 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/509
Karar No : 1996/585
Tarih : 10.07.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya İş Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 2.11.1995 gün ve 1995/144-649 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 29.1.1996 gün ve 1996/455-302 sayılı ilamıyla; (.... Dava, davalıya ait işyerinde 1976-1981 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak geçen kuruma kayıt ve tescil edilmeyen sigortalı hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir. Bu yönü ile davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasa'nın 79/8. maddesidir. Anılan maddede yönetmelikle tespit edilen belgeler işveren tarafından verilmeyen sigortalılar çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonunda başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş belgesi) verilmesi durumunda 5 yıllık hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği açık-seçiktir. Somut olayda davacı ile ilgili olarak 1.5.1975 tarihinde işe giriş bildirgesinin verildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, hizmet tesbiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin davanın reddine dair kurduğu hüküm, özel dairece, olayda 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı vurgulanarak, delillerin değerlendirilmesi gereğine işaretle bozulmuştur.
Gerçekten, davacı hakkında 1.5.1976 tarihli işe giriş bildirgesi verilmiş durumdadır. Bu itibarla, olayda hak düşürücü sürenin uygulama yeri bulunmadığı açıktır. Bu yöne değinen özel daire bozma kararı, Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen benimsenmiştir. Ancak mahkeme bozmadan önceki red kararına hak düşürücü sürenin geçtiği görüşü yanında ayrıca da iddia doğrultusunda dinlenilen tanık beyanlarının yeterli ve kanaat verici olmadığı görüşünü de gerekçe yapmıştır. Ne var ki; özel dairece tanık beyanları değerlendirilmiş değildir.
Bu durumda; yerel mahkemenin, red kararında, tanık anlatımlarını da gerekçe yaptığı ve bunun değerlendirilmediği yolundaki direnmesi yerindedir. O itibarla dosya, bu yöne karşı ileri sürülen temyiz itirazlarının incelenmesi için dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın, tanık anlatımlarına yönelik temyiz itirazlarının tetkiki için 21. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine 10.7.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.