 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/746
Karar No : 1996/641
Tarih : 25.09.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "sözleşmeye aykırılık tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 25.10.1995 gün ve 1995/639-1093 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 14.3.1996 gün ve 1995/14823-1996/3463 sayılı ilamıyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Mahkeme kararında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınak hakların mümkünse sıra numarası altında birer, birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK'nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK'nun 381. maddesi (kararın tefhimi en az 388. Madde'de belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi ha, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 29.6.1991 gün 323/391 sayılı ve 28.9.1991 gün ve 281-415 sayılı ve 25.9.1991 gün ve 355-440 sayılı kararları).
Ceza Genel Kurulu'nca da CUMK'nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268. maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir. Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1976 gün, 22-25 sayılı kararı).
Somut olayda da aslolan gerekçeli kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış, yalnızca "eski kararda direnilmesine" denilmekle yetinilmiştir.
O itibarla mahkemece HUMK'nun 388. maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine 25.9.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.