 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/147
Karar no : 1995/374
Tarih : 12.04.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 12.10.1993 gün ve 1992/528 Esas, 1993/639 karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 23.02.1994 gün ve 1994/1465-1912 sayılı ilamı:
(...Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanun'un 134. maddesinin eski şeklinde (ifadesinde) şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası ilke (unsur) olarak doğrudan kusura dayanmıyar görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusur olmayan ya da, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim iki bakışta dava hakkını yönelik görünse de, söz konusu 134. maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" (3444 sayılı Kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi) işte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı Kanun, Medeni Kanun'un 134. maddesini değiştirirken, kusur unsurunun birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş, özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiç bir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da manemki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanun'un 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının davacının tutum ve davranışlardan kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiç bir kusur gerçekleşmemiştir. Bu dudrumda açıklanan nedenle isteği reddi gerekirken Yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktansonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle olayda, vuku bulan vakıalar itibarıyla taraflar arasında evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerindenbeklenmeyecek derecede temelindensarsılmış olduğu kuştusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılmasının tamamen davacının başka bir kadınla birleşip, birlikte yaşamaya başlaması ve davalı karısı ile evini ihmal etmesine varan tutum ve davranışlarından kaynaklandığı duraksanmayacak biçimde anlaşılmıştır. Dava eşe atfı mümkün hiç bir kusur gerçekleşmemiştir.
Bu durumda dosya içeriğine Yasanın özüne ve sözüne uygun olan ve Hukuk Genel kurul'nca da binemsenen Özel Daire bozma kararına uyulmasının yerinde olacağı aşikar olduğuna göre, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) oybirliğiyle karar verildi.