 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1995/2-605
K. 1995/795
T. 11.10.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akhisar Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.6.1994 gün ve 1994/229-262 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 5.10.1994 gün ve 1994/8215-9136 sayılı ilamı;
( ... Medeni Kanunun 134/son maddesi, boşanma sebeplerinden herhangi birisine dayanarak açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve hükmün kesinleştiği tarihden itibaren üç yıl geçmesi halinde, ortak hayat her ne sebeple olursa olsun yeniden kurulmamış ise, eşlerden birinin isteği üzerine boşanmaya karar verilir hükmünü getirmiştir. Yasada öngörülen üç yıllık fiili ayrılık döneminde evlilik birliğini kurmak amacı ile eşlerin bir araya gelmediklerinin davacı tarafından ispatı gerekmektedir. Boşanma davası kamu düzeni ile ilgili olup eşlerin kabulünün sonuca etkisi yoktur ( MK.m.150/3 ). Mahkemece yapılacak iş bu konuda tarafların gösterecekleri bütün delilleri toplayıp hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması Usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, M.K. na 3444 sayılı Yasa ile eklenen 134/son maddesinden kaynaklanan fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
Anılan maddede; "boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 yıl geçmesi halinde her ne sebeple olursa olsun, müşterek hayat yenide kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmüne yer verilmiştir.
Görüleceği üzere; M.K.'nun 134/son maddesine göre, fiili ayrılık sebebine dayanılarak açılacak boşanma davalarında, taraflar arasında önce görülen ve redle sonuçlanan kararın kesinleşmesi zorunludur.
Temyize konu davada, taraflar arasında önce görülen şiddetli geçimsizlik nedeninden kaynaklanan boşanma davasında, mahkemenin verdiği red kararı, Yargıtay Dairesince onanmış ve tarafa yazı işleri müdürünce yalnızca onama kararının sonucu bildirilmiş durumdadır.
Hukuk Genel Kurulu'ndaki müzakereler sırasında; Yargıtay dairesince verilen onama kararının tarafa, örneğinin değilde, yazı işleri müdürünce yalnızca sonucunun bildirilmesi ve karar düzelteme için Yasada öngörülen sürenin geçmesi halinde, kararın kesinleşip kesinleşmeyeceği hususu ön sorun olarak ele alınmıştır.
Bir kısım sayın üyeler, Yargıtayca verilen mahalli mahkeme kararının bozulmasına ya da onanmasına ilişkin karar örneklerinin taraflara tebliği edilip, kendilerine karar düzeltme yoluna başvurma imkanı sağlandıktan sonra karar düzeltme süresinin geçirilmesi veya isteğin red edilmesi durumunda, kararın kesinleşebileceğini ileri sürmüşler ise de; çoğunlukça; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432. maddesinde, mahkeme kararlarına yönelik temyiz süresinin ilamın usulen taraflardan her birine tebliğ ile başlayacağı hükmüne yer verildiği halde aynı yasanın 442/A maddesi 2. fıkrasına Yargıtay'ın onama kararlarının sonucunun mahkeme yazı işleri müdürünce taraflara bildirilmesi öngörülmüştür.
Temyiz yoluna başvurulan mahkeme kararının Yargıtayca onandığına dair yapılan bildirimle ilgilinin, gerekli bilgiye sahip olacağı ve dilerse yine karar düzeltme istemine tabi olması halinde bu yola başvurulabileceği tabidir.
Usul yasasının konuyla ilgili maddelerinin amaçsal yorumundan da, Yargıtay onama kararlarının, örneğinin taraflara tebliğine gerek olmayıp yalnızca mahkeme kararının onanmasına ilişkin karar sonucunun bildirilmesiyle Yasa ile güdülen amacın sağlanmış olacağı kanaatı ile bu görüş 3 oya karşı 41 oyla benimsenmemiştir.
Ön sorunun oyçokluğu ile sonuca ulaştırılmasını takiben işin esassına yönelik temyiz itirazlarının tetkikine geçilmiştir.
Somut olayda; taraflar arasında önce görülen şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma davasında verilen red kararı 24.4.1991 tarihinde kesinleşmiş, temyize konu dava ise red kararının kesinleşmesinden sonra 3.5.1994 tarihinde açılmıştır.
M.K.'nun 134/son maddesinin uygulanmasında, davanın kabul edilebilmesi için Yasa'nın amaçlandığı üzere 3 yılı aşan bir süre içinde müşterek hayatın kurulamaması, fiili ayrılık vakıasının gerçekleşmiş olması gerekir.
Temyize konu davadan önce açılıp görülen ve redle sonuçlanan boşanma dava dosyası celb edilmiştir. Keza 15.6.1994 günlü oturumda davalı kadın açıkca önceki boşanma dava dosyası içeriğine karşı bir diyeceği olmadığını ifade ile davacı ile bir araya gelmediklerinin doğru olduğunu beyan etmiş ve ifadesi duruşma tutanağına alınarak parmak izi ile teyit ettirilmiştir.
Getirtilen taraflar arasında önce görülüp kesinleşen boşanma dava dosyası içeriği ve fiili ayrılık vakıasına ilişkin olarak davalı kadının, aksi kanıtlanamayan beyanı karşısında, artık olayda M.K.'nun 134/son maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiğinin kabulü gerekeceği aşikardır.
Bu itibarla, mahkemece mevcut delilerin değerlendirilmesi sureti ile davanın kabul edilmesi doğrudur.
O halde Usul ve Yasa'ya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı eş Kemal Ağdırlıoğlu, davalı eşi Necmiye Ağdırlıoğlu aleyhine daha önce açmış olduğu boşanma davasını, işbu dava yönünden delil olarak göstermiş bulunmaktadır. İşbu dava, 3444 sayılı Yasa ile değişik M.K.'nun 134/son maddesinde öngörülen üç yıllık fiili ayrılık hukuksal nedenine dayalıdır. Bu nedenle, ilk açılan boşanma davasının kesinleşip kesinleşmediği hususunun ön sorun olarak çözümlenmesi gerekir. Nitekim, Genel Kurul görüşmelerinde de, bu husus gözönüne alınmış ve ilk boşanma davasının kesinleşip kesinleşmediği hususu tartışılmıştır.
HUMK.'nun 440/1.maddesine göre, Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme istenebilir. Bu madde, genel bir kuraldır. Yargıtay'ın onama ve bozma kararları için aynen uygulanır.
HUMK.'nun 442/A maddesinin ise, karar düzeltme süresinin başlangıcı veya karar düzeltme başvurusu yönünden hiçbir ilgisi yoktur. Uygulamada, Yargıtay Kararlarını tebliğ ettirmemek suretiyle, hükmün kesinleşmesi taraflarca engel olunmakta idi. İşte, bu sakıncayı önlemek için yasa koyucu tarafından Usul Yasasına 442/A maddesi getirilmiştir. Bu maddenin 1. fıkrasına göre, Yargıtay'ın karar düzeltme yolu açık olan bozma kararları, yazı işleri müdürünce, kendiliğinden taraflara tebliğ edilir. Bu işlemin, amaca karar düzeltme yoluna gidilmezse, yani 15 gün içinde karar düzeltme istenmezse, mahkemece, HUMK.'nun 429/2. maddesi uyarınca dava dosyası için duruşma günü belirlenerek, taraflar duruşmaya davet edilir. Eğer Yargıtay'ın bozma kararına karşı karar düzeltme yolu kapalı ise, HUKM. 429/1 ve 2.fıkralarına göre, mahkemece duruşma günü resen tayin ile taraflar duruşmaya çağrılır. HUMK.442/A maddesinin 2.fıkrasının amacı ise, Yargıtayca onama kararlarının sonucunu taraflara duyurmak ve bir an önce kararın kesinleşmesini sağlamaktır.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz : HUMK.'nun 442/A maddesinin yasa koyucu tarafından öngörülmesinin nedeni, mahkemelerce karara bağlanan davaların en kısa zamanda kesinleşmesidir. Yargıtayca bozulan kararlar için hemen duruşma günü belirlemek ve onanan kararlar için de, bu kararların kesinleşmesini sağlamaktır. Bu maddenin değinilen bu amacı bir yana bırakılarak, Yargıtayca onanan kararlara için karar düzeltme başlangıcı hakkında, onama kararlarının sadece sonucunun bildirilmesinin esas alınması, HUMK.'nun 440/1. maddesine aykırıdır.
Somut olaya gelince; Akhisar 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.1.1991 gün ve 451/25 sayılı kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 13.3.1991 gün ve 3078/4536 sayılı kararı ile onanmıştır. Bu karar için, karar düzeltme yolu açıktır. Öyleyse, bu kararın taraflara sadece sonucunun duyurulması, karar düzeltme başvurusu için esas alınamaz. Ayrıca, Yargıtay onama kararının tümünün tebliği gerekir. Sözü edilen boşanma davasının red kararının onanması kararı taraflara tebliğ edilmediğine göre, bu karar kesinleşmemiştir. Dolayısıyla bu karar, işbu boşanma davası yönünden, M.K.'nun değişik 134/son maddesinde öngörülen üç yıllık süre başlamamış demektir. Genel Kurulun aksi yönde oluşan, sayın çoğunluğun ön sorununa ilişkin kararına katılmıyorum.
Gönen ERİŞ
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanı