 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/664
Karar No : 1996/740
Tarih : 06.11.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "iade-i muhakeme" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 13.11.1995 gün ve 1994/322-1995/899 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 25.1.1996 gün ve 14298-811 sayılı ilamı ile; (... Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 450/1. maddesine göre iadei muhakeme talebi muvafıkı kanun ise kabul ve yeniden muhakeme icrasıyle tebeyyun edecek hale göre verilmiş olsa karar tasdik veya kısmen veya tamamen tadil olunur.
Olayda aynı Kanunun 2. fıkranın uygulama yeri olmadığına ve iadei muhakeme isteği uygun görüldüğüne göre boşanma konusunda inceleme yapılıp bir karar verilmesi gerekirken daha önce verilen bozma kararının iptali ile yetinilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davalı Vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : HUMK'nun 445/8. madde hükmünün amacı, kendisini mahkemede usulüne uygun temsil ettirmeyen kişi aleyhine oluşan ve kesinleşen hükümlerin yeniden gözden geçirilmesini ve bir yanlışlık varsa bunun düzeltilmesini sağlamaktır. Usulün 447. maddesi ile 445/8. maddenin birlikte incelenmesinden çıkan sonuç bu merkezdedir. Kanunun 450/2. maddesinde yer alan iade-i muhakeme arzuhali kabul olunursa başkaca tetkikat icra olunmaksızın iadeten tetkik olunan hükmün iptaline karar verilir. Metnindeki hükmü bu çerçevede yorumlamak gerekmektedir. Gerçekten vekil ve mümessil olmayan kimse tarafından açılan bir dava hakkında karar oluşturulmuşsa iade-i muhakeme sebebinin subutu halinde ortada bir dava kalmadığından başkaca bir hükme ihtiyaç yoktur. O zaman hükmün iptali ile yetinilmelidir. Ancak sıfatı bulunan ikisi veya vekili yahut mümessili tarafından usulüne uygun açılan davada, davalının vekili ve mümessili olmayan kişi huzuru ile davaya bakılmış olması sebebiyle hükmün iptali halinde usulüne uygun açılmış dava ayakta kaldığından iptalle yetinmek problemi çözmez. Hakim önüne usulüne uygun getirilmiş bir davayı çözümsüz bırakamaz. (HUMK. 573/6, 574). Şu halde davada kanunen kabule şayan temsilci olmayan kişi tarafından davalı temsil edilmiş ise iade-i muhakeme isteminin kabulü halinde, dava yeniden incelenip hasıl olacak sonuca göre karara bağlanmalıdır. Nitekim bu husus, Hukuk Genel Kurulu'nun 8.2.1995 gün 409-57 ve 29.6.1996 gün 309-491 sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir. Yine HUMK'nun 450/2. maddesindeki kuralı mutlak kabul eden aksi düşünce, usulüne uygun açılmış davalarda dava açma ile kesilen hak düşürücü sürelerin geçirilmiş olması gibi telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açar ki bunun hakkaniyet duyguları ile bağdaştırılamayacağı çok açıktır. Bu itibarla mahkemece dava yeniden incelenip hasıl olacak sonuca göre bir karar oluşturulması gereğince işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen bozma kararına uyulması gerekirken hükmün iptali ile yetinilmesi biçimindeki önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.11.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.