 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/1-612
Karar No : 1996/749
Tarih : 6.11.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" darasından dolayı yapılan yargılana sonunda; Ankara Asliye 10.Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.5.1995 gün ve 1994/849-1995/423 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 25.10.1995 gün ve 1995/12509-13884 sayılı ilamı ile (...uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas anacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmasın tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 14.1974 tarih 1/2 sayılı İnançlar Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerin uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapulama Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların, sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irada ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan vs gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke
ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bululmadı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda ise, yukarda değinilen içerik ve nitelikte araştırma yapılmışsa da delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Tanıkların birbirini doğrulayan açık beyanlarına göre miras bırakanın dava konusu 438 parsel sayılı taşınmazdaki payını ölümünden kısa bir süre önce davalı kardeşine muvazaalı olarak tenlik ettiği anlaşılmaktadır, öte yandan, miras bırakanın taşınmazını satması için haklı ve makul bir neden de bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu, üzere hüküm kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.11.1996 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.