 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1996/140
Karar No : 1996/342
Tarih : 15.05.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen (...) kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 18.09.1995 gün ve 1995/4675-4501 sayılı ilamıyla; (... 1- Hükme dayanak alınan kusur raporunda davalı TEDAŞ'ın % 15, dava dışı bulunan üçüncü kişi durumunda olan Ak İş Kollektif Şirketi'nin de % 85 oranında kusurlu bulunduğu açıktır. Öte yandan, davanın, dayanışmalı sorumluluk esasları gözönünde tutularak açılmadığı gibi, dava dilekçesindeki sözlerden ve ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, davacının dolaylı biçimde müteselsil bir ödetme isteğinde bulunduğu da anlaşılmamaktadır.
Hal böyle olunca, davalı idarenin kusur oranı gözönünde tutularak tazminata hükmetmek gerekirken dava dışı bulunan Ak İş Kollektif Şirketi'nin kusurundan da davalının sorumlu tutulması isabetli değildir.
2- Kabule göre de; Borçlar Kanunu'nun 44/2. maddesinin öngördüğü koşullar somut olayda oluşmadığı nazara alınmaksızın hakkaniyet indirimi yapılması ve giderek bu tür tazminatlarda faize olay tarihinden itibaren hükmetmek gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı TEDAŞ vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan (...) sonra gereği düşünüldü:
1- Bilindiği üzere birden çok kimsenin birlikte-neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 50. maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri zarardan sorumluluklarını düzenleyen aynı kanunun 51. maddesi ile yine BK'nun 142. maddesi hükmü gereği alacaklı, tüm müteselsil borçluların hepsinden veya birinden borcun (zararın) tamamı veya bir kısmını istemekte muhayyerdir. Ana kural bu olmakla beraber, dava dilekçesinde, açıkça müteselsil sorumluluktan bahsedilmemiş ve kusurları oranında da bir tahsil istemi de belirtilmemişse, dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden davacının mütesilsilen ödetme isteği anlaşıldığı takdirde Borçlar Kanunu'nun 18. ve Medeni Kanun'un 2. maddesi de gözönünde tutularak (gerçek maksat ve afaki iyiniyet kuralları) davacının müteselsilen talep iradesi kabul edilip sonuca varmak gerekir. (Hukuk Genel Kurulu 23.03.1996 gün 9/3 Esas, 80 Karar sayılı, 03.04.1963 gün 2/93 Esas 29 Karar, 24.06.1983 gün 1981/9-533 Esas 1983/724 Karar sayılı ilamları). Bu gibi durumlarda dava dilekçesinde müteselsil sözcüğü yok diye, kusur oranında sorumluluğa gidilmesi halinde HUMK'nun 74. maddesine aykırı olarak, talepten farklı bir sonuca varılmış olacaktır.
Temyize konu davanın 22.03.1991 tarihli dava dilekçesinde, davacı 1990'da uğradığı iş kazasında malul kaldığını, olayda işverenin sorumlu olduğunu, herhangi bir kusur ya da kusur oranından bahsetmeksizin, zararın tamamını (Ek dava ile) davalıdan talep ve dava etmiştir. Bu durumda somut olayda kusur oranında bir talep olduğu kabul edilemez. Zira alacaklı yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçmedikçe kusura dayandığını ileri sürmek mümkün olamaz. Dava tek davalıya karşı açıldığı için de, davacıdan müteselsil sözcüğünü kullanmasını istemek de Türk dil kurallarına ters düşer.
O halde, mahkemenin mevcut delillerinin değerlendirilmesi suretiyle davalının zararın tümünden sorumlu olduğu ve davada teselsül kuralına dayanıldığı görüşü ile gerçekleşen zararın istek doğrultusunda davalıdan tahsili gerektiğine değinen direnmesi yerindedir.
Ne var ki, işin esasına yönelik temyiz itirazları dairesince incelenmemiştir. Bu durumda dosya, konu ile ilgili gerekli tetkik için dairesine gönderilmelidir.
2- Mahkemece özel dairenin olayda uygulanacak faizin başlangıç tarihi ile ilgili bozmasına uyularak yeni bir hüküm oluşturulmuştur. Bu durumda dosya, keza faizle ilgili olarak bozma çerçevesinde kurulan yeni hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi için de dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : 1- Yukarıda 1. bentte gösterilen nedenlerle direnme uygun olmakla işin esası ile ilgili davalının temyiz itirazlarının incelenmesi için;
2- 2. bentte gösterilen sebepten ötürü yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının tetkiki için de keza dosyanın Özel 21. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, birinci bentte oyçokluğu ile ikinci bentte oybirliği ile, 15.05.1996 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı işyerinde çalışırken sol bacağından yaralandığını ileri sürerek, sadece davalıdan tazminat isteminde bulunmuştur. Bu istemin içeriğine göre, davalı aleyhine, müteselsil sorumluluk esasına göre bir dava açılmadığı anlaşılmıştır. Dava konusu olayda, davalı dışında kişilerin de bulunduğu ve bunların dahil kusurları anlaşılmış ise de, dava dilekçesinde bu hususların öne sürülmediği gözlenmiş ve sadece davalı eyleminden söz edilerek, tazminat istenmiştir. Bu durumda, davalı kendi kusurundan sorumludur.
YİİGK'nun 15.05.1996 gün ve 1996/21-104 sayılı kararında da belirttiğim gerekçeler ile az önce açıklanan hususların ışığında, davalının kusur oranında sorumluluğuna karar vermek gerekirken, tam sorumluluğu benimseyen sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.