 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/739
Karar no : 1995/956
Tarih : 15.11.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "taahhüt nedeniyle tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.4.1994 gün ve 19944/35-465 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 23.6.1994 gün ve 1994/6777-7084 sayılı ilamı:
(...Dava, tahliye taahhüdü nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, 14.11.1989 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi ile taşınmazın davalıya kiralandığını, 31.12.1993 tarihinde tahliye ederek, teslim edeceğini taahhüt ettiği halde, uyarılara rağmen yerine getirmediğinden kiralanandan tahliyesini istemiştir.
Davalı taşınmazda uzun yıllardan beri kiracı olduğunu, kira sözleşmesinin yenilenmesinde her seferinde tahliye taahhüdünün alındığını, davacının iyi niyetli sayılamayacağını, tevali eden taahhütlerin geçerli bulunmadığını, kira parasının arttırılması yönünden taahhütlerin baskı unsuru olarak kullanıldığını savunarak davanın reddini bildirmiş ve savunması yönünden tanık göstermiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme 14.11.1989 başlangıç tarihli ve iki yıl sürelidir. İlk taahhüt 29.11.1989 tarihinde arada alınan taahhütnamelerden sonra, son tahliye taahhüdü 30.12.1982 tarihinde alınmıştır. Buna göre, davalı taşınmazı 31.12.1993 tarihinde tahliye ederek boş olarak davacıya teslim edeceğini kabul etmiştir.
Dinlenen davalı tanıklardan birisi babası, diğeri de işçisidir. Savunma doğrultusunda şahadette bulunmuşlar ve özellikle davacının 9 milyon lira olan kira parasını 18 milyon liraya çıkarmak istediğini, davalının kabul etmemesi üzerine bu davanın açıldığını ifade etmişlerdir.
Bütün sorun, toplanan bu deliller karşısında davacının iyi niyetli olup olmadığı hususunun irdelenmesi ve sonucunun değerlendirilmesinden ibarettir. Son içtihatlara ve dairemiz uygulamalarına göre, tevali eden taahhütler serbest irade ile verilmiş bulunduğundan, iyi niyetle alındığının kabulü gerekir. Dinlenen davalı tanıklarından Bülent Saruç davalının işçisi, diğer tanık Nuri Mis ise babasıdır. Bunların davalı ile her bakımdan menfaat ilişkisi içerisinde olduklarından objektif olarak ifade vermeleri düşünülemez. Kaldı ki, davalı serbest iradesi ile taahhüt verdiğine göre, bu taahhütleri kira parası ile ilgili olarak ve baskı altında tutularak verdiği savunması da mümkün değildir. Zira tevali eden tahliye taahhütlerini BK.nun 31. maddesinde yazılı nedenlerle ortadan kaldırılmadıkça geçerli olduğu ve normal irade ile verildiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca taahhüt geçerli olup tahliye kararı vermek icap ederken, yasal olmayan gerekçelerle davanın reddi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklana gerektirici nedenlerle göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerinden dolayı (BOZULMASINA), 15.11.1995 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.