 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/2-334
Karar no : 1995/516
Tarih : 17.5.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İCARETEYNLİ YA DA MUKATAALI VAKIF MALLAR (Mahluliyet kararı)
- MAHLULİYET KARARI ( İcareteynli ya da mukataalı vakıf mallar )
2762/m.29
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "kayyımlık kararının kaldırılması ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Istanbul Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.11.1993 gün ve 1993/130-522 sayılı kararın incelenmesi davalı kayyum vekılı tarafından is-tenilmesı üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.2.1994 gün ve 1994/1755 E-2116 K. sayılı ilamı:
( ... Vakfa ait iken "mülkiyeti mütesarrıflarına geçmiş olan gayrimenkullerde maliklerin Hazine'den başka varis bırakmadan ölümleri halinde, mülkiyet mahlulen vakfına rücu eder" ( Vakıflar Kanunu 29/2 ).
"Ölüme muallak haklar, tıpkı gaibin ölümü tebeyyün etmiş gibi kullanılır. Gaiplik kararı ölüm tehlikesi yahut son haber gününden itibaren hüküm ifade eder" ( M.K.34 ).
Davacı vakfın hakkı idaresi kayyıma tevdi edilen malın malikinin Hazineden başka mirascı bırakmadan ölümüne muallak olduğuna göre, o kişinin öldüğünün veya gaip olduğunun belgelenmesi gerekir. Mahalle Muhtarlığı belgesi malikin öldüğünün kabulü için yeterli değildir. Malikin nüfus siciline kayıtlı olduğu yer belirlenip nüfus sicili getirtilmeden, sicilde sağ gözüküyorsa ölüm kaydının işlenmesi gaip ise gaiplik kararı ile varislerini belirlenen veraset ilamı getirmesi için davacıya yetki ve mehil verilmeden davacının dava hakkının bulunduğu kabul edilerek yazılı şekilde kayyımlık kararının kaldırıtması doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiğı anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı Vakıflar İdaresi Ebulhayır Ahmet Efendi Vakfından icareteynli bulunan dava konusu taşınmazın, mutasarrıfının ölümü ile mahlülen Vakfa döndüğünü, bu konuda idarece mahluliyet kararının da alındığını; ileri sürerek çekişmeli taşınmazın idaresi ile ilgili olarak verilmiş bulunan kayyımlık kararının kaldırılmasıyla kayyum adına yatırılan Kamulaştırma bedelinden taviz bedeli düşüldükten sonra hisselerine düşen 2.048.400 liranın faiziyle birlikte alınmasını istemiştir.
Gerçekten icareteynli ya da mukatalı vakıf malın, asıl maliki mutasarrıfı değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Mutasarrıf adına bulunan kayıt mülkiyete değil ancak; tasarrufa delalet eder. Eş anlatımla, müİkiyeti vakfında kalmak üzere kullanma hakkı mutasarrıfına ve onun ölümü halinde de mirasçılarına geçer, 1935 tarih 2762 sayılı Vakıflar Yasası'yla icareteynli ve mukatalı vakıf taşınmazların tasfiyesi amaçlanmıştır. Anılan Yasanın 24.9.1983 günü yürürlüğe giren 2888 S.Yasa ile değişik 29. maddesinin 1, fıkrasında ( ... 10 yıl içinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukata kayıtları terkin edilmemiş gayrimenkullerin mülkiyetinin 10 yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkınında ivaza döneceği belirtildikten sonra 2. fıkrasında da, mülkiyeti mutasarrıfına geçmiş olma gayrimenkuller de malikler Kanunun yayımı tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına işlenmiş bulunanlar ayrık bırakılarak, işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği... ) hükme bağlanmıştır. Yasada değinilen 10 yıllık süre ise sonradan 1945 tarihli ve 4755 sayılı Yasa ile 13.12.1955 tarihinde sona erecek şekilde 10 yıl daha uzatılmıştır.
Somut olayda; idarece, çekişmeli taşınmazın mutasarrıflarının mirasçı bırakmadan öldükleri gerekçesiyle bu yerin mahlülen vakfa dönüştüğüne ilişkin 11.2.1993 tarihli mahluliyet kararı alınmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Hukuk Genel Kurulu'nun 6.12.1985 gün 644/997, 2.6.1976 gün 87/2087 ve 21.1.1995 gün 696-1 sayılı kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere mahluliyet kararları; aksi sabit oluncaya kadar uyulması gereken geçerli bir belgedir.
Vaziyet kararları aleyhine ancak idari yargıya başvurulabileceği halde, mahluliyet kararlarına yönelik itirazların Adli yargıda çözümlenmesi gerekir.
Olayda da mahluliyet kararının yerindeliği de açıkça anlaşılmış durumdadır.
Bu itibarla, yerel mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle, davacı idarenin mahluliyet kararına dayanarak açtığı, davanın kabul edilmesi, açıklanan gerekçelerle doğrudur.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ) oybirliği ile karar verildi.