 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/3-245
Karar No : 1996/359
Tarih : 22.3.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ECRİMİSİL ( Mükellefin tesbidi )
- ZİLYETLİKLE İKTİSAP ( Mülkiyet hakkının doğumu )
- MÜLKİYET HAKKININ DOĞUMU ( Zilyetlikle iktisap )
743/m.917,639,638,701,633
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Baskil Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.11.1993 gün ve 149 - 358 sayılı kararın incelenmesi davalı idare vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 21.10.1994 gün ve 867-14098 sayılı İlanı;
( ...Başlangıçta Hazine veya Köyü adına tespit gören ya da tapulama dışı bırakılan malın, davacı tarafça sonradan açılan dava ile mülkiyetinin davacı adına tespit edilmesi; inşai hüküm niteliği taşıdığından, bu taşınmazın mülkiyeti ancak söz konusu mülkiyet tesbitine ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren davacıya geçmiş sayılır.
Hal böyle olunca da; o tarihe kadar Hazine veya Köyü adına kayıtlı bulunan veyahutta tapulama dışı bırakılan ve baraj gölü altında kalmış olan araziye, davalı İdarenin, bu şekilde el atması yönünden kötü niyetli sayılmayacağı da gözetildiğinde, davacı tarafın ancak ilgili mülkiyet tesbiti kararının kesinleştiği tarihten sonrası için ecrimisil isteyebileceğinin kabulü gerekir.
Bu bakımdan; mahkeme'ce, sözü edilen kural ve ilkeler dikkate alınmaksızın, mülkiyet tesbiti kararının kesinleştiği tarihten önceki sürelere ilişkin olarak saptanan ecrimisile hükmedilmesi yersizdir.
Kabul şekli bakımında da; ecrimisile konu edilen tarlanın, ilgili mülkiyet tesbiti kararı ve bunun onanmasına ilişkin Yargıtay İlanında belirtilen nitelik ve özellikleri de gözetilmek suretiyle hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere ( karpuz, pamuk ve karışık sebze gibi ) ürünlerin o yer ve yörede yetiştirilmesinin mümkün ve mutad olup olmadığının usulünce araştırılıp saptanması ve ona göre ecrimisil tayini gerekirken bu yön üzerinde durulması ve öte yandan, ecrimisil davalarında yasal faize, her yıl veya dönemin tahakkuk tarihleri olan sonlarından başlayarak kademeli biçimde hükmolunması lazım gelirken bu cihet dikkate alınmaksızın ( bilirkişi raporunda olduğu gibi ) işgalin başlangıcından itibaren faiz yürütülmesinin benimsenmesi ve herhangi bir ayrım yapılmaksızın bu şekilde hesaplanmış faizi yürütülmesinin benimsenmesi ve herhangi bir ayrım yapılmaksızın bu şekilde hesaplanmış faizi de içeren toplum meblağın, ayrıca dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte hüküm altına alınması ( faize faiz yürütülmesi sonucunu doğuracağından ) ve bundan ayrı, faiz katılmaksızın saptanan salt ecrimisil miktarının karar yerinde gösterilmesi ( davanın kabul edilen miktarının belirlenmesi açısından da gerekli bulunmakla ) icabederken bu ayrımın yapılmaması doğru değildir.
Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararla direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava ecrimisil istemine ilişkindir.
1. Bilindiği üzere ecrimisil, kısaca hak sahibi zilyedin kötü niyetli zilyedden isteyebileceği tazminat olarak tanımlanabilir. Bu nedenle davacı, haksız olarak işgal edildiğini ileri sürdüğü taşınmazdan ecrimisil isteyebilmesi için, o taşınmazın öncelikle ya mülkiyetine ya da zilyetliğine sahip olduğunu isbat etmelidir.
Somut olayda davacı taraf, tapulama faaliyeti nedeniyle Hazine adına tesbit ve tescil edilen davaya konu taşınması, olağanüstü zamanaşımı ( Mk.mad.639 ) yoluyla iktisap ettiğini, açtığı mülkiyetin tesbiti davasının lehine sonuçlandığını, böylece sözü edilen taşınmazın maliki olduğun iddia ederek, davalı idarenin haksız işgali nedeniyle uğradığı zarar karşılığı ( ecrimisil ) isteminde bulunmuştur. Gerçekten de hazine adına tesbit ve tescil olunan davaya konu taşınmazın, bilahare, olağanüstü zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı olarak açılan, "mülkiyetin tesbiti" davası sonucunda Hazine adına olan tapu kaydının iptal edilerek davacı adına tescil edildiği, dosya kapsamındaki belge ve bilgilerden anlaşılmaktadır. mahalli mahkeme ile Özel daire arasındaki uyuşmazlık öncelikle davacının tescil istemine konu taşınmazda mülkiyet hakkının tescil kararının kesinleştiği anda mı yoksa ondan evvelki bir evrede mi doğdu bir başka anlatımla daha çok pozitif hukukumuza göre olağanüstü zaman aşımını tamamlayan bir kimsenin, hangi an ve safhadan itibaren bu yerde mülkiyeti iktisap etmiş sayılacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerek bilimsel öğretide ve gerekse de uygulama alanında, olağanüstü zamanaşım nedeniyle mülkiyetin iktisap edildiği an, görüş ayrılıklarını yol açmıştır. Bu görüşler sırasıyla aşağıda özetlenmiştir:
1. Mülkiyetin doğduğu an, taşınmazın tapuya tescil edildiği tarihtir. Zira mülkiyet hakkının doğumu ve mevcudiyeti bu hakkın tapuda tecessüm etmesine bağlıdır. Esasen tüm aynı haklar ancak tescil ile kazanılmaktadır.
2. Mülkiyet hakkı ancak mahkemenin tescile ilişkin kararının kesinleşmesiyle oluşur. Bu görüşe göre taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı sonunda sahipsiz hale gelir ve davacı da bunun üzerine Hakimden mülkiyetin kendisine verilmesini talep eder.
3. Mülkiyet, MK.nun 639. maddesinin 3. fıkrasında sözü edilen üç aylık süre içerisinde halk sahiplerinin itiraz davasını açmamaları sonucunda oluşur. Zira kazandırıcı zamanaşımına maruz kalan kimsenin susması sonucu hakkını kaybetmesi hellerinde mülkiyet, mahkeme kararı ile iktisap edilebilecektir.
4. Mülkiyet hakkı, zilyedin tescil davasını açtığı tarihte gerçekleşmektedir. Zira MK.nun 639. maddesindeki şartların kendi lehine oluştuğunu ileri süren davacı, tescil iradesini ancak dava yoluyla kullanmak durumunda kalacaktır. Çünkü tescili isteme hakkı yenilik doğuran bir hak olup bu irade mahkeme huzurunda açıklanmadıkça mülkiyetin otomatikman kazanılmasına olanak bulunmaktadır.
5. MK.nun 639/1 ve 2. fıkralarında yazılı şartlar altında 20 yılın dolması, zilyede mülkiyet hakkı sağlamaya yeterlidir. Hekimin kararı tamamen ihzarî ( açıklayıcı ) mahiyette olup, inşai ( yenilik yaratıcı ) nitelikte değildir. Bu görüşe göre mülkiyet, kazandırıcı zamanaşımı süresinin başlangıcında iktisap edilmiş olduğu farz edilerek hüküm doğurduğu kabul edilmektedir ( Belgesay, M.R.Türk Kanunu Medenisi Şerhi, 3. tab'ı, IV: Aynı Haklar, İst. 1945, mad. 639, sh.66; Postacıoğlu, İ.E. Gayrimenkullerin Ferağına Müteallik Akitlerde Şekle Riayet Mecburiyeti, İst. 1945, No:49, Sh.79 vd.; Curti-Forrer: Kanunu Medeni Şerhi, C.11, 1930, md. 662, No:7; Velidedeoğlu H.V/Esmer, G:Gayrimenkul Tasarrufları ve Tapu Sicili Tatbikatı, İst. 1956, Sh.72 vd; Tekinay, Eşya Hukuku, C.1, 5.Bası, İst. 1989, Sh.763 vd; Bertan, Suad: Aynı Haklar, Ank. 1976, Sh.559 vd. ).
Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşmiş uygulanmasına göre ise, MK.nun 639, maddesi uyarınca zilyedin malik olabilmesi için, nizasız ve fasılasız 20 yıl ve daha fazla bir süre zilyetlik yeterli olmayıp, zilyedin sözü edilen hüküm gereğince dava açıp tescil kararı almış bulunması şarttır. Zira, tescil ( veya iptal ) kararları izhari ( açıklayıcı ) değil ve fakat ( yenilik, doğurucu ) ihdasidir. ( HGK. 16.11.1960; 59/69; HGK. 22.2.1961; 47/17; HGK. 16.12.1964; 1244/735; 4.H.D. 21.2.1974; 14458/822; 8.H.D. 3.3.1967; 610/1096; 1.H.D. 21.10.1985; 11539/11421 ). Gerçekten de zamanaşımı ile kazanılan hak tescili isteme hakkı olup mülkiyetin kendisi değildir. Tescil ( veya iptal ) iken ise hakkı tesbit ve fakat ihdas edici mahiyettedir.
Olağanüstü zamanaşımı süresinin tüm unsurları ile tamamlanmış olması, kendiliğinden mülkiyet değişikliğini meydana getirmeye yeterli değildir. Zira, Medeni Kanun, belirli bir zamanaşımı süresinin geçmesi ile kendiliğinden mülkiyetin iktisap edileceğini kabul ettiği durumlarda bu hususu açıkça ifade etmiştir. ( MK.mad.638 ve 701 ). Bundan ayrı olarak Medeni Kanun, taşınmaz mülkiyetinin tescilsiz iktisap edileceği halleri 633. maddede sıralamıştır; burada olağanüstü zamanaşımından değil fakat tam tersine "mahkeme ilanı"ndan söz edilmektedir. İşte, tescil istemizde bulunan, ancak Hakimin MK. 639'a göre vereceği kadar ile mülkiyeti iktisap edecektir. Olağanüstü zamanaşımından istifade edenin sadece, o taşınmazın mülkiyetinin inşad ( ihdasi ) bir mahkeme kararı ile kendisine verilmesini talep etmek hakkı vardır. Tescil talep edenin bu hakkı, himaye bakımından bir zilyetlik hakkından başka bir şey değildir.
Bu itibarla olayda eorimisilin; davacının aldığı çekişmeli taşınmazın mülkiyetimin tesbitine dair ilamın kesinleştiği tarihten itibaren başlaması gerektiğine işaret eden özel daire bozması tamamen yerindedir.
II. İşgal zararı yine gelir getirebilecek bir yerin, işgali medeni ile malikin o yerden olağan biçimde yararlanamaması yüzünden mal varlığında meydana gelecek artışına engel olunması alarak da ifade edilebilir. Bu engel olmanın sağladığı mal varlığına girmeyen çoğalan, en az kira, en çok tam gelir yoksunluğudur. Davacılar tam gelir istemişlerdir. Bu durum karşısında, bu tür zararın varlığını ve kapsamını davacıların ispatlanması gerekir.
O nedenle mahkemece taşınmazın özelliğine göre bu yerden elde edilebilecek ürünle ilgili olarak araştırmaya yönelik bulunan ve H.G.K. nca da benimsenen Özel Daire bozma ilanına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi de doğru değildir.
III. Özel Dairenin, usulüne göre hesaplanacak ecrimisil miktarına yürütülecek faizle ilgili bozmasına ise mahkemece uyulmuş ve bozma çerçevesinde değerlendirme yapılarak yeni bir hüküm oluşturulmuştur. Bu durumda yerel mahkemenin hükmüne uyduğu bozma kararı uyarınca faizle ilgili olarak kurduğu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının tetkiki için dosya, Özel dairesi'ne gönderilmelidir.
SONUÇ : 1. Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının eorimisilin başlangıç tarihi ve bunun hesaplanmasında talep gözetilerek mahsul esasının kabul edilmesi gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,
2. Faiz hesaplanması ile ilgili özel daire bozmasına ise uyularak bozma çerçevesinde oluşturulan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının tetkiki için dosyanın 3. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, sonuç bölümünün 1. bendinde oyçukluğu ile, faiz hesabı ile ilgili 2. bendinde oybirliği ile, yapılan 2. görüşmede karar verildi.