 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/48
Karar no : 1995/253
Tarih : 29.03.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.11.1991 günve 1988/224-1991/1099 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk dairesinin 27.10.1993 gün ve 1993/1542-7085 sayılı ilamı ile; (...1 - Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve özellikle taraflar arasında akdedilmiş bulunan sözleşmenin 24/7. maddesi hükmüne, anılan maddenin son paragrafındaki müeyyidenin ilk paragrafın uygulanmasına mani teşkil etmemesine, ek taahhütnamenin son cümlesindeki kısa vadeli kredi faiz oranına % 15 ilavesi ile temerrüt faizinin uygulanacağının belirtilmesinin kredinin Türk Lirası üzerinden kurulduğunu göstermesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
Ü 2- Davalı bankaca, davacı lehine verdiği aval nedeniyle muhataba toplam 2.092.094 Amerikan Dolarının transferinin gerçekleştirildiği ve davacının ek taahhütname hükümlerine rağmen poliçe bedelini süresinde davalı bankaya yatırmadığı ve mütemerrit duruma düştüğü taraflar arasında tartışmasızdır.
Ü Bilirkişi raporunda açıklandığı gibi davalı transfer edilen poliçe bedelini döviz kredisi olarak izlemiş, bu tutara % 9 akreditif aval ve transfer komisyonu ile % 32 gecikme faizi tahakkuk ettirmiş, davacı şirketin borcunu Türk Lirası olarak ödemeye başlaması üzerine döviz kredisinde izlediği hesaba 14.3.1988 tarihinde 7.3.1988-14.3.1988 tarihleri arası için 7 gün gecikme faizi (% 32) tahakkuk ettirmek suretiyle 2.306.417.42 Amerikan Dolarına ulaşan bu krediyi bu bakiyeden kapatarak Türk Lirası karşılığı olan meblağlara muhtelif alacak hesabına borç işlemiştir. Borç olarak işlenen toplam 3.500.055.329 Lira yukarda belirtilen 2.306.417.42 Amerikan Doları ve kur farkı kalemleri gözönüne alınarak ulaşılan tutardır. Mahkemece açılan kredinin gayri nakdi kredi olduğu transfer edilen poliçe bedellerinin Türk Lirası karşılıklarına davalı bankaca uygulanmakta olan kısa vadeli kredi faiz oranı +%15 eklenmek suretiyle temerrüt faizi uygulanması gerektiği döviz kredisi olmadığından davalının kur farkı (komisyon) adı altında bir istemde bulunamıyacağı, sonuç olarak + temerrüt faizi kaynak kullanımını destekleme fonu + gider vergisi ve transfer komisyonu olmak üzere alacaklı bulunduğu miktar tesbit edilerek, davalı bankanın ayrıca bankalar arası serbest piyasada serbest kur üzerinden döviz satın alarak döviz pozisyonundaki açığını kapatmasının davacının sorumluluğunda olmayacağı, davalı bankanın döviz yükümlülüklerini gözönünde tutarak gerekli olan tutarda döviz bulundurmak zorunda olduğu mütalaa edilmiştir. Davalı, dava dilekçesine cevabında ve izleyen lahiyalarında, davacının ek taahhütname gereği poliçe bedellerini vadesinden 15 gün evvel başlamak üzere vade bitimine 7 gün kalıncaya kadar bankalarına yatıracağını taahhüt ettiği halde, bu taahhüde uymadığını yapmış oldukları döviz transferleri nedeniyle döviz pozisyonlarında meydana gelen açığı kapamak zorunda olduklarından, bankalardan fazla fiyatlarda döviz aldıklarını, davacının temerrüt tarihinde ödemesi gereken 2.092.094 Amerikan Dolarını yada poliçe bedeli doların satın alınabileceği Türk Lirasını bankaya yatırmış olsaydı bunu dövize çevirerek uyguladıkları komisyon nisbeti üzerinden müşterisine kullandırabileceklerini, böylece zarar görmeyecekleri gibi ticari gelir de sağlayacaklarını savunmuştur.
Ü B.K.nun 96,102. maddeleri hükümleri gereği alacaklı, hakkından kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat edemedikçe bundan doğan zararı tazmine mecbur ve yine mütemerrit olan borçlu borcunun teehhürle ifasından dolayı zarar ve ziyandan mükellef olduğu gibi, yine aynı Yasanın 105. maddesi, alacaklının düçar olduğu zararını talep edebileceği geçmiş günler faizinden fazla olması halinde borçlunun kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazminle mükellef olduğunu hükme bağlamıştır. B.K.nun 105. maddesindeki zarara dayanak alınan alacak kavramına, sözleşmelerden doğan veya haksız fiile dayalı alacakların tamamı dahil olup, temerrüde konu ve faize hak veren yasal bir alacağın mevcudiyeti yeterlidir. Bu durumda ise, borçlu mütemerrit olmasaydı ve borcunu zamanında ödeseydi alacaklının varlığı ne duruma gelecek idi ise o durum sağlanmalıdır. Bu ölçüler içinde, davalının savunması gözönüne alınarak, var ise faizle karşılanamayan davalı zararının kanıtlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmekte olup, hüküm bu nedenle bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece öncki kararda direnilmiştir.
Ü Temyiz eden : Davalı vekili
Ü KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Ü Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Ü SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 29.3.1995 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.