 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/661
Karar no : 1995/763
Tarih : 20.09.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR : Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kemalpaşa İcra Tetkik Merciinde davanın reddine dair verilen 27.10.1993 gün ve 1993/59-66 sayılı kararın incelenmesi davacı borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 18.10.1994 gün ve 1994/13066-12526 sayılı ilamıyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yargılama sonunda; mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı-borçlu vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili, hükümden sonra temyiz aşamasında verdiği aidiyetive imzası usulünce doğrulanan 28.7.1995 günlü iki dilekçesinin birinde, temyiz isteğinden vazgeçtiğini bildirmiş, diğer dilekçesinde ise davadan feragat ettiğini ifade etmiştir.
Davadan feragatın temyiz isteğinden vazgeçme yanında daha geniş kapsamlı olduğu aşikardır. Zira, birincide temyiz dilekçesinin reddine, karar vermekle yetinilecek, diğerinde ise, feragatın hukuki niteliği gereği, bu konuda karar verilmek üzere yerel mahkeme kararı bozulacaktır. Aynı günde verilen bu iki dilekçenin birbirinin devamı olduğu ve davadan feragatın bir yerde, temyizden feragat isteğini de içereceği görüşü ile çoğunlukca, davadan feragat isteği esas alınarak çözüme ulaşılması gerektiği görüşü benimsenmiştir. Gerçekten HUMK.nun 91. maddesinde feragatın iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesi olduğu belirtilmiş, 95. maddenin 1. fıkrasında da feragatın kat'i bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekirki feragatın geçerliliği karşı tarafın muvafakatına bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu durumda, direnme kararının davacının davadan feragatı hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları da bu yoldadır (HGK.nun 16.11.1966 gün 1438-290 ve 27.5.1992 gün 1992/2-250-364, 29.9.1993 gün 1993/2-491-543 sayılı kararları).
SONUÇ : Davacı vekilinin davadan feragatı nedeniyle, yerel mahkeme'ce gerekli kararın verilmesini temin için direnme kararının BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 20.09.1995 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Temyiz eden temyizden feragat etmiştir. Temyiz davasının dinlenebilirlik şartı ortadan kalkmıştır. Esas temyiz eden davacının davası red edilmiştir. Temyiz dilekçesinin reddi gerekir. Bozma biçiminde oluşan karara katılmıyorum.
KARŞI OY YAZISI
Direnme kararı temyiz eden davacı vekiline 14.4.1995 tarihinde tebliğ edilmiştir. Temyiz isteği süresinde ve 27.4.1995 tarihinde verilen dilekçe ile yapılmıştır.
Temyiz eden vekili bu kez dosya Yargıtay'a gönderildikten sonra 28.7.1995 tarihli iki ayrı dilekçe vermiştir. Dilekçelerden birinde temyiz isteğinden diğerinde davadan vazgeçtiğini bildirmiştir.
Çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı aynı tarihli bu dilekçeleren hangisine öncelik tanınacağı noktasında toplanmaktadır.
Temyiz edilmeyen karar kesinleşir. Yargıtay ilgili dairesinin veya Genel kurulun bir dosyayı inceleyebilmesi için karar hakkında temyiz yoluna başvurulmuş olması zorunludur. Bu kurul tartışmasız olduğuna göre temyiz isteğinden vazgeçildiği takdirde Daire veya Genel Kurulun artık o dosyayı incelemek, verilen kararı tartışmak ve sonunda şu veya bu şekilde bir karar verme hakkı ortadan kalkar. Hiç temyiz edilmemiş bir kararın dosyasının durumu ile temyiz edilmiş iken vazgeçilen bir kararın dosyasının durumu aynıdır. Nasılki temyiz edilmeyen bir karar Yargıtay'ca kendiliğinden incelenemez ise temyizden vazgeçilen bir kararda incelenemez. Diğer taraftan davadan vazgeçme ancak derdest olan ve kararı henüz kesinleşmeyen davalar için sözkonusu olur. Kesinleşen bir kararın vazgeçme yoluyla ortadan kaldırılması mümkün değildir. O halde iki ayrı dilekçeden önce, temyizden vazgeçme dilekçesi ele alınmalıdır. Temyizdenvazgeçildiğine göre temyiz inceleme isteğinin reddine karar verilerek dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesi gerekir. Yerel mahkemede temyize başvurulmadığında yapıldığı gibi hükmü kesinleştirecektir. Daha sonra bu kez yine yerel mahkeme davadan vazgeçme dilekçesini ele alacak ve bu dilekçe kararın tebliğinden itibaren 15 günlük temyiz süresi geçtikten sonra verilmiş ve kararın kesinleşmiş olması davadan vazgeçmenin ancak kesinleşmeyen kararlar hakkında geçerli olabileceği gerekçesi ile karar verecektir.
Sonuç olarak, öncelik temyizden vazgeçme dilekçesi değerlendirilerek temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken derdest bir dava olmadığı halde kesinleşen bir karar hakkında verilmiş sayılması gereken davadan vazgeçme dilekçesine öncelik ve değer verilerek hükmün yazılı nedenlerle bozulması doğrultusundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.