 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1997/13-810
Karar No : 1997/1061
Tarih : 17.12.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "Kira sözleşmesinin uyarlanması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 14. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.11.1996 gün ve 1996/176-370 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 13.3.1997 gün vs 1997/1654-2039 sayılı ilamiyle; (...Davacı, davalının önceki malikten kiraladığı taşınmazı 22.1.1996 tarihinde satın aldığını, önceki malikte davalı arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 5 yıl süreli olduğunu, halen ödenmekte olan. aylık kira parasının 30.000.000 TL, olduğunu,, sonradan görülen ve önceden düşünülüp öngörülmesi olanaksız olan aşırı enflasyon ve kira parasını etkileyen sair etkenlerdeki hızlı, yüksek ve sürekli artışlar nedeniyle sözleşmenin katlanılmaz hale geldiğini, ileri sürerek, yeni hal ve şartlara sözleşmenin uyarlanmasını ve aylık kira parasının 250.000.000 TL . na yükseltilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, mecurun aylık kira parasının 1.6.1996 tarihinden itibaren 220.689.650 TL brüt (160.000.000 TL net) olarak belirlenmesi suretiyle günün ekonomik koşullarına uyarlamasına karar verilmiş: hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Sözleşme Hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ilkesi hukukumuzda da kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Gerçektede, sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk. dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında olan denge sonradan şartların olağan üstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamıyacak derecede bozulabilir. îşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında, bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet (M.K. Md. 4,2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus-
Beklenmiyen hal şartı sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette değişmişse artık taraflar o akitle bağlı tutulmazlar, değişen koşullar karsısında Medeni Yasanın 2 nci maddesi uyarınca sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur. Sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ekonomik krizler, aşırı enflasyon örnek olarak gösterilebilir.
Enflasyon paranın "İŞTİRA-SATIN ALMA" gücünü kaybetmesi nedeni ile fiyatlarda aşırı ve sürekli bir artış olayıdır.
Yurdumuzda ekonomik koşullar önemli derecede deş işmiş ve eşya fiyatları tahminlerin üstünde yükselmiş, enflasyonist bu durum artarak bireylerin hayat yükünü çekilmez düzeye çıkarmıştır. Paranın değer kaybı toplumda her zaman her yerde önemli huzursuzluk kaynağı olmaktadır. Son yıllarda da değer kaybı tahminlerin ötesinde artışını sürdürmektedir. Ayrıca yasalarla sağlanan düzenlemelerde de paranın değer kaybının dikkate alınmadığı izlenmektedir. Sözleşmedeki edim ve karşı edim arasındaki dengeyi esaslı suretle sarsan olağanüstü olaylara beklenilmeyen olaylar denir
Önceden görülmeyen değişikliklerin borcun ifasını güçlendirmesi halinde "işlem temelinin Çökmesi" gündeme gelir. İşlem temelinin çöktüğünü kabul eden hakim; duruma göre; alacaklı lehine borçlunun edimini yükseltmeye, borçlu lehine onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar vermek suretiyle sözleşmeyi değişen şartlara uydurur. Başka bir deyimle sözleşmeye müdahale eder.
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı taktirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmiyecaği incelenir. Bazende sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanılarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek
MK.Md.2/2 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir.
Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak bakdına rağmen edimler arasında aşırı bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Yasanın 1,2 ve 4 ncü maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla durumun değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur. Değişen durumların, sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından, sözleşmede vardır.Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur.(MK.MD.1) Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal vs şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur.
Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü" "sözleşme serbestisi" ve "sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai tali (ikinci derecede) yardımcı niteliktedir. Uyarlamanın anlatılan hukuki tanımından sonra şimdi sözleşmeye müdahale için gerekli olan esaslara değinelim,
Sözleşme kurulduktan sonra ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve objektif nitelikde olmalıdır. Örneğin para değerinin aşırı derecede düşmesi (enflasyon) gibi ...
Yine değişen hal ve şartlar nedeniyle tarafların yüklendikleri edimler arasındaki denge aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulmuş olması şarttır. Ne varki değişen hal ve şartlara rağmen aşağıdaki hallerden biri mevcutsa sözleşmenin değiştirilmemesi kaçınılmaz olacaktır.
Sözleşmede veya yasada değişen hal ve şartlara dair bir kayıt veya hüküm bulunmaması gerekir. Nitekim sözleşmedeki bir kayıtla değişen hal ve şartların rizikosunu üstlenen kimse doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanarak sonradan bu rizikodan kendisini kurtaramaz.
Uyarlama isteyen davacının değişen hal ve şartların ortaya çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflar bakımından önceden öngörülebilir (tahmin) edilebilir veya beklenebilir nitelikte olmamalıdır veya olaylar öngörülebilir nitelikte olmakla beraber bunların sözleşmeye olan etkilerinin kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir. İlaveten edimler henüz ifa edilmemiş olmalıdır. Davacı değişen hal ve şartlara rağmen edimini "itirazı kayıt" koymaksızın ifa etmişse uyarlama talep edemez. (Doç. Dr. İbrahim Kaplan Hakimin sözleşmeye müdahalesi Ankara-1987 Sh. 152.-vd.)
Bu davalarda hakimin gözönünde tutacağı temel esaslarda genel olarak şunlar olabilir sözleşmeye bağlılık ve saygı esastır. Uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmelidir. Karar verilirken sözleşmeye yönelik ve bağlantılı değerlendirme yapılmalı özellikle tarafların farazi iradeleri yani taraflar sözleşmede açık kalmış hukuki meseleyi sözleşmenin intikadı sırasında düzenlemiş olsalardı doğru ve makul düşünen taraflar olarak neyi kararlaştırmış olabileceklerinin tesbitine önem vermelidir. Somut sözleşmenin özelliği kira parasının yıllık peşin olarak ödeneceğinin kararlaştırılması diğer koşullar sözleşme süresi beklenilmeyen ekonomik deşikler (enflasyon) kiralananın nitelikleri sözleşmenin anlamına aykırı olmayacak şekilde her iki tarafın menfaatleri gibi tüm objektif ve subjektif hal ve şartlar tartışılıp kıymetlendirilmeli sonuçta uyarlama yapılması kanaatktına kavuşulursa hakim sözleşmedeki intibak boşluğunu hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (MK.Md. 4,2) ışığında kanun boşluğunda olduğu gibi M.K.nun 1.maddesindeki yetkiye dayanarak yine bizzat kendisinin yaratıp taktir ettiği bir kuralla doldurmaya çalışmalıdır. Sözleşmenin değişen hal ve şartlara intibakını öngören veya görmeyen her türlü karar yukarıda açıklanan esasların toplanan delillerin red ve kabul edilen yönlerini dayanaklarını içerir şekilde gerekçeli ve yargıtay denetimine uygun olmalıdır. Önemle vurgulayalım ki belirtilen uyarlama davalarına özgü davalarda izlenen yöntemlerle örneğin sadece taşınmazın cinsi yözölçümü bulunduğu mevkii emsal taşınmazların kira bedelleri gibi dönelele intibak boşluğu doldurulup sözleşme düzeltilemez. Değerlendirmede bunlar ancak yardımcı kaynak olarak gözetilebilir. Diğer bir anlatımla sözleşmede yüklenilen edimler tamamen başka bir anlam verilecek hale getirmek suretiyle bir tarafa beklenmedik şekilde olağanüstü yararlar sağlanamaz. Sözleşme yeni bir hale dönüştürülemez.
Yine sözleşmenin kurulması sırasında tarafların sözleşmeyi uzun süreli yapmalarına ilişkin birlesen amaç ve iradeleri hiçbir zaman gözden kaçırılmaması gereken vazgeçilmez bir olgudur. Gerçektede; uzun bir süreyle kira akdine bağlanmış kiracı ve kiralayanın hak ve
vecibelerini kısa sureli kira sözleşmesinin tarafları ile bir konumda görmenin sözleşme serbestiyesi ilkesine Adalet ve mantık kurallarına aykırı olacağında duraksamaya yer olmamalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde sözleşmenin fesih edildiği yeni bir sözleşmenin ortaya çıktığı sonucuna kavuşmak gerekir ki hükümlerini sürdüren, bağlayıcı ve ayakta duran sözleşme karsısında bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu yüzden kiralanan sanki bos durumda yeni kiraya verilecekmiş gibi gözetilerek rapor düzenleyen bilirkişilerin görüşleri uyarlama ilkelerine ters düştüğü için aynen hükme esas alınıp sözleşme hoşluğunun düzeltilmesi yoluna gidilemiyeceği çok yanlıştır. Yukarıda geniş şekilde açıklanan uyarlama kurallarının ışığı altında mahkemece yapılacak iş resmi kurumlardan enflasyonun oran ve seyri araştırılmalı, bununla birlikte kiralananın kullanım sahası, nitelikleri bulunduğu mevki konumu, emsal kira paraları sözleşmenin kurulduğu, davanın açıldığı tarih İtibariyle vargı ve amortisman giderleri, artış oranı ve diğer makul ve normal objektif etkenler yerinde uzman bilirkişiler aracılığı ile incelenmeli, böylece: belirlenecek uygun durum baz kabul edilmeli
daha sonra as yukarıda anlatılan uyarlama ilke ve esaslarına sadakatla hal ve şartların değişmesi nedeni ile borçluya (kiracıya) ne miktarda mükellefiyet yüklenebileceği tartışılmalı kira parası tarafların amacına uygun objektif iyiniyet hakkaniyet ve nesafet (M.K. Md. 4,2) kurallarının elverdiği ölçüde ve düzeyde aşırı olmayan tahammül edilebilir bir seviyeye getirilmeli sonuçta tüm dayanakları belirtilmiş gerekçeli karar verilerek sözleşmedeki intibak boşluğu doldurulmalıdır.
Mahkemece hükmüne esas tutulan bilirkişi incelemesi az yukarıda açıklanan uyarlama davalarındaki izlenmesi gözetilmesi zorunlu olan yöntemlere uygun dayanakları ve gerekçeleri içermemektedir. Daha çok kira tesbit davalarında esas tutulan yol seçilmiştir.
Mahkemece sadece kira parasının tebsitine ilişkin yöntemler uygulanarak karar verilemez.
Hal böyle dunca, mahkemece açıklanan araştırma ve yöntemler ılığında inceleme yaptırılmalı geniş anlatılan uyarlama kuralları kapsamında elde edilen veriler değerlendirilmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece, hukuki nitelendirme ve değerlendirmede yanılgıya düşülerek gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda: mahkemece direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına,dosyadaki tutanak ve kanıtlara mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 17.12.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.