 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/854
Karar No : 1997/124
Tarih : 26.02.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 7. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.11.1995 gün ve 1994/1056-1995/982 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.2.1996 gün ve 1996/1109-1481 sayılı ilamı;
(... Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf/vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak, mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 634. Borçlar Kanunun 213 ve Tapulama Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi ve büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; Davacılar, miras bırakanın kardeşlerinin çocukları, davalı ise dul ve sağ kalan kocasıdır. Miras bırakan ölümünden beş yıl kadar önce yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması geçirmiş, uzun süre hastanede ve evinde yatarak tedavi görmüştür. Davalının miras bırakana bakmak için tutulan kadınla kurduğu gayri meşru ilişkiden bir çocuğun olduğuda sabittir. Esasen değinilen bu maddi vakıalar yanların ve mahkemeninde kabulündedir. Uyuşmazlık, 25.5.1990 tarihinde miras bırakanın vekil aracılığıyla davalıya yaptığı temlikin muvazaalı olup olmadığında toplanmaktadır. Tüm dosya içeriğine, dinlenen tanık anlatımlarına göre davalının, beyin kanaması geçirerek uzun süre yatalak kalan miras bırakanı dövdüğü, eziyet ettiği, malının yeğenlerine kalmaması için baskı yaptığı işte her gün devam eden bu huzursuzluktan bıkıp usanan miras bırakanın yarı pay sahibi olduğu çekişmeli yerini davalıya danışıklı olarak devir ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı olduğu üzere reddi yönünde hüküm kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 26.2.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.