 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/20-518
Karar no : 1996/443
Tarih : 29.5.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MAKİ TEFRİK KOMİSYONU
- MAKİLİKTE ÖZEL MÜLKİYET
- ORMAN ( Makilik )
1744
2510
3116/m.1/e
6831/m.2
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "orman tahditine itiraz, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziosmanpaşa Kadastro Mahkemesince davanın davalı, davacı Orman İdaresi davasının reddine davacı-davalının davasının kabulüne dair verilen 27.3.1992 gün ve 1990/6-1992/3 sayılı kararın incelenmesi davalı-davacı Orman İdaresi vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 2.2.1993 gün ve 1992/12160-1993/643 sayılı ilamı:
( ... Davacı Behçet Canbaz, 19 numaralı Orman tahdit komisyonunun 3 numaralı ekibince yapılan ve 22.9.1980 günü askıya çıkarılarak ilan edilen işlemlerine karşı itiraz davası açmış; Orman Yönetimi ise, Behçet Canbaz'ın dayandığı tapu kaydının iptalini istemiş; davaları birleştirerek sonuçlandıran mahkemece, Behçet Canbaz davasının kabulüne, Orman Yönetimi isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yazılı biçimde hüküm tesisine elverişli değildir.
Tarafların karşılıklı beyanları ve dosyada mevcut orman tahditleri ile ilgili tutanaklar kapsamından anlaşılacağı gibi, dava konusu taşınmazlar 1940 yılında, 3116 sayılı Yasa uyarınca yapılan sınırlandırmada Devlet Ormanı olarak, Orman tahdit sınırı içerisine alınmış ve bu tahdit kesinleşmiştir. Daha sonra, 1952 yılında bilahare dağıtılmak amacıyla yapıldığı belirtilen makilik çalışması ile Hazine adına dışarı çıkarılmış ve 2510 sayılı Yasa uyarınca iskanen verilmiş ve 1973 yılında yapılan tapulamada bu tapu kaydı nazara alınmak suretiyle tesbit ve tescil edilmiştir.
1980 yılında yapılan 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uygulamasında, 1951 yılında makilik olduğundan bahisle, Orman dışına çıkarma işleminin yasal dayanağı bulunmadığı, mevcut hava fotoğraf ve haritalarda da orman görüldüğü; çevrenin ağaçlandırma çalışmalarına tabi tutulduğu ve dozerle sökülüp, tahrip edilmeyen kesimlerde halen dahi orman ağaçlarının bulunduğu; diğer Orman örtüsünün de görüldüğü; bu nedenlerle, makilik olarak orman sınırı dışarısına çıkarılmanın doğru olmadığı; ancak, tefrik işlemi sonunda tapunun idari yolla iptali gerektiği açıklanmak suretiyle, tapunun iptalinden sonra orman tahdit sınırı içerisine alınması biçiminde işlem yapılmıştır.
Orman tahdit komisyonunca, 1744 sayılı Yasa uygulamasında bu tür bir işlem yapılmasının; başka bir anlatımla, orman sınırlaması yapmakla görevlendirilmiş bulunan ve bu itibarla yasal bir kuruluş olan orman tahdit komisyonunca Orman sınırı içerisine alınmış olan yerin, halen dahi Orman olduğunun saptanmasına rağmen, tapusunun iptali halinde Orman niteliğinin devam edebileceğinin düşünülmesinin hukuki bir dayanağı yoktur ve böyle bir görüşle yapılan işlem ise yasal olmaktan uzaktır. Zira, Orman tahdit komisyonları 3116 sayılı Yasa ile oluşturulup, daha sonra bunun yerine geçen 6831 sayılı Yasada da korunmuş ve bu komisyonlar hem ilk defa orman tahdidi yapma ve böylece Devlet Ormanlarını tesbit ve sınırlama ile görevlendirilmiş, hem de orman niteliğini kaybetmiş bulunan yerin bu sınır dışarısına çıkarılması ile görevli ve yetkili kılınmışlardır. Yasa koyucu, orman sınırı dışarısına çıkarılması ile görevli ve yetkili kılınmışlardır. Yasa koyucu, orman sınırı dışına çıkarma yetkisini, bu komisyon dışında başka bir idari mercii ve bu arada 5653 sayılı Yasada da öngörülmeyen ve böylece yasa ile kurulmuş bir kurum niteliği bulunmayan; ancak, idarenin iç bünyesi içerisinde oluşturulan bir anlamda istişari nitelikle işlemler yapmakla görevlendirilen maki tefrik komisyonlarına vermemiştir. Hiç bir kurum ve kuruluş kendisine Yasa ile verilmeyen bir yetkiyi yasal sonuç doğuracak biçimde kullanamaz. bu itibarla, 1940 yılında Devle Ormanı olduğu saptanarak, orman tahdit sınırı içerisine alınan bir yerin maki tefrik komisyonunca makilik alan olduğundan bahisle orman dışına çıkarılmış olması ve buna dayalı olarak, 2510 sayılı Yasa uyarınca tevzie tabi tutulup, tapuya bağlanması hukuki bir değer ifade etmez ve hukuki bir sonuç doğurmaz. Taşınmaz gene orman sınırı içinde olma niteliğini korur.
Bu nedenle ve dava konusu taşınmazlar, esasen orman tahdit sınırı dışına çıkarılmamış sayılacağına göre, 19 numaralı orman tahdit komisyonunun 3 numaralı ekibince 1980 yılında, 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uygulaması yapılırken, halen orman niteliğini kaybetmediği belirlenen yerin orman sınırı dışarısına çıkarılmış ve hukuken geçerli bir tapu kaydı oluşmuşcasına, tapu kaydının iptalinden sonra orman sınırı içerisine alınması şeklindeki kararını, taşınmazın orman sınırı dışarısına çıkarılmasına yer olmadığı biçiminde anlamak gerekir. Zira, orman tahdit komisyonları ve bunlara bağlı ekiplerin anılan biçimde karar vermeleri mümkün değildir. Bunlar, çıkarma işlemi yaparken, ya taşınmazın orman sınırı dışarısına çıkarılmasına veya bu gerekmiyorsa orman tahdit sınırı içerisinde bırakılmasına karar verebilirler. Ekipce taşınmazın orman niteliğini kaybetmediği saptandığına göre, bu saptamanın sonucu olarak verilecek karar, taşınmazın orman içerisinde bırakılmasından ibaret olmak gerekir.
Bu durumda, Behçet Canbaz davası, dilekçesinde ileri sürdüğü gibi, 1744 sayılı Yasa uygulamasında orman sınırı içerisine alınmaya itiraz değil, yapılan işlem dava konusu yerlerin orman dışına çıkarılmamış bulunması biçiminde olduğuna göre, aslında bu çıkarmama işlemine karşı açılmış bir itiraz davası olarak nitelendirilmek gerekir. Bunun sonucu olarak da, dayanılan tapu, dava konusu parseller henüz orman tahdit sınırı içerisinde iken alınmış ve böylece hukuki değer ifade etmeyen bir kayıt bulunduğu ve 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinde sözü edilen belge niteliğinde bulunmadığından; davacı Behçet Canbaz bu kayda dayanarak, 1744 sayılı Yasa uygulamasına karşı itiraz yoluna başvuramaz. Kaldı ki, mahkemece, 23.5.1984 günü yapılan ilk keşiften sonra verilen raporda, taşınmazın halen dahi orman sayılan yer olduğu saptanmış; 22.5.1991 günlü keşifte görüşlerine başvurulan üç uzman bilirkişi de taşınmazın öncesinin orman olduğunu kabul ettikten sonra, 1981 yılı itibariyle nitelik kaybından sözetmişlerdir. 1984 yılında yapılan keşifte, fiilen orman olduğu saptanan bir yer için daha sonra verilen raporla 1981'den önce nitelik kaybettiğinde söz edilmesi gerçeğe uygun düşmeyeceği gibi, bu hal 1744 sayılı Yasa uygulamasında öngörülen koşulların gerçekleştiğini de ifade etmez.
O halde, Behçet Canbaz davasının reddi ve buna bağlı olarak Orman Yönetimi tarafından açılan ve orman tahdit sınırı içerisinde bulunan yere ait tapu kaydının iptali isteminin kabulü yolunda karar verilmesi gerekirken, bunun tamamen aksi biçimde hüküm kurulmuş olması Usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava orman tahdidine itirazdır.
Yerel Mahkemenin davanın kabulüne dair kurduğu hüküm, Özel Dairece çekişmeli taşınmazı makiliğe tefrik eden Maki Tefrik Komisyonunun yasal dayanağı bulunmadığı ve verdiği kararlar geçersiz olduğu gibi, makilik olarak ayrılan yerlerle ilgili olarak özel kanunlarınca gerçek şahıslar adına oluşturulan tapu kayıtlarının da geçersiz bulunduğu vurgulanarak yöntemince orman nitelik araştırması yapılması gereğine işaretle bozulmuştur.
Oysa "3116 sayılı Orman Kanunu'nun 5653 sayılı Kanun'la değişik 1/e maddesine göre çıkarılan "Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmelik" ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonlarının ve yaptıkları işlemlerin geçerli olduğu, orman sınırlandırması kapsamında iken söz konusu komisyonlar tarafında makilik olarak belirlenen taşınmazlar hakkında Özel Kanunlar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesi icap ettiği" de 22.3.1996 gün 1993/5 esas, 1996/1 Karar sayılı İnançları Birleştirme kararı gereğidir.
O itibarla yerel mahkemenin belirtilen Yargıtay İnançları Birleştirme kararına da uygun bulunan maki tefrik komisyonu kararının geçerli bulunduğu ve bu yerde 2510 sayılı Yasa uyarınca gerçek şahıs adına oluşturulan tapuya değer verilmesi gerektiğine değinen direnmesi yerindedir. Bu durumda dosya işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde ise de, işin esası ile ilgili temyiz itirazlarının tetkiki için dosyanın 20. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi.