 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/4-329
Karar no : 1995/633
Tarih : 14.6.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İDAREDE ÇALIŞAN1N AĞIR KUSURU ( Tazminat davası )
- HİZMET KUSURU ( Görevli Yargı )
- GÖREVLİ YARGI ( Hizmet kusuru )
1086/m.1
818/m.41
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.12.1993 gün ve 1992/642-1993/978 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.7.1994 gün ve 1994/2882-6533 sayılı ilamı:
( ... 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı-nın 1. bendinde açıkça belirtildiği gibi, bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan veya bodrum katını sel basan, bir su tesisi yapılması neticesinde tarlasındaki sular çekilip ağaçları ve mahsülleri kuruyan veya tarlası artık ekin ekilemez hale gelen yahut tarlasının kenarından geçen derenin kuruması yüzünden tarlası susuz kalan veya su tesisinin bozukluğu yahut bakımıhdaki ihmal yüzünden tarlasını sular basıp bu suların getirdiği kumlardan dolayı tarlası artık ekin ekilemeyecek duruma düşen kimsenin uğradığı zararlar gibi zararlar idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlardır. Zira bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp o plan ve projele, gereğince işi görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir. 0 halde sözü edilen kararda örnek olarak belirtilen bu eylemlerden doğan zararların ödetilmesi istekleri 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunun 2. maddesi hükmünce bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir.
Temyize konu edılen davada davacı davalının yol yapımı nedeniyle patlatmak üzere hazırladığı ve fakat patlamayan dinamitlerin sonradan patlıyarak verilen zararın giderimini istediğine göre dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmemiş olması bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacılar, desteklerinin Köy yolunun yapımında davalı idareye yardım ettiği sırada öldüğünü belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Davalı tarafından verilen cevapta, yolun kayalık olan kesimindeki ça-lışmada, o an için 60 adet dinamit lokumu açılan deliklere yerleştirildikten sonra ateşlendiği bunlardan 40 adedi patladığı geriye kalanların manyeto-daki arıza nedeniyle patlamadığının bu arada havanın kararması nedeniy-le işe son verilip, malzemenin toplanması sırasında patlama olduğu ve bunun sonunda da ölüm ve yaralamalar meydana geldiği idarenin meyda-na gelen sonuçtan kusuru olmadığı belirtilerek talebin reddi savunulmuştur.
Öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlık, yargı yeri ile ilgili bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla uyuşmazlığın adli yargı yerinde mi yoksa idari yargı yerinde mi çözümlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. Bunun belirlenmesi için de, haksız eylemi doğuran olayın irdelenmesinin zorunlu bulunduğu aşikardır. Zira, zarar verici eylemin hizmet kusurundan kaynaklandığı saptandığı takdirde davaya idari yargı yerinde, aksi halde adli yargı yerinde bakılacağı, hukuk sistemimizin bir gereğidir.
Davalının yukarıya aktarılan savunmasından ve dosyadaki delil ve belgelerden ve özellikle komprasör operatörü Ahmet Uzun'un ifadesinden anlaşıldığına göre, davalı idarenin Köy halkının da yardımı ile Köy yolunu yaptığı sırada, çok sayıda dinamit kullanmak gereği duyulmuştur. Ancak patlama yerine yerleştirilen 60 adet dinamitten hiçbirinin ateşlemeye rağmen patlamaması üzerine, pillerin değiştirildiği tekrar yapılan ateşleme üzerine 40 adedinin patladığı, geriye kalanların da tek tek akü ile patlatılması yoluna gidildiği, ne var ki sadece 4 adedinin bu şekilde patladığı, 16 adedinin kaldığı, havanın kararması üzerine, güvenlik önlemi almadan çalışmaya son verildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan somut olayda davalı idarenin çalışma alanı için gerekli olan plan ve projesinin bulunmadığı, dosyaya Özel Daire bozmasından sonra ibraz edilen belgelerin de, olay yeri ile ilgili olmadığı gibi, yeterli bilgileri taşımadığı, genel nitelikte olduğu görülmüştür. Bunun yanında çalışma yerinde kullanılan ve önemli ölçüde tehlike yaratacak bir nitetik taşıyan patlayıcı maddelerin bu özelliğine uygun bir önlemin alınmadığı da açıktır.
Şu durumda idarenin bu faaliyetini idari bir eylem olarak kabul etmek mümkün değildir. Eylem , oluşu itibariyle, bir kamu hizmetinin görülmesi ile ilgili olsa bile, onu fiili bir hareket haline dönüştürmüş ve böylece idari bir eylem olmaktan çıkarmış, haksız eylem haline dönüştürülmüştür.
Böyle bir sakatlık, eylemin mahiyetine değiştirmekte, onda idarilik karekterini kaldırmakta ve idarenin usul dışı bir eylemi haline sokmaktadır.
Zira zarar verici eylemin idare çalışanının ağır kusuru ile meydana geldiği duraksanamayacak kadar açıktır. Bundan dolayı da, artık ortada idari bir eylemden söz edilemez. Bu nedenle de sorumluluğun Medeni ve Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tespiti gerekir.
Hal böyle olunca yerel mahkemenin mevcut delilleri değerlendirerek uyuşmazlığın niteliğine göre çözüm yerinin Adli Yargı olduğuna değinen direnmesi yerindedir.
Ne varki işin esasına yönelik temyiz itirazları dairesince incelenmiştir. O halda dosya gerekli inceleme için Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle işin esası ile ilgili temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 14.6.1995 gününde oyçokluğu ile karar verildi.