Hukuki.NET

T.C.      
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/704
Karar No : 1997/6
Tarih : 29.01.1997

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Taraflar arasındaki "Kadastro Tesbitine İtiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükorhan Kadastro Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.2.1995 gün ve 1990/182 Esas - 1995/24 Karar sayılı kararın incelenmesi Davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
    Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 19.12.1995 gün ve 1995/6560-14616 sayılı ilamı;
    (.. Kadastro sırasında 317 parsel sayılı 17500 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz vergi kaydına, miras hakkına, pay bağışlamaya, ifraz ve satın almaya dayanılarak davalı Ramazan Aldıç adına, 306 parsel sayılı 33900 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz vergi kaydına, miras hakkına, pay bağışlamaya, paylaşmaya ve bağışlamaya dayanılarak davalı Recep Öztürk adına, 433 parsel sayılı 3780 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz miras hakkına, bağışlamaya ve satın almaya dayanılarak davalı Hasan Yiğit adına tesbit edilmiştir. İtirazları komisyonca red edilen davacılar Orhan Öztürk ve paydaşları taşınmazların Süleyman Öztürk'ten kaldığını, mülkiyetinin iştirak halinde bulunduğunu ileri sürerek payları oranında tescili için dava açmışlardır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazların tesbit gibi davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1 - Hüküm, temyiz edenlere 18.5.1995 tarihinde tebliğ edilmiştir. Temyiz dilekçesi 15. gün olan 2.6.1995 tarihinde verilmiştir. Temyiz isteği süresindedir. Bu nedenle temyiz isteğinin reddine dair olan 7.8.1995 tarihli kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar verildi. Tetkik hakiminin raporu incelendi.
    2 - Dava konusu taşınmazların davacıların kök miras bırakanı Süleyman Öztürk'e ait olduğu ve ölümü ile eşi Fatma ile Ali'ye kaldığı, Fatma'nın ölümü ile de payının Ali'ye geçtiği, böylece taşınmazların tamamının Ali'ye kaldığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Ali taşınmazları ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile çocukları Mustafa ve İlyas'a vermiştir. Mustafa ve İlyas üçüncü kişilere, davalı oran tarafa satmışlardır. Davacı taraf ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. Ölünceye kadar bakma vaadi ile ilgili davalar yenilik doğurucu davalardandır. Bu tür davalara bakmak kadastro mahkemesinin görevi dışında ve genel mahkemelerin görevi içindedir. Mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması isabetsiz ve temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğu gibi, dava dilekçesi veren Mustafa ve İlyas Öztürk'ün tesbite itirazları bulunmadığı, tesbitin ve komisyon kararının tarafı olmadıkları gözönünde tutularak bu kişilerin davaları yönünden de görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu konuda hiçbir karar verilmemiş olması dahi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
    KARAR : Özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir uyuşmazlığa Kadastro Mahkemesinin bakmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kadastro Kanununun 25. maddesinde, Kadastro Mahkemelerinin bakamayacağı davalar sıralanırken "Mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin" incelenmesi Kadastro Mahkemesinin görevi dışında olduğu kabul edilmiştir. Gerçektede kadastro mahkemesinin görevi Md. 25'de görüldüğü gibi konu bakımından sınırlı olduğu gibi zaman bakımından da sınırlıdır.
    Hal böyle olunca öncelikle, ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir davanın yenilik doğurucu hüküm olmayı gerektiren bir dava olup olmadığını açıklığa kavuşturmak, bunun içinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yenilik doğurucu (inşai) hakların hukuki tanımı ve kapsamı üzerinde durmak gerekir. Kural olarak tek taraflı bir irade beyanı ile yeni bir hukuki durumun yaratılmasını mevcut hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını sağlayan haklara yenilik doğurucu (inşai) haklar denir.
    İnşai hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç meydana gelir. Bunun için karşı tarafın kabulüne veya bir mahkeme hükmüne gerek yoktur. Böyle bir hakka dayanılarak mahkemeden hukuki korunma ve yardım istenmesi durumunda yenilik doğuran (inşai) dava söz konusu olur. Yenilik doğurucu dava yenilik doğurucu bir hakka dayanılarak açılır. Ancak, yenilik doğuran hakka dayanılarak açılan her dava ise yenilik doğurucu dava değildir (Bkz. Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Kitabı 1995 Sh. 319).
    Ölünceye kadar bakma sözleşmesi iki yana borç yükleyen karşılıklı edimleri havi talih ve Tesadüfe bağlı bağımsız bir sözleşmedir (Bkz. Md. 511, 81). Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini Bakım Borçlusuna gecirme karşılığı, bakım borçlusu da bakım alacaklısına bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Yine sözleşmedeki edimlerin ifasından sonra taraflardan birinin tek taraflı iradesi ile sözleşmenin bozulması mümkün değildir. Edimini sözleşmeye uygun yerine getiren tarafın karşı taraftan edimini ifa etmesini istemesi sözleşmeden kaynaklanan bir hakkın kullanılması anlamındadır. O nedenle bu hakkın ifasını sağlamak amacıyla açılan ve ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan davalar, niteliği itibariyle davalının bir iş yapmaya, birşey vermeye veya bir işi yapmamaya mahkum edilmesi istemini içeren eda davası olduğu açıktır.
    Hemen belirtelim ki kural olarak yenilik doğurucu davalar eda davaları ile birleşemezler. Ayrıca yenilik doğurucu davaların geniş bir yorum yoluyla kapsamının genişletilmemesine de özen gösterilmesi gerekir (Bkz. 25.10.1971 gün 1/2 Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
    Şu durum karşısında somut olayda; ölünceye kadar bakma aktine dayanan istem Kadastro Mahkemelerinin bakamıyacağı davaları düzenleyen ve Kadastro Kanunun 25. maddesinde sayılan dava türlerinden özellikle yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili bulunmadığından davaya bakmaya Kadastro Mahkemesi görevlidir. Açıklanan nedenler altında usule ve yasaya uygun görülen direnme kararı onanmalı ve işin esasının incelenmesi yönünden dava dosyası Özel Dairesine gönderilmelidir.
 
    SONUÇ : Direnme kararı uygun olduğundan işin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 29.1.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
 
                                KARŞI OY YAZISI
    Taraflar arasında görülmekte olan davada davacı taraf taşınmazın miras bırakanı Ali'ye ait olduğunu, Ali'nin ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile çocukları Mustafa ve İlyas'a verdiğini, bu kişilerinde üçüncü kişi davalı tarafa satıp teslim ettiğini; ancak miras bırakanı Ali ile çocukları arasındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığını, bu nedenle geçersiz olduğunu iddia ederek dava açmışlardır. İddianın sürülüş biçimine ve davalı tarafın dayandığı delillere göre taraflar arasındaki uyuşmazlık davacıların miras bırakanı Ali ile oğulları Mustafa ve İlyas arasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olup olmadığı sonucunda toplanmaktadır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi niteliği itibariyle mahkemeden yenilik doğurucu (ihdas edici) karar almayı gerektiren sözleşmelerdendir. 3402 sayılı Kadastro Kanunun 25/son fıkrası hükmünce yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren davalara kadastro mahkemesinde bakılamaz. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 5.6.1974 günlü 7/847 esas, 974/640 sayılı kararı ile Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 18.2.1969 gün 969/843 esas 969/219 karar sayılı 15.9.1973 günlü 972/6622 esas 972/5756 karar sayılı İçtihatlarıda aynı doğrultudadır. Taraflar arasında görülen davada davacı tarafın miras bırakanları Ali ile çocukları Mustafa ve İlyas arasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekilde yapılıp yapılmaması sonucu etkili değildir. İddianın sürülüş biçimine göre mahkemeden yenilik doğurucu hüküm verilmesi istenmektedir. Bu durumda davaya bakma görevi kadastro mahkemesine ait olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Dairenin kurulduğundan beri uygulaması aynı doğrultutadır. Hukukta istikrarda gereklidir. Açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması düşüncesinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat zamanaşımı ve anayasa mahkemesi 
  • 28.03.2024 19:53
  • ihalenin feshi davasının kabulu kesinleşmeden icra takibine konu edilebilir mi? 
  • 28.03.2024 19:42
  • [Sözleşmeler hukuku] İhtarname 
  • 23.03.2024 05:49
  • [Boşanma davaları] Boşanma davası 
  • 22.03.2024 13:52
  • Sinyal tespit edildiği gerekçesiyle lisanssız yazılım kullanımı suçlaması. 
  • 22.03.2024 07:56


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini