 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/21-108
Karar no : 1996/168
Tarih : 13.3.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ALACAK DAVASI ( İşverence İşyerini Bildirme ve Çalıştırılan Sigortalıları Bildirme Yükümlülüklerini Yerine Getirilmemesi Sebebiyle Verilen İdari Para Cezasını Tahsili Talebi )
- İSTİRDAT ( İşverence İşyerini Bildirme ve Çalıştırılan Sigortalıları Bildirme Yükümlülüklerini Yerine Getirilmemesi Sebebiyle Verilen İdari Para Cezasının İstirdadı Talebi )
- YETKİLİ MAHKEME ( Genel Hükümlere Göre Görevli Mahkemenin Uyuşmazlığa Konu Davada İş Mahkemesi Olmasının Gerekmesi )
- İDARİ PARA CEZASINA İTİRAZ ( İdarece Verilmiş Bulunan Para Cezalarına Sulh Hukuk Mahkemelerinde İtiraz Edilebilmesi )
- İŞ YERİ VE SİGORTA BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ (İşverenin İş Yerinin ve Çalıştırılan Sigortalıların Sosyal Sigortalar Kurumuna Bildirmekle Yükümlü Olması)
506/m.8,9,134,140
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tokat iş mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 6.12.1994 gün ve 105-97 sayılı kararın incelenmesi davalı S.S.K. vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13.4.1995 gün ve 1242/1504 sayılı ilamı ile; ( ... 6.5.1993 günlü 3910 sayılı yasa ile değişik 506 sayılı yasanın 140. maddesi hükmüne göre idari para cezalarından doğan uyuşmazlıklarda; görevli mahkeme olarak sulh ceza mahkemeleri gösterilmiştir. Sözü edilen mahkemelere süre geçirilmesi gibi, itiraz olanağının kalmadığı durumlarda ise ortaya çıkan uyuşmazlıklardan görevli mahkemenin işin niteliğine ve uyuşmazlığın esas itibariyle haksız fiilden doğmasına göre, hukuk mahkemeleri olması gerekir.
Dava konusu olayda davacı idare kendilerinden haksız olarak alınan idari para cezasının faizi ile birlikte davalı S.S. kurumundan talep etmektedir. Bu tür bir uyuşmazlığa ise, yukarıda açıklandığı biçimde iş mahkemeleri bakamaz.
Davanın 506 sayılı yasanın öngördüğü biçimde sosyal sigortalar hukukuna ilişkin olarak doğmadığı ve iş mahkemelerinin bu tür idari ceza uyuşmazlıklarında görevli olmadığı gözetilmeksizin işin esasına girilip karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Uyuşmazlık 506 sayılı sosyal sigortalar kanununun 140. maddesinde düzenlenen idari para cezasının istirdadı istemine ilişkindir. Davacı, işyeri bu kanun kapsamına alınmış olan işverendir. Davacı Kurum, 506 sayılı kanunun 8 ve 9. maddelerinde öngörülen işyerini bildirme çalıştırılan sigortalıları bildirme yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenler hakkında 140. madde uyarınca idari para cezası tayin etmektedir. Görüldüğü üzere uyuşmazlık tamamen 506 sayılı kanunun uygulanmasından kaynaklanmaktadır. 506 sayılı kanunun 134. maddesine göre "bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde.. görülür". İdari para cezalarına sulh ceza mahkemesinde itiraz edilebileceği yasa hükmü ise de, genel hükümlere göre dava konusu edildiğinde görevli mahkeme belirtilmediğinden; 134. maddenin açık hükmü karşısında davada iş mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmelidir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslara göre mahkemenin göreve değinen direnme kararı yerindedir. O halde esasa yönelik temyiz itirazları incelenmek üzere dosya 21. hukuk dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı mahkemenin göreve ilişkin direnme kararı yerinde ise de, esasa yönelik temyiz itirazının incelenmesi için dosyanın 21. hukuk dairesine gönderilmesine, 13.3.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI:
Dava haksız iktisaptan doğan alacak davasıdır. Yersiz ödenen idari para cezasının yasal faizi ve ekleri ile birlikte davalı sosyal sigortalar kurumundan geri alınması istenilmiştir. Bu yön dava dilekçesi ve yerel mahkemenin bu yoldaki kabulünden açıkça anlaşılmaktadır.
Olay özetle şöyle gelişmiştir: Davacı genel müdürlük prim belgelerini süresinde davalı kuruma vermediği gerekçesiyle kurum ünitesince idari para cezasına çarptırılmış, ilgili kurum ünitesine 506 sayılı K. N:140 çevresinde itiraz olunmuş, itiraz reddedilmiş, bundan sonra görevli sulh ceza mahkemesine idari para cezasının kaldırılması için başvurulmuş, mahkeme başvuruyu reddetmiş, başvuru cezanın takip ve tahsilini durdurmayacağından bir taraftan da idari para cezası işverenden tahsil olunmuş ve sulh ceza mahkemesi kararı da temyiz edilmeyerek kesinleşmiş daha sonra konu yazılı emir yoluyla Yargıtay 9. ceza dairesine intikal edince bu yüksek daire sulh ceza mahkemesi kararını... 4 aylık ve aylık prim bildirgelerinin kuruma süresinde verildiği bunların 3 gün sonra kurum kayıtlarına işlenmiş olmasındaki gecikmeden işveren idarenin sorumlu olamayacağı... gerekçesiyle kanun yararına bozmuş ve cezanın çektirilmesine karar verilmiştir. Davacı idare işte bu karara dayanarak para cezasına ilişkin ödemelerinin nedensiz sebepsiz kaldığı iddiasıyla işbu istirdatinde davasını açmış bulunmaktadır.
Uyuşmazlık böyle bir davanın iş mahkemesinde görülüp görülmeyeceği konusundadır. Yerel mahkeme davaya bakmaya kendisini görevli saymış özel daire iş mahkemesinin görevli olmayacağı hukuk mahkemesinin görevli olacağı görüşüyle hükmü bozmuş yerel mahkeme direnmiş Hukuk Genel Kurulunun sayın çoğunluğu iş mahkemelerinin görevli bulunduğunu kabul ederek, direnmeyi uygun görmüştür. Bu karara, aşağıdaki nedenlerle karşıyım.
1-Bilindiği gibi görev kuralları, kamu düzenine ilişkindir. Kanunla belirlenir. Genel olarak göreve ilişkin kurallar hukuk muhakemeleri usulü kanunda belirlenmiştir. Ne var ki kimi özel kanunlar bu genel görev kurallarına ters düşen özel görev hükümleri belirleyebilir. Bu takdirde bunların uygulama önceliği mevcut olup, görev bu özel hükümlere göre belirlenir.
2-506 S.K. m.134de "bu kanunun uygulanmasından doğan anlaşmazlıklar yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür. Gene anılan kanunun 80/6. maddesinde kurum alacaklarının tahsilinde 21.7.1993 t. ve 6183 sayılı kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir denilmiş ve 4792 sayılı kanunun değişik M.19/fda idari para cezaları kurumun gelirleri arasında sayılıp son fıkrada süresi içinde ödenmeyen gelirler kurum alacağına dönüşür ve 17.7.1964 T. ve 506 sayılı kanunun 80. maddesine göre gecikme zammı uygulanacağı belirtilmiş özel görev kuralları konulmuştur.
O halde anlaşmazlık 506 sayılı kanundan doğmuş ise 134. maddeye göre her halükarda iş mahkemesi yetkili olmaz. İş mahkemesi davaya bakmakla görevli mahkeme gösterilmemiş ise görevlidir.
Diyelim ki idari para cezasına itiraz konusunda idari para cezası 506 S.K. M. 140 uygulanmasından doğduğu halde, buna itirazların daha doğrusu, itirazı reddeden kurum ünitesinin ceza konusundaki kararına itirazın sulh ceza mahkemesinden inceleneceği 506 S.K. m. 140da açıkça gösterildiği ve görevli mahkeme belirlendiği için 134. maddenin veya sözcüğünden sonra gelen sözcükleri uyarınca davaya bakmakla görevli mahkeme gösterildiğinden dolayı iş mahkemesi görevli olmamaktadır.
İşbu davada yanlış tahakkuk ettirilen ve tahsil olunan idari para cezasının haksız iktisap kurallarına göre istirdadı geri verilmesi istenildiğine göre davadaki uyuşmazlık 506 sayılı kanunun uygulanmasından doğmuş olmayıp kurum ünitesinin ve bu ünitenin kararını inceleyen sulh ceza mahkemesinin hatalı ve haksız değerlendirmeleri ve eylemleri nedeniyle haksız ve yersiz olarak para cezası tahakkuk ve tahsiline yol açmaları dolayısıyla S.S.K.nun sebepsiz zenginleşmesine neden olmalarından dolayı BK. m. 61 ve devamından kaynaklanmaktadır. Diyelim ki böyle bir davada iş mahkemelerinin uzmanlığından kaynaklanan hiç bir inceleme yapılmayacaktır. O kadar ki sulh ceza mahkemesi kararının mefanil kanun bozan yüksek 9. ceza dairesince.. Mükerrer cezanın çektirilmemesine de karar verilmişti. O halde ödenen idari para cezasının ödenmemesi gerektiği belirtildiği için bu kesin yargı karşısında artık istirdat gerekip gerekmediği tartışılamayacağından işin kökeninden hareketle bir sonuca varılmasına imkan bulunmadığından davanın iş mahkemesinden görülmesinin sosyal güvenlik hukukuna yönelik hiçbir gerekçesinden de bahsedilemez.
Öte yandan HUMK. m:1-8de haksız iktisaptan doğan davalarda asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı belirlenmiş bulunduğuna göre 506 S.K. m.134 çevresinde iş mahkemelerinin görevli sayılması olanaksızdır.
3-Aslında 506 S. Kanun kurumun prim alacakları ile, prim dışındaki sair alacakları arasında bir ayrım yapmış prim alacaklarında 506 S.K. m:84 çevresinde geri ödemelerde dahi iş mahkemelerini görevli kılabilecek özel bir hüküm sevk etmiş prim dışındaki sair alacaklarda ise iş mahkemelerini alacakların tahsil safhası kapanıncaya kadar görevli saymış tahsil safhası dışındaki menfi tesbit ve istirdada yönelik davalarda görevli saymamış ve bu safha için prim benzeri bir özel hüküm getirmemiştir. Bu yön yukardan beri sözü edilen yasa maddelerinin birlikte incelenmesinden açık ve seçik olarak anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık tahsil safhasından sonraki aşamalara ilişkin bulunduğuna göre bu nedenle de iş mahkemesi görevli sayılamaz.
Sayın çoğunluğun kararına bu nedenlerle karşıyım.