 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1995/4-834
K:1995/1077
T:06.12.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY KARARI
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Asliye 19.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.12.1990 gün ve 1992/386 Esas, 1993/942 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 4.10.1994 gün ve 1994/1944-8054 sayılı ilamı ile; (...Davacı, davalıların haksız ve hukuka aykırı davranışları sonucu idarenin zarara uğratıldığını belirterek, tazminini istemiştir.
Mahkeme, davalıların eylemlerinden ötürü kusur ve ihmallerinin bulunmadığını belirterek istemin reddine karar vermiştir.
Dosyadaki delil ve belgelere göre, davalı Filiz G...'nin.Bakanın verdiği talimat üzerine, davada yer almayan C... adlı şirketle sağlık bakanlığı adına tabela yapımı hususunda 13.6.1991 tarihinde bir sözleşme yaptığı, bu sözleşmede yapılacak tabelaların "yol tabelası" olduğu ve sağlık hizmetlerinin daha iyi vatandaşa duyurulmasının öngörüldüğü anlaşılmıştır. Yine sözleşmede tabelaların teknik özellikleri yanında, bunların dikilecek yerlerin de şirketçe belirleneceği ifade edilmiştir. Daha fazla tabela gerektiği taktirde bunların da adı geçen şirketçe yapılacağı, bir tabela fiyatının da sözleşme ile belirlendiği, bunların şimdilik 200 adet olarak yapılması öngörülmüştür. Tabelaların 120 gün içinde bitirilmesi de kararlaştırılmış, bedelin yarısının peşin ödeneceği de ifade edilmiş ve ödenmiştir.
Yukarıya aktarılan sözleşme kapsamından da anlaşılacağı üzere yapılacak tabelalara yazılacak yazıların ne olabileceği hususu dahi tesbit edilmiş değildir. Yine sözleşmede işin tam olarak detayı belirtilmemiştir. Örneğin hangi bölgenin hangi kesimlerine ne tür ve kaç adet levhanın dikileceği açıkça kararlaştırılmamış, yazılacak yazıların niteliği levhaların anlamı, dikilecek levha yerleri yapımcı şirkete bırakılmıştır. Halbuki yapımcı sirkat ana sözleşmesi itibariyle bir reklam ajansıdır. Sağlıkla ilgili sorunlar konusunda işin uzmanı değildir.
Yine dosyadaki belge ve bilgilere göre, işin yapılmasına ilişkin sözleşmenin 13.6.1991 tarihinde yapılmış olmasına rağmen, işin daha önceden bakanlıkta bazı kişilerle yapımcı şirket arasında kararlaştırıldığı bu hususun 26.5.1991 günlü H... Gazetesinde de Ertuğrul Ö... tarafından yazıldığı görülmüştür, işin şirketler arasında ihaleye çıkarıldığı görüntüsünü vermek amacı ile, yapımcı şirket dışında, iki şirketten de teklif aldığı, ancak bu tekliflerin de yapımcı şirketin faksından ve aynı tarihte gönderildiği anlaşılmıştır.
Davalılar ve bilirkişiler 34-18 sayılı Yasanın 39/b maddesine dayanmışlardır. Bu Yasanın amacı eğitim, gençlik spor ve sağlık hizmetlerinin daha iyi yürütülebilmesi için bütçe dışında ek kaynak sağlamaktır. Bu kaynakların nasıl sağlanacağı yasanın 8, 10 ve 22. maddelerinde belirtilmiştir. Anılan Yasanın 39/a maddesinde, toplanan gelirlerin %60'nın Milli Eğitim, %40'nında Sağlık Bakanlığı bütçesine ilave edileceği ancak bu yoldan sağlanacak gelirlerin ayrı bir bölümde toplanarak bütçeden ayrı bir harcama yöntemine tabi olacağı belirtilmiştir. Yasanın anılan maddesinin (b) fıkrasında ise, toplanan gelirin yarısının %40'ının yine Sağlık Bakanlığına verileceği ve bunun da geliştirme ve Destekleme Fonu adına açılacak bir hesapta toplanacağı ve bu paraların Sağlık Bakanlığının talimatına göre kullanılacağı ifada edilmiştir. Yasa maddesinin şu düzenleniş biçimine göre, tüm harcamaların belli bir kurala tabi tutulmadan, salt bakanın talimatı ile istenildiği biçimde harcama yapılacağı anlamına gelmez. Kaldı ki yasa maddesinde "Bakan" değil "Bakanlık" sözcüğünü kullanılmıştır. Tüm Bakanlık çalışanlarının harcama yapılmasında gerekli özeni göstermelerini içermektedir. Davalıların, böyle bir talimatla karşılaştıkları takdirde üzerine düşen* yapmaları ve harcamada gerekli özeni göstermeleri zorunludur. Bu özenin gösterilmediği, sözleşmenin ve yapılan işin daha önce hazırlanan bir senaryoya kılıf hazırlamak niteliği taşıdığı açıktır. O kadar ki, yasa ihaleyi öngörmediği halde, davalılar sorumluluktan kurtulmak için göstermelik teklifler almak gereğini de ihmal etmemişlerdir.
Somut olayda davalıların, yazılı olan hukuk normlarına, yönetmeliklere uymadıkları gibi, yazılı olmayan Genel Hukuk kurallarına da uyuzun davranmadıkları anlaşılmaktadır. Halbuki hukuk düzeni herkese belirli şekilde davranma görevini yüklemiştir. Bu görev bankasına zarar vermeme görevidir. Somut olayda davalıların görevlerine kasten veya ihmal göstererek savsakladıkları açıktır. Başka türlü hareket etmeleri gerekirken, somut olaydaki gibi hareket etmekle de kusurludurlar. Bu davranışları ile davacı idareyi zarara uğrattıkları da tartışmasızdır. Davalıların sözleşme yaptıkları şirket yaptığı iş için eser sözleşmesi gereğince geriye kalan alacağını dava yoluyla istemiştir. Bu istemlerini kabul eden mahkemenin kararı Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 23.9.1993 gün ve 1993/3518-3602 sayılı ilamı ile, davacı şirketin bakanlık onayını almadan iş yaptığını buna katlanması ve bu nedenle de talebin reddinin gerektiğini belirterek kararı bozmuştur. Bu karardan da anlaşılacağı üzere, davalıların yapımcı şirketle yasalar çerçevesinde iş yapmadıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkemenin HUMK. nun 75.maddesine aykırı olarak hukuki bir nitelik taşıyan konu ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırması ve bu incelene sonucunu hükme dayanak-yapması da yasaya aykırıdır.
Tüm bu açıklanan hususlar gözetilmeden, istemin kabulü ila zarar kapsamının belirlenerek hücum altına alınması gerekirden, davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dirense kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ye dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel Daire bozma kararanda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 6.12.1995 gününde, oybirliği ile karar verildi.