Hukuki.NET

T.C.      
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/245
Karar No : 1996/359
Tarih : 22.05.1996

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Davacı H.F. vekili Av. H.S, Av. T.B. Davalı D.S.İ. Genel Müdürlüğü vekili Av. M.Ö., Av. M.A. Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Baskil Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.11.1993 gün ve 149-358 sayılı kararın incelenmesi davalı idare vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 21.10.1994 gün ve 867-14098 sayılı ilamıyla; (..Başlangıçta Hazine veya Köy adına tesbit gören ya da tapulama dışı bırakılan taşınmaz malın, davacı tarafça sonradan açılan dava ile mülkiyetinin davacı adına tesbit edilmesi; inşai hüküm niteliği taşıdığından, bu taşınmazın mülkiyeti ancak sözkonusu mülkiyet tesbitine ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren davacıya geçmiş sayılır.
    Hal böyle olunca da; o tarihe kadar Hazine veya Köy adına kayıtlı bulunan veyahut da tapulama dışı bırakılan ve baraj gölü altında kalmış olan araziye, davalı idarenin, bu şekilde elatması yönünden kötü niyetli sayılmayacağı da gözetildiğinde, davacı tarafın ancak ilgili mülkiyet tesbiti kararının kesinleştiği tarihten sonrasıs için ecrimisil isteyebileceğinin kabulü gerekir.
    Bu bakımdan; mahkeme'ce, sözü edilen kural ve ilkeler dikkate alınmaksızın, mülkiyet tesbiti kararının kesinleştiği tarihten önceki sürelere ilişkin olarak saptanan ecrimisile hükmedilmesi yersizdir.
    Kabul şekli bakımından da; ecrimisile konu edilen tarlanın, ilgili mülkiyet tesbiti kararı ve bunun onanmasına ilişkin Yargıtay ilamında belirtilennitelik ve özellikleri de gözetilmek suretiyle hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere (karpuz, pamuk ve karışık sebze gibi) ürünlerin o yer ve yörede yetiştirilmesinin mümkün ve mutad olup olmadığının usulünce araştırılıp saptanması ve ona göre ecrimisil tayini gerekirken bu yön üzerinde durulmaması ve öte yandan, ecrimisil davalarında yasal faize, her yıl veya dönemin tahakkuk tarihleri olan sonlarından başlayarak kademeli biçimde hükmolunması lazım gelirken bu cihet dikkate alınmaksızın (bilirkişi raporunda olduğu gibi) işgalin başlangıcından itibaren faiz yürütülmesinin benimsenmesi ve herhangi bir ayrım yapılmaksızın bu şekilde hesaplanmış faizi de içeren toplam meblağın, ayrıca dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte hüküm altına alınması (faize faiz yürütülmesi sonucunu doğuracağından) ve bundan ayrı, faiz katılmaksızın saptanan salt ecrimisil miktarının karar yerinde gösterilmesi (davanın kabul edilen miktarının belirlenmesi açısından da gerekli bulunmakla) icabederken bu ayrımın yapılmaması doğru değildir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Temyiz Eden: Davalı İdare Vekili
    Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
    KARAR : Dava ecrimisil istemine ilişkindir.
    I- Bilindiği üzere ecrimisil, kısaca hak sahibi zilyedin kötüniyetli zilyedden isteyebileceği tazminat olarak tanımlanabilir. Bu nedenle davacı, haksız olarak işgal edildiğini ileri sürdüğü taşınmazdan ecrimisil isteyebilmesi için, o taşınmazın öncelikle ya mülkiyetine, ya da zilyetliğine sahip olduğunu isbat etmelidir.
    Somut olayda davacı taraf, tapulama faaliyeti nedeniyle Hazine adına tesbit ve tescil edilen davaya konu taşınması, olağanüstü zamanaşımı (MK.mad. 639) yoluyla iktisap ettiğini, açtığı mülkiyetin tesbiti davasının lehine sonuçlandığını, böylece sözü edilen taşınmazın maliki olduğunu iddia ederek, davalı idarenin haksız işgali nedeniyle uğradığı zarar karşılığı (ecrimisil) isteminde bulunmuştur. Gerçekten de Hazine adına tesbit ve tescil olunan davaya konu taşınmazın, bilahare, olağanüstü zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı olarak açılan, "mülkiyetin tesbiti" davası sonucunda Hazine adına olan tapu kaydının iptal edilerek davacı adına tescil edildiği, dosya kapsamındaki belge ve bilgilerden anlaşılmaktadır. Mahalli mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık öncelikle davacının tescil istemine konu taşınmazda mülkiyet hakkının tescil kararının kesinleştiği anda mı, yoksa ondan evvelki bir evrede mi doğduğu bir başka anlatımla daha çok pozitif hukukumuza göre olağanüstü zamanaşımını tamamlayan bir kimsenin, hangi an ve safhadan itibaren bu yerde mülkiyeti iktisap etmiş sayılacağı noktasında toplanmaktadır.
    Gerek bilimsel öğretide ve gerekse de uygulama alanında, olağanüstü zamanaşımı nedeniyle mülkiyetin iktisap edildiği an, görüş ayrılıklarına yol açmıştır. Bu görüşler sırasıyla aşağıda özetlenmiştir.
    1 - Mülkiyetin doğduğu an, taşınmazın tapuya tescil edildiği tarihtir. Zira mülkiyet hakkının doğumu ve mevcudiyeti bu hakkın tapuda tecessüm etmesine bağlıdır. Esasen tüm aynı haklar ancak tescil ile kazanılmaktadır.
    2 - Mülkiyet hakkı ancak mahkemenin tescile ilişkin kararının kesinleşmesiyle oluşur. Bu görüşe göre taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı sonunda sahipsiz hale gelir ve davacı da bunun üzerine Hakimden mülkiyetin kendisine verilmesine talep eder.
    3 - Mülkiyet, MK.'nun 639. maddesinin 3. fıkrasında sözü edilen üç aylık süre içerisinde hak sahiplerinin itiraz davasını açmamaları sonucunda oluşur. Zira kazandırıcı zamanaşımına maruz kalan kimsenin susması sonucu hakkını kaybetmesi hallerinde mülkiyet, mahkeme kararı ile iktisap edilebilecektir.
    4 - Mülkiyet hakkı, zilyedin tescil davasını açtığı tarihte gerçekleşmektedir. Zira MK.'nun 639. maddesindeki şartların kendi lehine oluştuğunu ileri süren davacı, tescil iradesini ancak dava yoluyla kullanmak durumunda kalacaktır. Çünkü tescili isteme hakkı yenilik doğuran bir hak olup bu irade mahkeme huzurunda açıklanmadıkça mülkiyetin otomatikman kazanılmasına olanak bulunmamaktadır.
    5 - MK.'nun 639/1 ve 2. fıkralarında yazılı şartlar altında 20 yılın dolması, zilyede mülkiyet hakkı sağlamaya yeterlidir. Hakimin kararı tamamen izhari (açıklayıcı) mahiyette olup, inşai (yenilik yaratıcı) nitelikte değildir. Bu görüşe göre mülkiyet, kazandırıcı zamanaşımı süresinin başlangıcında iktisap edilmiş olduğu farzedilerek hüküm doğurduğu kabul edilmektedir (Belgesay, M.R. Türk Kanunu Medenisi Şerhi, 3. tab'ı, IV: Ayni Haklar, İst. 1945, mad. 639, sh. 66; postacıoğlu, İ.E. Gayrimenkullerin Ferağına Müteallik Akitlerde Şekle Riayet Mecburiyeti, İst. 1945, No: 49 Sh. 79 vd.; Curti-Forrer Kanunu Medeni Kanunu Medeni Şerhi, C. 11, 1930, md. 662, No: 7; Velidedeoğlu H.V/Esmer, G: Gayrimenkul Tasarrufları ve Tapu Sicili Tatbikatı, İst. 1956, Sh. 268 vd; Sungurbey, İsmet: İsviçre-Türk Hukukuna göre Müruruzaman, İst. 1956, SH. 72 vd; Tekinay, Eşya Hukuku, C. 1,5. Bası, İst. 1989, Sh. 763 vd; Bertan, Suad: Ayni Haklar, Ank. 1976, Sh. 559 vd.)
    Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşmiş uygulamasına göre ise, MK.'nun 639. maddesi uyarınca zilyedin malik olabilmesi için, nizasız ve fasılasız 20 yıl ve daha fazla bir süre zilyetlik yeterlik olmayıp, zilyedin sözü edilen hüküm gereğince dava açıp tescil kararı almış bulunması şarttır. Zira, tescil (veya iptal) kararları izhari (açıklayıcı) değil ve fakat (yenilik, doğurucu) ihdasidir. (HGK. 16.11.1960; 59/69; HGK. 22.2.1961; 47/17; HGK. 16.12.1964; 1244/735; 4. H.D. 21.2.1974; 14458/822; 8.H.D. 3.3.1967; 610/1096; 1.H.D. 21.10.1985; 1985; 11539/11421). Gerçekten de zamanaşımı ile kazanılan hak tescili isteme hakkı olup mülkiyetin kendisi değildir. Tescil (veya iptal) ilamı ise hakkı tesbit değil ve fakat ihdas edici mahiyettedir.
    Olağanüstü zamanaşımı süresinin tüm unsurları ile tamamlanmış olması, kendiliğinden mülkiyet değişikliğini meydana getirmeye yeterli değildir. Zira, Medeni Kanun, belirli bir zamanaşımı süresinin geçmesi ile kendiliğinden mülkiyetin iktisap edileceğini kabul ettiği durumlarda bu hususu açıkça ifade etmiştir. (MK. mad. 638 ve 701). Bundan ayrı olarak Medeni Kanun, taşınmaz mülkiyetinin tescilsiz iktisap edileceği halleri 633. maddede sıralamıştır; burada olağanüstü zamanaşımından değil, fakat tam tersine "mahkeme ilamı"ndan söz edilmektedir. İşte, tescil isteminde bulunan, ancak Hakimin MK. 639'a göre vereceği karar ile mülkiyeti iktisap edecektir. Olağanüstü zamanaşımından istifade edenin sadece, o taşınmazın mülkiyetinin inşai (ihdasi) bir mahkeme kararı ile kendisine verilmesini talep etmek hakkı vardır. Tescil talep edenin bu hakkı, himaye bakımından bir zilyetlik hakkından başka bir şey değildir.
    Bu itibarla olayda ecrimisilin; davacının aldığı çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin tesbitine dair ilamın kesinleştiği tarihten itibaren başlaması gerektiğine işaret eden özel daire bozması tamamen yerindedir.
    II- İşgal zararı yine gelir getirebilecek bir yerin, işgali nedeni ile malikin o yerden olağan biçimde yararlanamaması yüzünden mal varlığında meydana gelecek artışına engel olunması olarak da ifade edilebilir. Bu engel olmanın sağladığı mal varlığına girmeyen çoğalma, en az kira, en çok tam gelir yoksunluğudur. Davacılar tam gelir istemişlerdir. Bu durum karşısında, bu tür zararın varlığını ve kapsamını davacıların isbatlaması gerekir.
    O nedenle mahkemece taşınmazın özelliğine göre bu yerden elde edilebilecek ürünle ilgili olarak araştırmaya yönelik bulunan ve H.G.K.'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi de doğru değildir.
    III- Özel Dairenin, usulüne göre hesaplanacak ecrimisil miktarına yürütülecek faizle ilgili bozmasına ise; mahkemece uyulmuş ve bozma çerçevesinde değerlendirme yapılarak yeni bir hüküm oluşturulmuştur. Bu durumda yerel mahkemenin hükmüne uyduğu bozma kararı uyarınca faizle ilgili olarak kurduğu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının tetkiki için dosya, Özel Dairesi'ne gönderilmelidir.
 
    SONUÇ : 1- Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının ecrimisilin başlangıç tarihi ve bunun hesaplanmasında talep gözetilerek mahsul esasının kabul edilmesi gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,
    2- FAiz hesaplanması ile ilgili özel daire bozmasına ise uyularak bozma  çerçevesinde oluşturulan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının tetkiki için dosyanın 3. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, sonuç bölümünün 1. bendinde oyçokluğu ile, faiz hesabı ile ilgili 2. bendinde oybirliği ile, 22.5.1996 gününde yapılan 2. görüşmede karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini