 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/2-795
Karar No : 1997/52
Tarih : 5.2.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ:Yoksulluk nafakasına ilişkin istek boşanmanın kesinleşmesinden sonra da dava yoluyla ortaya konabilir.
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakası davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.7.1995 gün ve 94/819- 95/563 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 6.11.1995 gün ve 1995/10963-11710 sayılı ilamı ile (...Medeni Kanunun 3444 sayılı yasa ile değişik 144. maddesine dayanan yoksulluk nafakası boşanma davası için de istenebileceği gibi, o dava devam ederken veya sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava şeklinde de istenebilir. Boşanma anında Medeni Kanunun 144. maddesinde yazılı şartların oluşup oluşmadığının araştırılması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken boşanma davası sonuçlandıktan sonra dava hakkının bulunmadığından söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak Dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve sonradaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
Dava MK.nun 3444. sayılı yasa ile değişik 144. maddesinden kaynaklanan yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. Taraflar arasındaki geçimsizlik sebebine dayalı olarak önce görülen boşanma davasının olumlu sonuçlanıp kesinleşmesinden sonra açılmıştır. Gerçekten yoksulluk nafakası boşanmanın eki niteliğindedir. Boşanma davası sonucu ile sıkı biçimde bağlıdır. Bu nedenle de boşanma davası sırasında eki niteliğinde bulunan MK.nun 143/2. maddesinden kaynaklanan manevi tazminat isteğinin taraflar arasında görülüp kabulle sonuçlanarak kesinleşen boşanma davasından sonra da açılabileceğini hükme bağlayan 22.1.1988 gün 1986/5 esas ve 1988/1 karar sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gözönünde bulundurulması gerekir.
Gerçekten anılan Yargıtay inançları birleştirme kararında vurgulandığı üzere temel haklardan olan dava hakkı T.C. Anayasasının. 36. maddesinde herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilerek güvence altına alınmıştır. Gene T.C. Anayasasının 13.maddesi hükmünce temel hak ve hürriyetler milli egemenliğin Cumhuriyetin, Milli Güvenliğin kamu düzeni ve kamu yararının... korunması amacıyla Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Yoksulluk nafakası davasının boşanma davasının kesinleşmesinden sonra acılamayacağının kabulünün ise sonucu itibariyle hukuksal açıdan temel haklardan olan dava hakkının sınırlandırılması niteliğini doğuracağı zorunludur. MK. 144. maddesi metninde ise yoksulluk nafakasının boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılamayacağı yolunda bir kısıtlama mevcut değildir. Bu itibarla T.C. Anayasasının 36. ve 13. maddeleri hükümleri de gözetildiğinden dava hakkının varlığı vurgulanarak iddianın araştırılması gereğine işaretle edilen ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde usul yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyizi itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA istek halinde teniyiz peşin harcının geri verilmesine 5.2.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.