 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/667
Karar no : 1995/812
Tarih : 18.10.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 10.2.1994 gün ve 1990/9 E.1994/289 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekli tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 26.9.1994 gün ve 8191-11247 sayılı ilamı:
KARAR : (... Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, davacının öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddine ancak, davada tenkis isteğinde bulunmuştur. Dava konusu taşınmazlardan 828-679-1966-890 ve 417 parsellerin dışındakiler miras bırakan tarafından bağış yoluyla davalılara temlik edilmiştir. Bilindiği gibi tenkis davası, saklı pay (mahfuz hisse) sahiplerine saklı paylarına miras bırakanın yaptığı tecavüzü ortadan kaldırmak ve miras bırakanın yaptığı işlemleri tasarruf nisabı içine çekmek olanağı sağlayan, bu yolla kişisel hakkın korunmasını amaç tutan ve yenilik doğuran nitelikte bir dava türüdür. Bu tür davalarda doğru ve adil bir sonuca ulaşılabilmesi net terekenin bilinmesi ile mümkün olur. Öte yandan, saklı pay bütün tereke üzerinden hesaplanır. O halde; yanların sav ve savunmalarına göre, kanıtları toplanmalı, mahallinde keşif yapılarak saklı payın açılıp açılmadığının uzman bilirkişiler aracılığı ile hesaplattırılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Anılan yönde ve içerikte bir inceleme yapılmaksızın, yazılı biçimde tenkis isteğinin de reddine karar verilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve olmadığı takdirde tenkis istemleri ile açılan davada yalnızca tenkis istemi ile ilgilidir. Bilindiği üzere miras bırakanın saklı payları zedeleyen, ölüme bağlı veya sağlararası kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan tenkis davaları, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Genellikle inşai (yenilik doğuran) her davada olduğu gibi tenkis davası da, iki isteği kapsar. Biri, inşai hakkın tesbiti, diğeri ise eda bölümüdür. Tenkis davasında, miras bırakanın saklı payı giderme (zedeleme) amacı ile hareket ettiğinin saptanmasına ilişkin bölüm inşai olup, hakimin kararı ile yeni bir durum meydana gelir. Saklı payın zedelenmesinden ötürü, mirasçının malvarlığında meydana gelen eksilmenin giderilmesine dair bölüm ise edaya ilişkindir. Kuşkusuz davanın tesbit bölümü çözüme kavuşturulmadan, edayı içerir nitelikte hüküm kurulması olanaksızdır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlararası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden sözedilebilmesi ise, kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra, mirasın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olrak miktarının tesbiti gerekir. Bu suretle yapılan incelemeyle miras bırakanın tasarruf oranını aşıp aşmadığı da araştırıldıktan sonra, açılmış ise tasarruf niteliğine göre icabederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her sağlararası kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından sözedilemez.
O itibarla yukarıda açıklanan ilkeler doğrulutsunda incelemeyi öngören ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) oyçokluğu ile karar verildi.