali davasının, itirazın tebliği tarihinden bir yıllık süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Şu açıklamalara göre, davacı alacaklı tarafından yasal süre içerişinde itirazın iptali davası açılmadığına nazaran bu dava şonunda davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Zira, açılan dava İİK.nun 67. maddesinin son fıkraşına göre genel hükümler dairesinde açılmış bir dava niteliğine bürünmüştür.... ) gerekçesiyle şüreşinden sonra açılan itirazın iptali davasının bir alacak davası olarak görülmesini benimsediği, keza, HGK.nun 30.6.1993 gün ve 1993/7474-502 sayılı kararı ile de:
"....Takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması dolayısıyla da ortada kanuna uygun bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceğinden davacının açtığı itirazın iptali davasının dinlenmesine usulen olanak yoktur. Ancak, itirazın iptali davası ile güdülen amaç alacağın varlığını saptamak ve saptanan bu miktara hükmedilmesini sağlamak olduğuna göre, Mahkemece, bu davanın genel hükümler uyarınca açılmış bir alacak davası olarak kabulü gerekir...." görüşünde olduğu gibi HGK. 25.11.1992 gün ve 1992/562-711 sayılı diğer bir kararında; "... davalı A-hakkında takibin kesinleştiği, B-hakkında bir icra takibi yapılmış olmasına göre artık bu davalılar aleyhine itirazın iptali davasının açılması söz konusu olmaz. Başka bir deyişle, davalılar hakkında açılan iş bu davanın itirazın iptali değil bir alacak davası olarak görülmesi ve sonucu çerçeveşinde karar verilmesi gerekeceği aşikardır.... ) demek suretiyle ve keza: HGK. 12.11.1997 gün, 1997/19667-905 sayılı en son kararında da şartları gerçekleşmeden açılan ve dava sırasında koşulları oluşan bir itirazın iptali davasının da alacağın tahsili davası olarak görülmesine karar vermiş bulunmakla, yasal süre geçtikten sonra veya şartları oluşmadan açılan veya erken açılan itirazın iptali istemli davaların alacağın tahsil davası olarak bakılabileceğini benimsemiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, davaya alacak davası olarak bakılması davalı borçlunun zararında bir sonuç doğurmayacaktır. Örneğin, davanın süresinde açılmadığından reddi halinde davalı yararına haksız ve kötüniyetli takipten dolayı %40 tazminata ve tahsil davasının reddi ve kabulü halinde de yine yasada öngörülen tazminat yönünden hüküm tesis edilmeyeceği kuşkusuzdur. Mahkeme giderleri yönünden de hakimin HUMY.nın 421. maddesindeki takdir hakkını kullanabilme olanağı vardır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle icra iflas Kanunun 67/1. maddesindeki bir yıllık süre kaçırılarak açılan itirazın iptali davasının, aynı maddenin son fıkraşı uyarınca alacağın tahsili davası olarak görülüp şonuçlandırılmasında usul ve yaşaya aykırı bir yön bulunmadığı ve bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun onama yönünde oluşan kararma katılamıyoruz.
Y. M. Günel Gültekin Nazlıoğlu Coşkun Koçak K. O. Şengün 19. HD.Başkanı 19. HD. Üyeşi 19. HD. Üyeşi 19. HD. Üyeşi