 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1997/13-371
Karar No : 1997/525
Tarih : 25.6.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- SATIŞ VAADİ İLE ALICININ TAŞINMAZLA İLGİLİ MÜKELLEFİYETLERİ ÜSTLENMESİ
- SATICININ MÜKELLEFİYETLERİ ALICIYA İHBAR BORCU ( Satış vaadi )
- İHBAR BORCUNUN YERİNE GETİRİLMEMESİ (Sorumluluğa etkisi )
- MÜTERAFİK KUSUR ( İhbar mükellefiyeti ve/veya borçtan kurtulma )
818/m.44,110,213
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla İstanbul Asliye 5. Hukuk Mahkemesinden verilen 16.4.1996 gün ve 1996/119 E149 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 19.2.1997 gün, 1996/13688 Esas, 1997/89 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Yerel mahkemenin 16.4.1996 gün, 1996/119/149 esas ve karar sayılı direnme kararının oybirliği ile bozulmasına ilişkin 19.2.1997 gün, 1996/13688 Esas ve 1997/89 karar sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında, maddi hata sonucu 13. Hukuk Dairesi'nin 3.10.1995 gün, 1995/72948330 sayılı "... Davanın reddi gerekeceği...ne" değinen esastan bozmaya ilişkin ilamına yer verildiği, oysa aynı daire tarafından davacı vekilinin karar düzeltme istemi yerel mahkeme kararının özel Dairece, 2.2.1996 tarih, 1996/151834 Esas ve karar sayılı ilamı ile; ( 1 Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında usulün 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birisine uygun olmayan davacının karar düzeltme talebinin reddi gerekir.
3Taraflar arasında Beyoğlu 12. Noterliğince düzenlenmiş olan 10.4.1975 günlü sözleşmenin 1. maddesi hükmü uyarınca davacı Hüseyin Yaşar M...'ın sorumluluğunu ve borçluluğunu gerektiren her türlü alacak, tazminat alacağı ve şartı cezaileri velhasıl bu anlaşmalardan doğan bütün taahhüt, borçlanma ve vecibeleri ,ve inşaat sebebiyle Devlet Kurumlar başkaca şahıslarca talep edilebilecek vergiler, resimler harçlar maddi ve manevi tazminatlar velhasıl her türlü borçları ve taahhütleri kesin olarak yerine getirmeyi davalı Derviş Nebil H... kabul ve taahhüt etmiştir. Davalı açıklanan bu taahhüdü nedeniyle davacı ile adına Şişli Belediyesince tahakkuk ettirilen işgaliye harcı ve cezasından sorumludur. Esasen bu yönde taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Davada çözümlemesi gereken uyuşmazlık davacının anılan sözleşmenin 1. maddesinin ( b ) bendinde sözü edilen yazılı bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi, İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 1991/2649 esasına kayıtlı olarak açtığı davanın dava dilekçesinde zamanaşımı iddiasını ileri sürmemesi ve davanın reddine ilişkin olarak mahkemece tesis edilen hükmü yasal süresi içinde temyiz etmemesinin davalının bu sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağında toplanmaktadır.
10.4.1975 tarihli sözleşmenin 1. maddesinin ( b ) bendinde açıklanan yazılı bildirinin yapılmaması halinde davalının tüm taahhüt ve sorumluluklarından kurtulmuş sayılacağına dair bir hükme bu sözleşmede yer verilmemiştir. 0 nedenle salt yazılı bildirimin yapılmamış olması başlı başına davanın sonucuna etkili bir faktör kabul edilemez. Kaldı ki davalı kendisinin ödemesi gereken işgaliye harcı ve cezasının davacıdan da istenmiş olduğunu kendisine tebliğ edilen vergi dairesine davacı adına dava açılmasını ve sonuçta davacı adına para ve tahakkuk ettirilen işgaliye harcı ve cezasının terkinini temine çalışmaktan başkaca yapabileceği bir işlemde bulunmamaktadır. Davalı yazılı bildirimden sonra davacı adına tarih ve tahakkuk ettirilen verginin dava yoluyla terkinini temin edemediği taktirde her halukar da sözleşme hükümlerine göre davacıya karşı sorumlu olacağında kuşkuya yer yoktur.
Davalıya yazılı bildirim yapamamış olmakla beraber davacı işgaliye harç ve cezasının terkini istemiyle Vergi mahkemesine dava da açmıştır. Savunmada ileri sürüldüğü gibi davacının bu davanın dava dilekçesinin düzenlenmesinden delil ve belgeleri ibrazında sonuçta mahkemece verilen hükmü süresinde temyiz etmemesinde kusurlu bulunup bulunmadan, davacının bu kusuru ile işgaliye harç ve cezasını ödemesine neden olup olmadığı üzerinde durulmamış, konulara ilişkin olarak yeterli inceleme ve araştırma da yapılmamıştır. Gerçekten davacı adına tarh ve tahakkuk ettirilen işgaliye vergi ve cezasının mahkeme kararı ile terkin ettirilebilme imkanı vergi mevzuatı uyarınca mümkün olduğu halde, usulüne uygun olarak dava dilekçesi düzenlenerek davanın açılmaması, gerekli belge ve delillerin ibraz edilmemesi, dahası mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün temyiz edilmemesi nedeniyle davacı işgaliye harç ve cezasını ödemek zorunda kalmış ve davacı kendi kusuru nedeniyle yaptığı ödeme için davalıdan talepte bulunamaz. Eğer dava dilekçesinin düzenlenmesinde delillerin ibraz ve ikamesinde davacının bir kusuru yoksa ve mahkemenin davanın reddine dair tesis ettiği hüküm vergi mevzuatı ve uygulama yönünden yasalara uygunsa her halde bu davanın reddedilmesi gerekliyse davalının sorumluluğu kabul edilmelidir. Davalının İstanbul 3. Vergi Mahkemesine ve açtığı davanın kabul edilmesi temyiz edilmeyerek kesinleşmesi davacının açması gereken ve açtığı davanın da kabul ile sonuçlanacağına delil olamaz. Her iki vergi mahkemesine ait kararlar üst yargı denetiminden geçmeden kesinleştiği için birinin diğerine üstün tutularak vergi mevzuatı ve tatbikatına uygun olduğu benimsenemez.
Mahkemece açıklanan yönlerde inceleme ve araştırma yapılmadan ve gerektiğinde vergi mevzuatı ve tatbikatı konusunda uzman bilirkişi kurulundan gerekçeli dayanaklarını gösterip Yargıtay denetimine elverişle düşünce alınmadan davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki Mahkeme hükmü bu gerekçelerle bozulacak yerde zuhulen davanın reddi gerekeceği gerekçesiyle kesin olarak bozulduğu anlaşılmış olmakla davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli dairemiz bozma kararı kaldırılmalı, mahkeme kararı açıklanan bu gerekçeyle bozulmalıdır" ) şeklinde, araştırmaya yönelik olarak bozulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin karar düzeltme istemi, açıklanan maddi hataya yönelik bölüme ilişkin olmak üzere yerinde görülmüştür. Diğer Karar Düzeltme istemlerine gelince düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK.'nun 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, karar vermek gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Hukuk Genel Kurulu kararında maddi hata sonuca yer alan, 13. Hukuk Dairesi'nin 3.10.1995 gün 1995/72948330 esas ve karar sayılı "BOZMA" metninin çıkarılarak yerine aynı dairenin karar düzeltme istemi üzerine verdiği 2.2.1996 tarih 1996/51 834 sayılı bozma ilamına ait metnin yazılmasına, davacı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin HUMK'nun 440. maddesi gereğince ( REDDİNE ) 3506 sayılı Yasının 4.maddesi b1. fıkrası hükmüne göre takdiren ( 774.000.000 ) Lira para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına oybirliği ile karar verildi.
NOT: Kararın, daha iyi değerlendirilebilmesi için, Karar düzeltme talebine konu YHGK. da yayınlıyoruz.
DAVA ve KARAR : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.3.1995 gün ve 1993/298127 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 3.10.1995 gün ve 1995/72948330 sayılı ilamı ( ...Davacı, Beyoğlu 12. Noterliğince düzenlenen 10.4.1975 gün ve 007767 yevmiye nolu düzenleme satış vaadi, temlik name sulh feragat kabul anlaşması, ipotek fekki taahhütnamesi" gereğince Beyoğlu 13. Noterliğinin 18.12.1972 gün ve 19002 yevmiye nolu, Beyoğlu 5. Noterliğinin 19.7.1974 gün ve 13305 yevmiye nolu Beyoğlu 8. Noterliğinin 16.2.1973 gün ve 8610 yevmiye nolu ve Beyoğlu 8. Noterliğinin 13.1.1973 gün ve 2021 yevmiye nolu re'sen düzenlenmiş sözleşmelerdeki tahkim, borç ve bunlarla ilgili fer'l haklar ve bilcümle teminatları davalıya devrettiğini, böylece taşınmazlarla ilgili her türlü mükellefiyetleri davalının üstlendiğini, daha sonra Şişli Belediyesi'nin 1.7.1981 gününden 31.12.1985 tarihine kadar o sözleşmelerde yazılı taşınmazlar için işgaliye harcı ile %50 kusur cezası tahakkuk ettirildiğini, bu verginin önce paydaşlardan Salih T...'ya tebliğ edildiğini, ne var ki onun başvurması üzerine idare mahkemesinde vergi muhataplarının Nebil H..., Yılmaz O... ve Hüseyin Yaşar M... olduğunun saptandığını, bunun üzerine .durumun 12.3.1993 günlü ihtarnameyle davalıya bildirdiğini, davalının ihtara rağmen borcunu ödemediğini, bu nedenle 194.792.699 liralık borcu ödemek zorunda kaldığını, sonrada davalı aleyhine İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 1993/5687 sayılı dosyasıyla takip yaptığını, davalının itiraz ettiğimi ileri sürerek itirazın iptaliyle % 40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmeye göre davacının önce durumu kendisine ihbar yükümlülüğü altında bulunmasına rağmen bunu yerine getirmediğini, esasen alacağın zaman aşımına uğradığını, oysa davacının Vergi Mahkemesinde açtığı davada bunu ileri sürmediğini, davacının %45 faiz isteyemeyeceğini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında Beyoğlu 12. Noterliğince düzenlenmiş 10.4.1975 gün ve 7767 yevmiye numaralı sözleşmenin birinci maddesi hükmünce davacının bütün borçlarının davalıya nakledilmiş olması nedeniyle Şişli Belediyesince tahakkuk ettirilen vergi ve kusur cezasından davalı sorumludur. Esasen bu yönde taraflar arasında da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ne var ki, anılan sözleşmenin 1. maddesinin ( B ) bendinde davacının bu sözleşmeler uyarınca herhangi bir isteğe maruz kalması halinde bunu yazılı olarak davalıya bildirme yükümlülüğü getirmesine rağmen davacının Şişli Belediyesi'nin vergi ve ceza isteğini davalıya ihbar etmediği açıkça anlaşılmaktadır. Davalı, davacının bu vergi borcunu kendisine zamanında ihbar etmediği gibi vergi mahkemesinde açtığı davayı özenle takip etmediğini ve böylece kendi kusurlu davranışı ile vergi ve cezanın ödenmesine neden olduğunu ileri sürerek bundan sorumlu tutulamayacağını savunmuştur. Davacının vergi ihbarı üzerine İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 1991/2649 Esas sayılı dosyası ile dava açtığı ve mahkemece davanın reddine karar verildiği ve aynı zamanda davacının süresi geçtikten sonra temyiz etmesi nedeniyle kararın kesinleştiği saptanmıştır. Ancak, aynı verginin davalıya ihbarı nedeniyle davalının İstanbul 3 Vergi Mahkemesinin 1991/2571 Esas sayılı dosyası i|e dava açtığı ve mahkemece davanın kabulüne karar verilerek temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının sözleşmesinin kendisine yüklediği ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi açtığı davayı özenle izlemediğinin ve süresi içinde temyiz etmemek suretiyle kesinleşmesine neden olduğunun ve böylece kendi kusurlu davranışı ile, verginin ödenmesine neden olduğunun kabulü zorunlu bulunmuştur. Mahkemece bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosyaya ve kanuna uygun düşmeyen gerekçelerle isteğin kâbul edilmiş olması bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara ve bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliği ile karar verildi.