 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/752
Karar no : 1995/907
Tarih : 01.11.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "paydaşlıktan çıkarma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samandağ Sulh Hukuk Mahkemes'ince davanın kabulüne dair verilen 20.9.1994 gün ve 1993/12-1994/257 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 14.12.1994 gün ve 12413-12708 sayılı ilamı:
(.... 3678 sayılı Yasa ile Medeni Kanunun 626. maddesine eklenen 626/a maddesi gereğince hissedarlıktan çıkarma kararı verilebilmesi için;
a) Bir paydaşın tutum ve davranışı ile diğer paydaşların tümüne veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır suretti ihlal etmesi,
b) Bu davranışı yüzünden müşterek mülkiyet ilişkisinin devamının çekilmez hale gelmesi gerekmektedir.
Maddede bahsedilen yükümlülüklerin ağır surette ihlali deyiminden kusurun özel bir yoğunlukta ve önemde bulunması amaçlanmıştır. Ağır surette ihlal unsurunun gerçekleşebilmesi için, paydaşın kasten ve bilerek müşterek mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirmesi gerekir. Fiilin işleniş tarzı, paydaşların Sosyal ve Ekonomik koşulları ile, objektif iyi niyet kuralları değerlendirilerek, her olayın özelliğine göre hakkaniyete uygun adil bir çözüm getirilmelidir.
Davanın açılması, paydaşların hem pay, hem de paydaş bakımından çoğunlukla karar vermelerine bağlı olduğu gibi, çıkarma istemini haklı gören hakimin, çıkarılacak paydaşın payını karşılayacak kısmın müşterek mülkten ayrılıp ayrılmayacağının ve çıkarılacak paydaşa tahsisinin mümkün olup olamayacağının incelenmesi, tahsis mümkünse fen ehline tanzim ettirilerek krokinin, taşınmaz Belediye ve mücavir alan dışındaysa aynı hususun İl İdare Kurulu'ndan sorularak saptanması, ayrımı mümkün olup olmadığının belediyeden taşınmaz belediye ve mücavir alan hudutları içerisinde ise, imar yasası ve yönetmeliği uyarınca bu ayrımın mümkün olup olmadığının belediyeden taşınmaz belediye ve mücavir alan dışındaysa aynı hususun İl İdare Kurulu'ndan sorularak saptanması, ayrımı mümkün olmayan payın dava tarihindeki değeri ile, devrini isteyene verilmesinin dava dilekçesinde istenip istenmediğinin gözönünde tutulması, hisseyi karşılayacak kısmın maldan aynen ayrılması mümkün olmazsa ve bu paya talip olan paydaş bulunmazsa, ancak tayin edilen uygun süre içinde temlik edilmeyen payın açık artırma ile satışına karar verileceğinin düşünülmesi icabedir.
Maddeye eklenen 626/b bendi ile de, bu kuralların kıyas yolu ile intifa veya diğer bir ayni hak veya tapuya şerh edilmiş kira gibi şahsi hak sahibine de uygulanacağı kabul edilmiştir.
Olayımızda; Davacılar vekili 1228 parsel sayılı taşınmazın köyün mesken alanı içerisinde bulunduğunu, taşınmaz üzerinde 6 ailenin barındığı meskenlerin mevcut olduğunu, yolu, cephesinin dar olması nedeniyle paydaşlar arasında taksim yapılamadığını, davalının taşınmazda küçük bir hissesinin olduğu ancak, payından daha fazla hisseyi diğer paydaşlardan istemesinin huzursuzluk yarattığını, hatta davalının bir kısım paydaşların kendilerine ait yerde yapmak istedikleri tasviye işlerine cebir ve şiddet kullanılarak engel olduğunu bu nedenle paydaşlıktan çıkarılmasını talep etmişlerdir.
Davalı iddianın doğru olmadığını savunmuştur.
Dinlenen davacı tanıkları davalının babalarından kendilerine kalan taşınmazda kardeşlerinin yapmak istediği tavsiye işlemine mani olduğu, paydaşlar arasında yapılmak istenen taksime engel olduğunu bildirmişler, başka aykırılıktan bahsetmemişlerdir.
Bu hal, Medeni Kanun'un değişik 626/a maddesinde açıklanan davalının diğer paydaşlara karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlal ettiği ve müşterek mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirdiğini gösteremeyeceğinden, davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi hatalı görüldüğünden hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davalıya atfedilen fiil ve davranışların yasal hakların kullanılmasından baret bulunması nedeniyle bu eylemlerin diğer paydaşlara karşı olan yükümlülüklerin ağır biçimde ihlali olarak nitelendirilemeyeceği aşikar olduğuna göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) 1.11.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.