 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/766
Karar No : 1997/36
Tarih : 05.02.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "Elatmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Serik Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.3.1995 gün ve E. 1995/58 - K.1995/137 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 30.11.1995 gün ve E.1995/8543 - K. 1995/8945 sayılı ilamı ile;
(.. Ağabeyi, annesi ve anneannesi (ninesi) üzerine tapuda kayıtlı bir taşınmazda davacı kendisine kullanılması için bırakılan kesime ev ve sera yaptığı ve burada zilyed olarak oturduğu sırada D.S.İ.'nin sulama kanalı geçirdiği ve kanalda devamlı su bulunması neticesi su sızmaları ve oluşan aşırı rutubetlenmeden dolayı evinin duvarlarının ıslandığı ve yumuşama meydana geldiği, seranın ise önceki kullanma durumunun rutubetlenme nedeniyle bozulduğu, istimlaksız elatma suretiyle açılan kanalın muhkem hale getirilmesi, bu sızmalarının önlenmesi, kanalın üstünün de kapatılarak can ve mal emniyetinin sağlanması ile komşuluk hukuku münasebetine aykırı davranışının izalesi istenmiştir. O halde dava bu olduğuna göre mahkemece kanalın geçirilmesinden sonra taşınmazda bir şahsi hakla zilyed bulunan davacının evinin ve serasının yukarıda izah edildiği gibi zarara uğradığı tesbit edildiğine, ayrıca bu zararın ne şekilde giderileceği bilirkişilerce saptandığına, mahkemece de bu yönlerin davalı tarafından yerine getirilmesi ile zararın önleneceği kabul edildiğine göre, uyuşmazlığın bu işlerin davalı tarafından yapılarak davacı tarafın zararının önlenmesine, eğer davalı tarafından bu işlemler yapılmaz veya savsaklanırsa davacı tarafından işlemlerin yaptırılması, masrafların davalıdan alınması şeklinde hüküm kurulması gerekir idi.
Nevar ki bu yazılanlar müdahale eden ve zarar veren D.S.İ. ile karşısındaki tapu maliki arasında değil asli veya feri zilyed olan ve ev sebebi ile muhtesat ve seradan dolayı şahsi hak sahibi arasındadır. Bu nedenle davacıya karşı üstün hakkını kullanan ve istimlaksız elatma ile kanal yapan D.S.İ.'nin bu hakkını kullanırken malikleri ve üçüncü şahıslara Medeni Kanunun 661. maddesi hükmünü de gözönünde tutarak zarar vermemesi gerekir.
Bütün bunlar gözetilerek hüküm fıkrasının bu yazılanlar ışığı altında kurulması ve D.S.İ.'ne zararın giderilmesi için vecibe yükletilmesi icab eder. Yani D.S.İ. sulama programı icabına uyarak hem kanaldan su geçirecek, hemde komşularına zarar vermeyecektir. O halde Devlet Su İşleri Kuruluş olarak görevini ifa ederken kanal geçirdiği arazideki sera ve ev sahibine zarar vermemelidir. Eğer zarar verirse bu mutlaka giderilmelidir. Bu itibarla hüküm fıkrasının kanalın üstünün kapalı olarak yapılması, aksi halde davalının müdahalesinin men'ine şeklinde kademeli olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Kanal yapmak suretiyle kamulaştırmasız elatmada bulunan D.S.İ. Kurumunun bu işlemlerini yürütmesi sırasında komşu mülk sahiplerine ve üçüncü kişilere zarar vermemesi yasa gereğidir. (M.K. md. 661). Anılan yasaya aykırı durumdan kaynaklanan zararın giderilmesini aynı hak sahiplerinden ayrı şahsi hak sahipleri de isteyebilirler.
Dosyadaki delil ve belgelerden, projeye aykırı olarak D.S.İ. Kurumun'ca kanalet açılmasıyla toprak kayma olayının vukua geleceği ve böylece davacıya ait iki katlı ev ve cam seranın temellerinin boşlukta kalacağına ilişkin tehlikenin belirgin olduğu dahası açık kanalın meskun sahadan geçmesi ile kişilerin can güvenliği açısından da tehlikenin varlığı açıktır. Bilirkişinin raporunda bu zararların önleme yöntem ve şekli açıklanmıştır.
Hal böyle olunca bilirkişi görüşleri doğrultusunda gerekli ve yeterli önlemlerin alınması amacıyla D.S.İ. Kurumuna bu konuda vecibe yükletilerek karar verilmesi yerine kanalın üstünün kapalı olarak yapılmasına aksi halde davalının elatmanın önlenmesine şeklinde terditli hüküm oluşturulması doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenler altında, Hukuk Genel kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı ekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 5.2.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.