 |
T.C.
YA R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1995/14-963
K. 1996/69
T. 14.2.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ
SÖZLEŞMELERDEKİ DEĞER
GÖREVLİ MAHKEME
KARAR ÖZETİ: Dava tarihindeki değerin esas alınması halinde, tarafların sözleşme koşulları ile bağlı tutulması uygun olamayacağından; gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerine dayanılarak açılan tescil davalarında mahkemelerin görevi, tarafların serbest iradeleri ile belirlenen, sözleşmedeki bedele göre tayin edilmelidir..
(743 s. MK. m. 633/1, 634, 642)
(818 s. BK. m. 213)
(1086 s. HUMK. m. 8/1)
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesi)'nce davanın görev yönünden reddine dair verilen 10.2.1994 gün ve 1990/788 E., 1994/82 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 17.2.1995 gün ve 1995/867-1462 sayılı ilamı ile; (...Dava, satış vaadi sözleşmesi uyarınca pay tescili isteminden ibarettir. Satış vaadi sözleşmelerine dayanılarak açılan tescil davalarında dava değeri, satış vaadi sözleşmesindeki tarafların serbest iradeleri ile belirledikleri bedele göre tayin edilir. Mevcut bedel 2 milyon liradan azdır. Bu sebeple davanın sulh mahkemesinde açılması doğrudur. Taşınmazın değerlerine göre mahkeme belirlenemez. Sözleşmeye göre tescil istendiğinden mahkemenin davaya devamla bir karar vermesi gerekirken görevsizlik nedeniyle red kararı kurması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılar vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taşınmaz mal mülkiyetinin kazanılmasında tescil, iktisabın kurucu unsurudur. Ancak tescil, mülkiyeti kazanım için zorunlu koşul ise de, yeterli değildir. Tescil, ancak mülkiyetin kazanılması için gerekli diğer bütün kurucu unsurlar ve bu arada da geçerli bir (iktisap sebebi var) ise, kazanımı sağlar.
Nelerin kazanım sebebi olarak tescile dayanak teşkil edeceği konusunda yasamızda bir açıklık yoktur. Fakat, kazanım nedenlerinden mülkiyetin tescilden önce iktisabını sağlayanlar dikkate alınacak olursa, mülkiyetin tescil ile kazanımında "iktisap" sebebinin yani mülkiyeti nakli borcu doğuran bir hukuki ilişkinin var olması gerektiği kolayca ortaya çıkar. İşte, mülkiyeti nakli borcu doğuran bu ilişki çoğu zaman bir sözleşmeye dayanır. Satım, trampa, bağışlama vaadi, ölünceye kadar bakma akdi... bu sözleşmelerin başlıcalarıdır. Fakat, başka sözleşmeler de bir kazanım nedeni oluşturabilir.
Bu sebepledir ki, Medeni Kanunumuzun 634. maddesinde geçen (mülkiyeti nakleden akit) deyimini, (mülkiyeti nakli borcu doğuran sözleşme) şeklinde anlamak zorunludur.
Bir taşınmaz sahibi; satım, bağışlama, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi bir hukuki işlemle, mülkiyeti nakli borcu altına girdiği halde, bunu yerine getirmezse, alacaklı kişi Medeni Kanunun 642. maddesi uyarınca taşınmaz mülkiyetinin kendisine aidiyetine karar verilmesini mahkemeden isteyebilir ki, uygulamada taşınmazın bu şekilde alıcı adına intikalini sağlamak amacıyla açılan davalara (cebri tescil davası) adı verilmektedir.
Mülkiyeti geçirim borcu doğuran sözleşmelere, özellikle satım sözleşmesine dayanarak açılan bir cebri tescil davasının nedenini, bu sözleşme teşkil ettiğinden, mahkemenin görevini de, bu satım sözleşmesinde taraflarca saptanan satış bedeli belirleyecektir. Nitekim, uygulamada bu güne değin alım-satıma dayalı bu tür davalarda görevi taraflarca kararlaştırılan bedelin tayin edileceği ilkesi, hemen hiç sapma göstermeden tatbik edilmiştir.
Türk hukuk öğretisindeki baskın görüşe göre; gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, bir tarafa veya iki tarafa o taşınmazın satış akdinin yapılmasını istemek hakkı sağlayan bir ön akittir ve eğer satış vaadi alacaklısı bu hakkını kullandığı halde satıcı taraf, satış sözleşmesini yapmaktan kaçınırsa, bu hal alıcıya mahkemeye başvurarak cebri tescil isteme hakkı verir. Geçerliliğini koruyan bir satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan cebri tescil davasında; taşınmazın bedeli, akit tarafların serbest iradeleri ile tayin ve tesbit edilmiş durumdadır. Vaad borçlusu satıcı da kararlaştırılan bu bedel karşılığında mülkiyeti alıcıya geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Taraflar, sözleşmenin belirlediği koşullara bağlı bulunduklarından ve ancak bu koşullarla sözleşmenin yerine getirilmesini isteyebilecekleri cihetle görevi de, yukarıda açıklanan ilke uyarınca bu bedele göre saptamak gerekir. Bir başka anlatımla, tarafların sözleşme ile bağlı bulunduğu hallerde, görevli mahkemenin belirlenmesi bakımından başka bir esas kabul edilemez. Davacıdan peşin harç alırken, yargılama gideri ve avukatlık parası yükletilirken, bir taraftan sözleşme ile kararlaştırılan bedeli esas almak, bir taraftan da, diğer davalarda olduğu gibi dava günündeki değeri aramak, buna göre görevli mahkemeyi belirlemek ve sonunda tarafları yine sözleşme koşulları ile bağlı tutmak, birbiri ile bağdaşan değerlendirmeler olarak kabul edilemez. Şüphesiz, dava olunan miktar veya değerinde tarafların anlaşamamaları halinde, değerin araştırılması ve görevli mahkemenin buna göre saptaması mümkündür. Yoksa, dosyadaki sözleşmede tarafları bağlayan miktar ya da değer varsa, artık ayrıca mahkemece araştırılmasına ve görevi belirlemeye gerek yoktur. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 11.1.1980 tarih ve 1978/14-240 E., 1980/50 sayılı kararlarında da, gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde görevi, satış bedelinin belirleyeceğine ilişkin bu ilke açıkça benimsenip vurgulanmıştır.
Bu itibarla; satış vaadi sözleşmelerine dayanılarak açılan tescil davalarında, görevin sözleşmede tarafların serbest iradeleri ile belirledikleri bedele göre tayin edilmesi gerektiğine ilişkin ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde, usul ve kanuna uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.2.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.