 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1996/7-975
K. 1997/196
T. 12.3.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "kadastro tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kaş Kadastro Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.6.1993 gün ve 1992/171- 1993/113 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 3.5.1995 gün ve 1993/6535-1995/5109 sayılı ilamı:
( ... Hükmün uyulan Yargıtay bozma kararında özetle, davacının dayandığı tapu kaydının kapsamının krokisinden istifade edilerek daha önceki bozmada da işaret olunduğu üzere uygulanması, uygulama sonunda tapu kaydı kapsamı dışında kalan kesim yönünden de 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4. maddesi gözönüne alınarak aynı Kanun'un 17. maddesi şartlarının davacılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gereğine değinilmiştir. Bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, 21.6.1993 günlü krokide ( A ) harfiyle gösterilen 9775 metrekare ( 1 ) rakamıyla gösterilen 13900 metrekare, ( 2 ) rakamıyla gösterilen 2660 metrekare, ( B ) harfiyle gösterilen 4900 metrekare, ( 3 ) rakamıyla gösterilen 3360 metrekarelik kısımların davacılar adına, ( DI ) harfiyle gösterilen 3370 metrekare ve ( AI/A ) harfiyle gösterilen 2255 metrekarelik kısmının Hazine adına, ( D2 ) harfiyle gösterilen 80 metrekare, ( AI/B ) harfiyle gösterilen 1245 metrekarelik kısmının ait alanı içinde kaldığının beyanlar hanesinde gösterilmesi suretiyle Hazine adına ( M ) harfi ile gösterilen 6225 metrekarelik kısmının doğal sit alanı içinde kaldığının beyanlar hanesinde gösterilerek Hazine adına, ( B2 ) harfi ile gösterilen 7600 metrekare, ( C ) harfi ile gösterilen 5305 metrekare ve ( 4 ) rakamı ile gösterilen 62275 metrekare yüzölçümündeki kısımlarında sit alanı içinde kaldığı gösterilmek suretiyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı Hazine'nin temyizi Metin Dilek tarafından düzenlenen 21.6.1993 tarihli haritada ( A ) harfi ile gösterilen 2660 metrekare, ( B1 ) harfi ile gösterilen 13900 metrekare, ( 2 ) rakamı ile gösterilen 9775 metrekare, ( 1 ) rakamı ile gösterilen 4900 metrekare, ( 3 ) rakamı ile gösterilen 3360 metrekare, ( B2 ) harfi ile gösterilen 7600 metrekare, ( C ) harfi ile gösterilen 5305 metrekare ve ( 4 ) rakamı ile gösterilen 62275 metrekarelik bölümleri hakkındaki hükme yöneliktir.
Mahkemece verilen ilk hükümde taşınmazın ( C ) harfi ile gösterilen 5305 metrekarelik bölümü ile ( B ) harfi ile gösterilen ve en son haritada ( B1 ) ve ( B2 ) harfleri ile ayrılan 12500 metrekarelik bölümün davacılar adına tesciline karar verilmiş, bu hüküm Hazine tarafından temyiz edilmemiştir. O halde, 5305 ve 12500 metrekarelik bölümlerin davacılara ait olduğu konusundaki karar kesinleşmiştir. Mahkemece verilen hükümler 7. Hukuk Dairesi'nin 17.2.1992 ve 6.5.1986 tarihli kararları ile iki kez bozulmuş 6.5.1986 tarihli hükme karşı yapılan karar düzeltme isteği de reddedilmiştir. Her iki bozmada davacılar adına tesciline karar verilen ve kesinleşen bu bölümler dışında kalan taşınmaz üzerinde davacıların zilyetliklerinin bulunmadığı özellikle belirtilmiş, bu yöne ilişkin temyiz itirazları reddedilmiştir. Bu durumda taşınmazın kesinleşen bölümleri dışında kalan taşınmaz kesimi üzerinde davacıların zilyetliğinin bulunmadığı hususu Hazine lehine kazanılmış hak oluşturmuştur. Bozma ilamlarında sadece davacıların dayandığı tapu kaydının kapsadığı alanın saptanması ve bu bölümün tapu kaydı nedeni ile davacılar adına tesciline karar verilmesi öngörülmüştür. Mahkemece daire bozma kararlarına uyulduğuna göre bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi, kazanılmış hakların ve kesinleşen durumların gözönünde tutulması zorunludur. Nitekim mahkemece tapu kaydı uygulaması yapılmış, 26.1.1993 tarihli haritada ( A ) harfi ile gösterilen 9775 metrekarelik bölümün tapu kaydı kapsamı olduğu kabul edilmiştir. Her ne kadar 15.10.1991 tarihli daire bozma kararından sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4. maddesi gerekçe gösterilerek taşınmaz üzerinde davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi hükmünde öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması öngörülmüş ise de, yukarıda açıklandığı gibi davacıların kesinleşen bölümler dışında kalan taşınmaz bölümü üzerinde zilyetliklerin bulunmadığı saptanmış, bu husus bozma ilamında özellikle vurgulanmış ve mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmasına göre bu aşamadan sonra taşınmazın tapu kaydı kapsamı dışında kalan bölümünde İmar İhya koşullarının gerçekleştiğinin kabulü ya da bu tür bir araştırmanın yapılması mümkün değildir. Bu tür bir araştırmanın yapılmış olması davacılar yararına hak doğurmaz. Öyle ise daha önce kesinleşen ( C ) harfi ile gösterilen 5305 metrekarelik bölüm ile ( B ) harfi ile gösterilmiş iken 12500 metrekare olarak ölçülen daha sonra BI=4900 metrekare ve B2=7600 metrekare olarak gösterilen bölümler ile tapu kapsamı olarak belirlenen ( A ) harfi ile gösterilen 9775 metrekarelik bölümün davacılar adına, taşınmazın geri kalan tüm bölümlerinin Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir. Mahkemece kesinleşen önceki bozma ilamlarına yanlış anlam verilerek ve delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle, uyulmakla usuli kazanılmış hak oluştuğu belirtilen 6.5.1996 günlü bozma kararından sonra yürürlüğe giren ve görülmekte olan davalarda uygulanması gereken 3402 sayılı Kadastro Kanun'un 17. maddesi karşısında, önceki tarihli bozma kararına uyulmakla usuli kazanılmış hak oluşmayacağına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına yukarıdaki açıklama dışında uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliği ile karar verildi.