 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1995/5-1114
K. 1996/302
T. 24.4.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık dolayısıyla HUMK'nun 516 ve onu izleyen maddeleri uyarınca oluşturulan hakem kurulunun davanın kabulüne ilişkin olarak verdiği 11.2.1993 günlü kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 15. Hukuk dairesinin 8.3.1994 gün ve 1993/2848-1994/1381 sayılı ilamı ;
( ...1- Davalı idarenin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve usule ilişkin olan temyiz itirazlarının dosya kapsamına, mevcut belgelere göre yerinde görülmediğinden reddine karar verilrnesı gerekir.
2- Davalının esasa ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Her ne kadar HUMK'nun 533. maddesinde hakem kararlarının ancak bu maddede sayılan dört nedenden dolayı bozulabileceği öngörülmüş ise de; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel kurulunun 28.1.1994 günlü ve 1993/4 esas, 1994/1 karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre tarafların tahkim sözleşmesi veya şartında, hakernlerin, uyuşmazlığı maddi hukuk kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde hakemlerin bu kurallar çerçevesinde karar vermek zorunda oldukları, buna aykırı karar vermenin temyiz nedeni oluşturulacağı kararlaştırılmış bulunmaktadır.
Taraflar arasındaki 27.1.1986 tarihli sözleşmenin 26,67 ve 76. maddelerinde uyuşmazlığın Türk Maddi Hukukuna göre çözümleneceği anlamına gelen hükümler yeralmış bulunduğundan yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince esasa ilişkin temyiz itirazlarının da incelenmesine karar verilmiştir.
Gerek anılan sözleşmenin 59,2-9 maddesine ve gerekse bu sözleşmeden önceki Teklif Verme şartnamesinin 10.2. maddesi ve yüklenici tarafından verilen Teklif Mektubu ile buna ekli Alternatif Teklif ek II hükümlerine göre; açıkca, dava konusu yapım işinin 30.785.042,14 ABD Doları üzerinden kabul edildiği ve bunun % 65'i olan 20.010.277,39 A.B.D. Dolarının 3.0336 DM sabit kuru üzerinden DM'ye çevrileceği ve aynen DM olarak ödeneceği, geri kalan % 35 oranında isabet eden 10.774.764,75, ABD Do- ları'nın da fiili ödeme günündeki T.C.Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden TL olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Sözleşmenin t-u hükmü yorumu gerektirmeyecek şekilde açık olup, ay-rıca zeyilnamelere gidilerek sözleşmenin yorumlanması ve başka bir sonuca varılabilmesi mümkün değildir. Kaldıki, 4 numaralı zeyinamenin 4. maddesinde de sözleşmenin bu hükmü tekrar yenilenmiş ve teyit edilmiştir.
Diğer taraftan, hakem kararında kabul edildiği gibi, % 35'lik kısmın sabit kur üzerinden DM'ye çevrilip ödeme yapılması kabul edildiği takdirde, % 65'lik yabancı para ödemesi ile arada hiç bir fark kalmamakta ve böylece sözleşrnenin açık hükmü fiilen ortadan kaldırılrnış olmaktadır ki, tarafların bu hususta birleşmiş her hangi bir iradeleri yoktur.
Öte yandan, davalı idarenin 46 ncı hakedişe kadar % 35'lik kısmı da sabit kur üzerinden ABD Dolar'ını DM'ye çevirerek ödeme yapmış olması bundan sonra aynı uygulamaya devam edileceği sonucunu ve davacı yararına kazanılmış hak doğurmaz. Zira böyle bir uygulamanın taraflarca benimsenmiş olduğunun kabul edilebilmesi için, sözleşme ve eklerinde açık bir hüküm yer almaması ve eksikliğin böyle bir uygulama ile giderileceğine dair sözleşmede hüküm bulunmasına bağlıdır. Oysa ödemenin nasıl yapılacağı hakkında sözleşmede yorumu gerektirmeyecek şekilde açık hüküm mevcuttur.
Diğer taraftan: Davalı, idare olup 5539 sayılı Yasaya göre katma bütçeli bir Kamu tüzel kişisidir. Bu kuruluşun sözleşmelerinin ne şekilde yapılacağı ve sözleşme hükümlerinin kimler tarafından nasıl değiştirilebileceği buyurucu hükümlerle belirtilmiş olup, fiili uygulama yapan Genel Müdür tarafından sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi mümkün değildir.
Bu nedenle davanın reddi gerekirken, kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden oluşturulan hakem kurulu 22.7.1995 günlü kararı ile önceki hükümde direnmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
HUMK'nun 429. maddesi uyannca direnme, "mahkemelere" özgün bir hukuksal kurumdur. "Hakemlik" ise, aynı yasanın sekizinci babında belirlenmiş ayrı bir kuruluştur. Bu bap, direnme kurumuna yollama yapmamıştır. 0 nedenle 23.10.1972 gün, Esas 1972/2, Karar 1972/12 sayılı İçtihadı Birleştırme kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere hakemler, direnme kararı veremezler.
Gorüşmeler sırasında 28.1.1994 gün ve Esas 1993/4, Karar 1994/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının anılan ilkede değişiklik yapıp yapmadığı konusunda duraksama oluşmuştur.
Hakemler, kararlarını adalet ve nefasete göre verebilecekleri gibi, maddi hukuka da dayandırabilirler. Belirtilen 1993/4 Esas ve 1994/1 Karar sayılı tçtihadı Birleştirme, "taraflar, tahkim sözleşmesi veya şartında, hakemlerin, uyuşmazlığı maddi hukuk kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde, hakemlerin bu kurallar çerçevesinde karar vermek zorunda olduklarına, aykırı karar vermenin temyiz sebebi oluşturacağına" biçirnindedir. Hakemlerin, tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırdıkları koşul dışına çıkarak adalet ve nefasete göre karar vermeleri durumunda bunun bir bozrna nedeni sayılması ile hakemlerce bozmaya karşı direnmenin bağlantısı yoktur. 0 nedenle kurul çoğunluğunca İçtihadı Birleştirmenin, ilkeye etkin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
Öte yandan, bir kısım Üyelerce, direnmenin bir Kanun yolu olduğundan hareketle hakernlerin de direnme kararı verebılecekleri biçiminde görüşler beilrtilmiştir. Ancak çoğunlukca kanun yolu, davanın taraflarına tanınan bir hukuki yoldur. Bununla yanlış olduğu iddia edilen kararların değiştirilmesi amacı güdülür. Temyiz, ( hakem kararları için yasaklanmış md.440/son ) karar düzeltme ve yargılamanın yenilenmesi yollanna gidilebilir. Direnme kararının bu niteliği yoktur. Kanaati ile bu görüşlere itibar edilmemiştir. 0 ıtibarla açıklanan nedenlerle hakemlerin direnme kararı veremeyecekleri sonucuna ulaşılmıştır.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle temyize konu hakem kararının ( BOZULMASINA ), bozmaya göre içeriğe yönelik itirazların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İlke olarak HUMK'nun hakem mahkemesi kararlanna karşı kanun yolunu kıs-men düzenleyen 533-536 ncı maddeleri hükümlerine göre, hükümlerin Yargıtay bozma kararlanna karşı direnemeyecekleri örtülü biçimde düzenlenrniş ve aynı ilke 23.10.1972 gün ve 1972/2-12 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında ( İBK ) gerekçe bölumünde açıklanmıştır. Zira, gerek yasal düzenleme, gerekse 1994 yılında çıkan İBK.na kadar istisnai haller dışında temyiz incelemesi sadece HUMK.nun 533 ncü maddesinde sayılan dört hale hasredilen ve usule ilişkin bozma sebeplerine göre yapılabiliyordu. Bu düzenlemeye göre, Yargıtay maddi hukuk yönünden temyiz incelemesi yapması mümkün olmadığından hak ve nısfet esasına göre karar veren hakem mahkemelerince direnme kararı vermeleri de bir gereksinim ola-rak ortaya çıkmamış ve bu husus bir uyuşmazlık konusu olarak değerlendirilmemişti. Ancak, 28.1.1994 gün ve 1993/4 E., 1994-1 K. sayılı İBK. ile gerek yukarıda değinilen yasal düzenlemeden, gerekse 23.10.1972 tarihli İBK.nun gerekçesinde belirlenen ilkelerden ayrılınmış ve HUMK.nun 533 ncü maddesinde yer almayan, kararın maddi hukuka uygunluğu da temyiz sebebi olarak kabul edilebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Her ne kadar genel kurul görüşmele-rinde 1994 tarihli IBK. ile yeni bir temyiz sebebi yaratılmadığı, bu temyiz sebebinin HUMK.nun 533/3 maddesinde esasen yer aldığı ileri sürülmüş ise de anılan İBK.nun mahkemeleri bağlayıcı olan sonuç bölümünde bu şekilde bir açıklama ve tesbit yer almamış, sadece "tahkim sözleşmesi veya şartında hakemlerin uyuşmazlığı maddi hukuk kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde, hakemlerin bu kurallar çerçevesinde karar vermek zorunda olduklarına aykırı karar vermenin temyiz sebebi oluşturacağı..." hükme bağlandığına göre anılan İBK ile yeni bir temyiz sebebi oluşturulduğu kuşkusuzdur. 0 halde 1994 tarihli İBK.nun getirdiği yeni ilke ışığı altında hakem mahkemesinde direnme kararı verilip verilemeyeceği hususunun yeniden gözden geçirilmesi gerekmiş bulunmaktadır.
Bu konuda öncelikle mevcut yasal düzenleme bakımından hakemlerin direnme karan vermelerini engelleyen bir hüküm olup olmadığı üzerinde durulması gerek-mektedir. Usül Kanunumuzda hakem mahkemelerince verilen kararlara karşı kanun yolları ayrı bir düzenlemeye tabi tutulmamıştır. HUMK.nun 533 ncü maddesiyle getirilen ve temyiz sebeplerini sınırlayan hüküm ile hakem kararlarına karşı karar düzeltme yolunun mümkün olmadığını belirleyen HUMK.nun 440/III-4 maddesindeki hüküm dışında kanun yollarını düzenleyen 427 ve onu izleyen maddelerde hakem kararları bakımından ayrı bir düzenleme bulunmadığından devlet mahkemelerinin tabi olduğu Yargıtay denetim ve sonuçları mahiyetlerine aykırı düşmedikçe hakem mahkemesi kararlan bakımından da hüküm ifade etmelidir. Nitekim, mevcut uygulamada bu doğrultudadır. Kanun yollarını düzenleyen hükümler yargıda doğru sonuca varılabilmesini sağlamaya yönelik hükümler olduğundan açıkca istisna edilmedikçe temyiz denetimi açısından her karar bakımından uygulanmalıdır.
Taraflarca tafıkim sözleşmesi veya şartında hakemlerce uyuşmazlığın maddi hukuka göre çözümlenmesi gerektiği hususu kararlaştirıldığı takdirde 1994 tarihli İBK uyarınca temyiz incelemesi yapan Yargıtay Özel Dairesince HUMK.nun 533 maddesinde belirlenen sınırlı sayıdaki ve usulü nitelikte temyiz sebepler aşılarak, maddi hukuku uygunluk denetimi yapılacağından hakem mahkemesi kararının bu niteliği itibariyle Yargıtay'ca yapılacak bozma kararına karşı mahkemelere direnme hakkı tanıyan HUMK.nun 428 nci maddesinin hakem mahkemelerine de tanınması mevcut yasal düzenlemeye bir, aykınlık teşkil etmeyecek, aksine 1994 tarihli İBK nun amacına uygun olarak maddi hukuku uygunluk denetimi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca da yapılabilecek ve en doğru sonucun orta çıkmasına imkan tanınmış olacaktır. HUMK.nun 429. maddesinde ( mahkeme ) deyimi kullanılmış olması bu maddenin hakem kararlarına uygulanmasının mümkün olmadığını gösteren bir tabir olarak da değerlendirilmesi kanımızca mümkün değildir. Zira doktrinde de kabul edildiği üzere taraflarca kendi iradeleriyle ve usul kanunumuzun öngördüğü şartlara uyularak seçilen ve oluşturulan hakemler kuruluna, hakem mahkemesi ( Schiedsgericht ) adı da verilmektedir. ( Bkz.Dr.B.Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü El Kitabı, 1995 Sh.1068 )
Yine Genel Kurul tartışmalarında hakem kararının Yargıtay'ca bozulmasıdan sonra HUMK.nun 533/son fıkrası hükmü uyarınca hakem heyetinin yeniden seçile-rek oluşturulması zorunluluğundan söz edilerek, yeni hakem heyetinin vereceği kararın bir direnme kararı olamayacağı belirtilmiş ise de bu görüşe de katılmak mümkün olmamıştır. Zira, bozmadan sonra önceki hakemlerin yeniden seçilmelerini engelleyen bir yasal düzenleme mevcut olmadığına göre, önceki hakem heyeti-nin yeniden seçilmeleri halinde bir görüş dayanaksız kaldığı gibi, HUMK.nun 429/1 maddesi hükmü gereğince Yargıtay'ca bir mahkeme kararın bozulmasından sonra davayı bir başka mahkemeye gönderilmesi durumunda başka hakim veya hakimlerden oluşan gönderilen mahkemenin direnme karan verme hakKi bulunduğuna göre bu yönden de belirtilen itirazın dayanaksız olduğu ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki usul kanunumuz mahkemelere onu oluşturan hakimlerin kişiliklerine göre değil, bir müessese olarak kabul etmekte ve hükümlerini buna göre oluşturmuş bulun-maktadır.
Yine genel kurul görüşmelerinde uyuşmazlığa mukayeseli hukuk açısından bakılarak, mehaz düzenlemeyi teşkil eden Neuchatel düzenlenmelerinde hakemlere direnme hakkı tanınmadığı görüşünden de hareket edilerek hakemlerin direnme kararı vermelerinin mümkün olrnadığı ileri sürülmüştür. Oysa, anılan düzenlemelerde hakem kararlarına karşı bidayet ve/veya istinaf mahkemelerinde iptal davası ile yargılamanm yenilenmesi davası açabilme imkanı tanınmış ve bu şekilde ilk inceleme yerel yargı yerlerinde yaptınldıktan, hakem kararları bu şekilde hakem denetiminden geçirildikten sonra temyize getirilme imkanı tanınarak hakem kararlarının yargı denetirninde çok farklı bir sistem seçilmiş, hakemlere direnme hakkı tanın- mamakla birlikte kararın maddi hukuka uygun bir şekilde oluşması için her türlü imkan getirilmiş bulunmaktadır. Bu nedenlerle mehaz düzenlemedeki farklı sistem dikkate alınmadan, o düzenlemeye dayanılarak aksi görüşün benimsenmesi de kanaatimizce isabetsiz bulunrnaktadır.
0 halde, yukarıdaki açıklamalara göre, yürürlükteki usul yasası hükümleri uyarınca hakemlerin Yargıtay'ca maddi hukuka uygunluk sebeplerine göre yapılan bozma kararlarına karşı direnmelerini engelleyici bir açık hüküm bulunmaması karşısında yasal düzenleme şekline göre hakem mahkemelerince de direnme kararının yerilmesinin mümkün olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan, tarafların tahkim sözleşmesi veya şartında hakem mahkemesi incelemesinin maddi hukuka göre yapılması şartı konulmak suretiyle hak ve nisfet ilkesinden ayrılarak, uyuşmazlığın objektif maddi hukuk kurallarına uygun bir şekilde sonuçlandınlmasını arzu etmişlerdir. Bu durumda 1994 tarihli İBK de öngörülen ana amaç ve ilke de birlikte değerlendirildiğinde, maddi hukuk denetiminin sadece Yargıtay'ın Özel dairesince incelenmesine imkan tanınması; bu kararın Yargıtay'ın daha yetkili kurulu olan Hukuk Genel Kurulu'nca da denetlenmesine olanak vermeyen bu görüş tarzı, hem tarafların gerçek iradesine ve hem de 1994 tarihli IBK de kabul edilen maddi hukuka uygunluk denetimi ile gerçeğin ortaya çıkmasını sağlama amacına ters düşen bir sonuç olmaktadır.
Nitekim doktrinde de maddi hukuka uygunluk denetimi sebebiyle Yargıtay'ca yapılacak bozma kararına karşı hakemlerce direnme karan verebilecekleri görüşü benimsenip savunulmaktadır. ( Bkz.Dr.Y.Alangoya, Medeni Usul Hukukumuzda Tahkimin Niteliği ve Denetlenmesi, İst. 1973 sh.222 vd.Dr.B.Kuru Hukuk Muhakemeleri Usul El Kitabı, İst. 1995 sh.1136 vd. Dr.S.Üstündağ, Hakemlerin Israr Hakkı Varmıdır? Yasa Hukuk Dergisi C.15. S.171. sh.217-223 )
0 halde, taraflarca tahkim sözleşmesinde veya tahkim şartında uyuşmazlığın çözümünde hakemlerce maddi hukuka göre karar vermeleri şart konulmuş olan durumlarda hakemlerce verilen kararın Yargıtay Özel Dairesince maddi hukuka aykırılık sebebiyle bozulması halinde hakem mahkemesince bu karara karşı direnmelerinin mümkün olduğu görüşünde olduğumuzdan, aksine beliren kurul çoğunluk görüşüne katılmıyor ve karşı oy kullanmış bulunuyoruz.
Yuksel Mete Günel
19. Hukı.k Dairesi Üyesi
Işıl Ulaş
H.Hukuk Dairesi Başkanı
Hüseyln Deniz
11. Hukuk Dairesi Üyesi