 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/429
Karar No : 1996/643
Tarih : 02.10.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "men"i müdahale ve kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 22.6.1993 gün ve 1992/125 E-1993/97 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve müdahiller vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 23.1.1995 gün ve 1994/11164-E-1995/497 K. sayılı ilamı ile; (...1- Orman yönetimi harç ödemek suretiyle usule uygun şekilde davaya müdahale isteminde bulunmadığından, taraf sıfatını kazanmamıştır. Davacı köy tüzel kişiliğininde harcını ödemiş olarak Orman Yönetimi'ni usule uygun biçimde dahili dava ederek tebligat yaptırmadığı gözlenmiştir. Bu olguya göre taraf sıfatını almayan Orman Yönetimi'nin temyiz dilekçesinin kabulüne yer görülmemiştir.
2- Hazine ve köy tüzel kişiliğinin temyizine gelince;
Toplanan kanıtlara, dosya kapsamına, yapılan keşifteki uygulama ile yerel bilirkişiler ve tanık anlatımlarına göre, taşınmazın eski ve yeni karayolları alanı içinde dere yatağı niteliğindeki topraklar üzerinde bulunduğu, gerçek kişinin dayandığı satış senetleri ve emlak kaydının bu yerle ilgilerinin bulunmadığı, esasen taşınmazın zilyetlik yoluyla kazanılabilecek niteliğe sahip olmadığı ve gerçek kişi lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Bu olguya göre, yararlanma hakkına sahip olan gerek köy tüzelkişiliğinin, gerekse Hazine'nin mülkiyet hakkına dayalı olarak birlikte yürüttükleri davanın kabulü gerekirken aksine düşüncelerle reddi yolunda hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Edenler: 1- Davacı köy muhtarı. 2- Müdahil davacı Hazine temsilcisi.
Hukuk Genel Kurul'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacı Ömerli Köyü, köy tüzelkişiliğine ait bulunan taşınmaza, davalının haksız yere, lokanta olarak işlettiği binayı yapmak suretiyle elattığını, ileri sürerek, önlenmesini ve binanın kal'ini istemiştir.
Davacı köy tüzelkişiliği yanında davaya katılan Hazine vekili de, çekişmeli yerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu teşkil edemeyecek yerlerden olduğu savı ile davacı köyün isteklerini tekrar etmiştir.
Davalı ise verdiği cevapta, dava konusu taşınmazın eski ve yeni karayolları arasında kalan, evveliyatı itibariyle Hacı Ömer Ağa yeri olarak bilinen tarla bulunduğunu, asıl malik Hacı Ömer'in ölümünden sonra mirasçılarından satın aldığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dosyada mevcut delillerden, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde, karayolu geçirilmesi nedeniyle kamulaştırma yapıldığı, buranın dere yatağı içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Bir kısım davalı şahitleri taşınmazı Hacı Ömer Ağa tarlası olarak bildiklerini beyan etmelerine karşın, davacı tanıkları davalının ancak 1992 yılından sonra burada tasarrufa başladığını ifade etmişlerdir. Sahibi evvel olduğu ileri sürülen Hacı Ömer Ağa mirasçılarının bazıları da, çekişmeli taşınmazı davalıya sattıklarını açıkça bildirmişlerdir.
Bu arada ifade etmek gerekir ki, halen aktif olarak dere yatağı bulunmayan yerlerin, koşullarının gerçekleşmesi durumunda, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinilebileceği kuşkusuzdur. Ancak, davada uyuşmazlığın niteliğine göre hukuksal ve sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle, dava edilen yerin hukuksal niteliğinin, diğer bir anlatımla, mülk edinilecek yerlerden bulunup bulunmadığının, duraksama yaratmayacak biçimde saptanması icabeder. Bunun için de mahkemece izlenmesi gereken yol, kamulaştırma kararı ve haritasının celbi mahallinde jeoloji ve ziraat bilirkişisi aracılığı ile fen memurundan da yararlanılarak keşif yapılması bu yerin aktif olarak, ya da kuru dere yatağında ve kamulaştırma haritası kapsamında bulunup bulunmadığının tespiti; tanık beyanları dahil tüm deliller değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Bu yön gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı köy muhtarı ile müdahil Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının köy tüzelkişiliğine göre verilmesine, 2.10.1996 tarihinde, bozmada oybirliği nedeninde oyçokluğu ile karar verildi.