 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/461
Karar No : 1996/607
Tarih : 18.09.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nevşehir, Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 27.9.1995 gün ve 1995/124 E. 375 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 11.12.1995 gün ve 1995/10588-11001 sayılı ilamı ile; (.. Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının otobüsüne, davalılardan H.A.'ya ait ve diğer davalı yönetimindeki vasıtanın çarparak hasara neden olduğunu beyanla 274.280.000 TL.'nın tahsilini istemiştir.
Davalı H.A. vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde derdestlik itirazında bulunmuştur.
Mahkemece, aynı davanın daha evvel Avanos Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1994/73 Esas, 1994/296 Karar sayılı kararıyla, takipsizlik nedeniyle davanın işlemden kaldırıldıktan sonra 3 ay içinde yenilenmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın tebliğe verilip kesinleştirilmemesi sebebiyle derdest sayılacağı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş.
Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Bu itibarla, davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçlar başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazanır. Derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden 3 aylık süre ile sınırlı olmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Ancak bu hükümler davanın açılmamış sayılmasını gerekirken şartların salt doğumu ile kendiliğinden ortadan kalkar ve dava derdest olmaktan çıkar. Zamanaşımını kesme etkisi dahi sona erer.
Bu durumda davanın esasının incelenmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.9.1996 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı davalı aleyhine derdestlik itirazına konu olan ilk davayı 27.1.1994 tarihinde açmış, 28.4.1994 tarihinde dava işlemden kaldırılmış, 9.8.1994 tarihinde de açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup karar tebliğe çıkarılmamıştır. Eldeki dava 17.3.1995 tarihinde açılınca davalının derdestlik ilk itirazı ile karşılaşmış ve mahkemece bu itirazı kabul edilerek ikinci davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, kararı davacı temyiz etmiş, mahkemece verilen karar özel dairece bozulmuştur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na göre bir dava, dava dilekçesi ile açılır ve mahkemece verilen kararın kesinleşmesi ile biter. Bu süre içinde sözü geçen dava derdest sayılır. Aynı Kanunun 409. maddesi uyarınca verilen kararların diğer kararlar gibi temyiz kabiliyetinin bulunduğu tartışmasızdır. Somut olay da önceki davada verilmiş bulunan karar tebliğe bile çıkarılmış değildir. Usul açısından temyizi tabi bir kararın nasıl sonuçlanacağı hususunda önceden karar vermek ve müteakip işlemleri ona göre yapmak mümkün değildir. Başka değişle esas bakımından verilen karar nasıl olsa onanır, vekalet ücreti v.s. yönünden bozma da etkili olmaz denemez. Önceki davayı açan, işlemden kaldırılmasına sebep olan, açılmamış sayılması kararını tebliğe çıkarıp davayı kesinleştirmeyen davacı olduğuna göre ikinci davada verilen karara katlanmak durumundadır.
Yukarıda yazılanlar ve yerel mahkeme kararındaki gerekçelerle mahkeme kararının onanması oyunda olduğundan Yüce Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.