 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/385
Karar No : 1996/508
Tarih : 26.06.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "İstirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 16.3.1995 gün ve 1990/1074-1993/333 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 24.11.1994 gün ve 4479-8929 sayılı ilamıyla; (... Dava hamiline yazılı çekin kaybolmasından dolayı elinde bulunan hamile karşı açılmış istirdat davasına ilişkindir.
Dava konusu çek hamile yazılı olup, TTK'nun 704. maddesi hükmünce hamile yazılı bu çeki davalının kötü niyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusurlu olduğu ispat edilmedikçe, çek hamili davalı Harutyan iyi niyetli sayılır. Davacı, davalının kötü niyetini ve ağır kusurunu ispat edemediğine göre, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle HUMK'nun 230 ve müteakip maddelerinde düzenlenen isticvap ile HUMK'nun 213. ve 75/2. maddesinde gösterilen hakimin müphem gördüğü hususların aydınlatılması için tarafları dinlemesi hallerinin birbirine karıştırılmaması gerekir. İsticvap bir tarafın kendi aleyhine olan belli bir vakıa hakkında sorguya çekilmesidir. HUMK'nun 230. maddesinde "Tahkikat hakimi iki taraftan her birini resen veya talep üzerine isticvap edebilir denildikten sonra 234. maddesinde de, isticvap için çağrılmasına karar verilen tarafa geçerli bir özürü olmaksızın gelmediği veya tertip olunan soruları cevaplandırmadığı takdirde sorulan vakıaları ikrar etmiş sayılacağı çıkarılacak davetiyeye yazılır. Çağrılan taraf gelmez veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı taktirde mahkemece sorulan vakıaları ikrar etmiş sayar" hükmüne yer verilmiştir. Oysa, somut olayda davacının ileri sürüşleri de gözetildiğinde istenilen HUMK'nun 213. veya 75/2. maddelerinde öngörülen biçimde hakimin müphem gördüğü hususların aydınlatılması amacı ile davalının dinlenilmesidir. Hal böyle iken davacının 12.5.1992 tarihli dilekçesinde belirttiği hususlarda, davalının isticvap edilmesini istemesi ve mahkemenin de isticvap davetiyesi adı altında davetiye çıkarması bu durumu değiştirmez. Bu kabulün doğal sonucu olarak da HUMK'nun 234. maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı aşikardır. Kaldı ki, davalıya daha önce usulüne uygun davetiye tebliğ edilmediği de açıktır. Böyle olunca Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebligat da geçerli sayılamaz. Davalıya çıkarılan davetiyeye gelmediği taktirde dava konusu çekin çalıntı çek olduğunun kabul edilmiş sayılacağının yazılması da doğru değildir. Zira suç teşkil eden konuda kişi isticvap edilemez, yemin verilemez. O itibarla mahkemenin ispat külfetini ters çevirmesi de doğru olmadığına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.6.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.