 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1997/13-407
Karar No : 1997/769
Tarih : 8.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TACİR SIFATI
- CEZAİ ŞARTIN TENKİSİ ( Tacir borçlu )
- TİCARİ İŞLETMEYİ KENDİ ADINA İŞLETMEK
6762/m.14
818/m.161
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.4.1996 gün ve 1996/33 E-1996/152 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 19.12.1996 gün ve 1996/11328-11490 sayılı ilamı;
( . . . Davacı, davalının Muğla İli Bodrum İlçesi Kumbahçe Mahallesi kışla mevkiinde kain olup tapunun 47 pafta, 95 ada, 198 parsel sayısında kayıtlı arsa vasfındaki taşınmaz üzerine vasıfları protokolde yazılı bir adet tripleks villayı inşa edip teslim etmeyi taahhüt ettiğini, bedelinin peşin ödendiğini, davalının villayı en geç 1.5.1991 gününe kadar bitirip teslim etmeyi aksi takdirde geçen her ay için 5000 DM. ödemeyi kabul etmesine rağmen bu güne kadar bu yükümlülüğünü yerine getiremediğini ileri sürerek 105000 DM.'ın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, satışa konu villanın 30 dönüm arazi içinde yapılan 146 Villadan birinci olduğunu, kendisinin inşaatı yapan ulusal inşaat ve turizm A.Ş.den proje üzerinden satın aldığı Villayı davalı sattığını, Bodrum'da yapı inşaat yapma yasağı bulunduğunu, buna rağmen davacıya ait mahkemece 17.3.1994 tarihinde 4000 Alman Markının ödetilmesine karar verilmiş ve davacının temyizi üzerine dairemizin 18.10.1994 gün ve 1994/7344- 8853 sayılı ilamıyla davalının tacir olup olmadığının araştırılması yönünden bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ve 11.4.1996 tarihinde 6000 DM.'ın ödetilmesine ilişkin hüküm kurulmuş ve gine davacının temyizi üzerine dairemizin 7.10.1996 gün ve 1996/7010-8266 sayılı kararıyla onanmış ve bu kez davacı tarafından karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
Davada tüm uyuşmazlık davalının tacir bulunup bulunmadığının saptanması noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki davalı 24.7.1975 tarihinde İstanbul Ticaret Odasına tacir olarak kayıt yaptırmış ve bu kaydını 31.12.1981 gününde sildirmiştir. Demek ki davalının kendi kabulüyle de başlangıçta tacir olduğu açıkca anlaşılmaktadır. Yine Beşiktaş Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün 1.12.1995 günlü yazısında konfeksiyon işiyle iştigal ederken 20.10.1992 tarihinde bu işini terkettiği bildirilmiştir. Öte yandan davalı ulusal inşaat ve turizm yatırımları Sanayii ve Ticaret A.Ş.'nin ortağıdır. Anılan şirket İzmir 14.Noterliğince düzenlenmiş bulunan 20.12.1989 gün ve 46216 yevmiye numaralı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince Muğla İli Bodrum İlçesi Kumbahçe Mahallesi Kışla mevkiinde kain olup tapunun 95 ada 198-199-190 nolu parsellerinde kayıtlı arsalar üzerine 54 adedi kendisine kalmak üzere 146 adet villa inşa etmeyi taahhüt etmiştir. Bu sözleşmeyi şirket adına davalı imza etmiştir. Davacının 3.9.1990 günlü sözleşmeyle davalıya sattığı Villa bu Villalardan biridir. Ayrıca davalı 20.2.1992 günlü ikinci bir sözleşme ile bu Villalardan 19 ve 26 nolu iki adedininde Nurettin Sökel isimli bir kişiye satmıştır.
TTK.'nun 14.maddesi taciri, bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimse şeklinde tanımlamaktadır. Toplanan tüm bu delillerin birlikte incelenmesinden davalının inşaat yapıp satmak ve konfeksiyonculuk vs. gibi işler yapmak suretiyle bir ticari işletmeyi kendi adına işlettiği açıkca anlaşılmaktadır. Böylece davalının tacir bulunduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca davalı, TTK.'nun 24.maddesi hükmü uyarınca B.K.161. maddesinin 3.fıkrasına göre kararlaştırılan ceza koşulunun fahiş olduğunu ve indirilmesini isteyemez. O halde mahkemeninde anılan hükme göre ceza koşulunu kabul ederek indirilmesi doğru değildir ve bozmayı gerektirir. Nevarki, bu yönün temyiz aşamasında gözden kaçtığı ve mahkeme kararının zuhulen onandığı saptandığından davalının karar düzeltme isteğinin kabulüne, dairemizin onama kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.