 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/6-156
Karar no : 1995/390
Tarih : 19.4.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAHLİYE TAAHHÜDÜ ( İcra tutanağında )
- TAAHHÜT SEBEBİYLE TAHLİYE ( İcra tutanağında )
- İCRA TUTANAĞINDA TAHLİYE TAAHHÜDÜ
818/m.19
6570/m.7/a
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 6. Sulh Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 19.4.1993 gün ve 1993/307 E- 1993/441 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 7.2.1994 gün ve 658- 1285 sayılı ilamı:
( ... Davacı vekili davalının icra takibi sırasında kiralananı 31.12.1992 tarihinde tahliye edeceğini kabul ve beyan ettiği halde tahliye etmediğıni belirterek 1.2.1993 tarihinde süresinde yaptığı icra takibiyle kiralananın tahliyesini istemiştir. Mahkeme davalı aleyhine iki haklı ihtar nedeniyle açılan dava sonucu verilen tahliye kararı nedeniyle aleyhine yapılan icra takibi sırasında icraya vermiş olduğu tahliye taahhütnamesinin serbest irade mahsulü bulunmadığını, baskı altında verildiğini kabul ederek davayı reddetmiştir. 4.10.1944 gün ve 20/28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ilk kira sözleşmesine konan tahliye taahhüdünün serbest irade mahsulü olmadığından BK. 19. maddesi uyannca batıl olduğu ve kiracının istemeyerek sözleşmedeki o taahhüdü vermiş sayılacağı görüşü benimsenmiştir. Olayımızda davalı kiracı kiralananda otururken aleyhine açılan tahliye davası sonucu tahliyesine karar verildikten sonra icra safhasında davacının hoş görülü davranması neticesi kendisine verilen uygun bir süre sonucu kiralananda ikameti sağlanmış ve 31.12.1992 tarihinde tahliye etmesi kararlaştırılmıştır. Bu taahhütnamede kiracının serbest iradesinin ortadan kaldınldığı düşünülemez. Bu bakımdan taahhütnamenin geçerli olduğunun kabulüyle .......tahliyesine karar vermek gerekirken olayda yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taraflar arasındaki sözleşme, 1.7.1987 başlangıç tarihli ve bir yıl sürelidir. Davacı 1.7.1990-1.7.1991 kira yılı içerisinde davalının iki haklı ihtara neden olduğunu iddia ile kiralanandan tahliyesini istemiştir. Mahkemece 17.12.1991 günlü karar ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmiştir. Davacı tahliyeyi sağlamak için 8.5.1992 tarihinde Beyoğlu 2. İcra Müdürlüğünün 1992/1772 sayılı dosyası ile kararı takibe koymuştur. Davalı taraf ise, 11.5.1992 tarihinde kararı temyiz etmıştir. Gayrimenkulün tahliye ve teslimme dair olan icra emri davalıya 25.5.1992 tarihinde tebliğ edilmiş. Davalı, İcra Müdürlüğüne vermiş olduğu 29.5.1992 günlü dilekçesinde kiralananı 31.12.1992 tarihinde tahliye etmeyi kabul ettiğini bildirmiştir. lcra Müdürü tarafından ayrıca tarafların taahhütle ilgili karşılıklı kabul beyanlan tutanağa yazılmıştır. Davalı Tahliye taahhüdünü kabul ettiğini, davacı vekili de dosyaya ibraz olunan 29.5.1992 tarihli dilekçedeki taahhütü kabul ettiğini bildirmişler ve beyanlarını imzaları ile doğrulamışlardır.
Davalı tarafın temyizi üzerine incelenen dosya, bir kira yılı içerisinde iki haklı ihtar olgusu gerçekleşmediği sonucuna varan Özel Dairece mahkemenin tahliye kararı 23.6.1992 tarihinde kesin olarak davalı yararına bozulmuştur.
Dosya mahkemesine 6.7.1992 tarihinde intikal etmiş ve takip edilmediğinden 15.2.1993 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Karar bozulup geldikten sonra bu kez davalı vekili, takip dosyasına vermiş olduğu, 31.8.1992 günlü dilekçesinde tahliye taahhüdünün geçerli olmadığını ileri sürmüştür.
Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık açıklanan maddi olgulara göre davalının verdiği 29.5.1992 tanzim tarihli tahliye taahhüdünün geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı, kiralananın tahliyesine ilişkin kararı tehiri icra istemli olarak temyiz etmiştir. Tehiri İcra Kararı olup takibi temyiz sonuna kadar durdurması mümkün iken bu yola gitmeyerek, davacıdan kiralananda otururken serbest iradesi ile süre isteyerek kiralananı 31.12.1992 tarihinde tahliye edeceğini bildirmiş ve davacı da, bildirilen bu tarihi kabul etmiştir. Böylece taraflahn iradesi birleşmiştir. Ayrıca taraflar, takip dosyasındaki tutanağa beyanlarını yazdırmak suretiyle irade birliğini tekrar etmişlerdir. Davalı tarafın, dosya temyizde iken taahhütün geçersizliği yolunda bir ileri sürüşü de mevcut değildir. Karar bozulup dosya mahkemesine geldikten sonra taahhüdün geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. İcranın temyiz sonuna kadar geri bırakılması imkanı varken davalının bu yola seçmiyerek, kiralananda otururken bildirdiği tarihte çıkacağını kabul etmesi bir baskı sonucu değil, tamamen serbest iradesinin mahsulü olarak kabul edilmek gerekir.
Bu itibarla davalı tarafından verilen tahliye taahhüdünün geçerli sayılarak kiralananın tahliyesine karar verilmesi lüzumuna işaret eden, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
6570 sayılı Yasa'nın 7/a maddesine göre kiralayan; "kiracı tarafından gayrimenkulün tahliye edileceği yazı ile bildirilmiş olmasına rağmen tahliye edilmezse icra dairesine müracaatla tahliye isteyebileceği" kabul edilmiştir. Görüldüğü üzere anılan madde tahliye taahhüdünün geçerliliğini bazı koşullara bağlamıştır. Şöyle ki, taahhüdü bizzat kiracının vermesi, yazılı olması, kiralananın hangi tarihte tahliye edileceğinin bildirilmesi ve en önemliside tüm akitlerde olduğu gibi taahhüdün zorla, istenmiyerek verilmiş olmamasıdır. Bilindiği üzere tahliye taahhüdü kira aktinin karşılıklı olarak feshedilmesidir. Bunun içinde kiracının, tam bir irade serbestisi içinde vermiş olduğu taahhüdün, kiralayan tarafından kabul edilmesi gerekir.
4.10.1944 gün ve 20/28 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre, kira ilişkisi kurulmadan veya kurulurken alınan tahliye taahhüdlerinin serbest iradeye dayanmaması nedeniyle geçersizliğı kabul edilmiştir.
Olayımızda, taraflar arasında k'ira ilişkisi devam ederken davacının, davalı aleyhine açtığı iki haklı ihtar nedenine dayalı tahliye davası tahliye ile neticelenince, davacı tahliyeyi sağlamak için icra dairesine müracaat etmiş, davalıda bunun üzerine icra müdürlüğüne verdiği dilekçe ile taşınmazı 31.12.1992 tarihinde boşaltacağını bildirmiş, davacıda bu bildirim tarihini kabul ederek icra zaptını imzalamıştır. Nevarki davalının temyizi üzerine kararın Yargıtay'ca bozulması karşısında davalı icra müdürlüğüne yeniden müracaat ederek kararın bozulduğunu, taahhüt tarihinin geçersiz olduğunu, ıcranın durdurulmasını istemiştir.
Sulh Hukuk Mahkemesi'nce, tahliye kararı verildiğine göre taraflar arasındaki kira ilişkisi kararın verildiği tarihte son bulmuştur. Yargıtay'ca kiracı lehine bozulan bu karara, mahkemece uyulup bozma doğrultusundada karar verilmiş olsa idi akit yeniden geçerlilik kazanacaktı. Ancak dava takip edilmediğinden ve mahkemece de bu yönde bir karar verilmediğinden akit geçerlilik kazanmamıştır.
Tahliye davaları taşınmazın aynına, dolayısıyle ayni haklara taalluk etmediğinden, HUMK.nun 443. maddesine göre tahliye kararının icraça infazı içinde kesinleşmesine gerek yoktur. Davalının icra safhasında icra müdürlüğüne verdiği dilekçe bir mehil isteme olup taahhüt belgesi değildir. Davacı bu belgeye istinaden taahhüt nedeniyle tahliye davası açamaz. Bir an için verilen bu belgeye istinaden dava açılabileceği kabül edilse dahi; kira ilişkisi sona erdikten sonra ve icra safhasında alınan tahliye taahhüdü serbest irade mahsulü olmayıp baskı altında verildiğinden geçersizdir. Bu nedenle mahkemenin red karan doğru olup, sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmadığımdan kararın Onanması oyundayım. 24.4.1995
Ö.Nureddin Doğan 6. Hukuk Dairesi Başkanı