 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/103
Karar no : 1995/380
Tarih : 12.04.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "şufa" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karşıyaka Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 10.11.1993 gün ve 1992/860 E. 1993/836 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 06.04.1994 gün ve 3523-3971 sayılı ilamı:
(...Dava şufalı payın iptali ve tescisi isteminden ibarettir. Mahkeme davayı reddetmiştir.
Davacılar vekili, dava dilekçesinde şufalı payın ilişkin bulunduğu taşınmazda müvekkillerinin paydaş bulunduğu, paydaşlardan Erdoğan Çelik'in payını 14.07.1992 tarihinde davalı kooperatife sattığını, bu satışı taşınmaz hakkında açılan ortaklığın giderilme davasının dava dilekçesinin tebliğ tarihli olan 07.10.1992 tarihinde öğrendiklerini ileri sürerek 27.10.1992 tarihinde açmış oldukları işbu dava ile şufalı payın iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı hak düşürücü sürenin geçirildiğini, hissenin tapuda satış gibi gösterilmesine rağmen kat karşılığı inşaat sözleşmesine müsteniden devredildiğini ileri sürerek davanın reddine savunmuştur.
Mahkeme tapuda pay satışı şeklinde görülen işlemin, gerçekte kat karşılığı yapılan inşaat sözleşmesi gereği satıcı hissedara ait alacağı belirtilen bağımsız bölüm karşılığı olduğunu davacıların da davalı kooperatifle kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapılması sırasındaki müzakerelerde bulunduklarını gerekçe göstererek davayı reddetmiştir.
Mahkeme hak düşürücü sürenin geçirildiği yönünden davayı reddetmemiştir. Kararın gerekçesini davalının temyiz etmeye hakkı olduğu halde temyiz etmediğinden davanın süresinde açıldığı hususu kesinleşmiştir. Bütün sorun bu davanın açılmasında davacıların iyi niyetili olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
Şufalı payın ilişkin bulunduğu taşınmazda satıştan başka davacıların da payı bulunmaktadır. Davacıların payları iştirak halindedir. Dosya içeriğinde mevcut 17.03.1992 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi satıcı Erdoğan Çelik ile davalı kooperatif arasında yapılmıştır. Bu sözleşmede satıcı Erdoğan Çelik tek başına malikmiş gibi kabul edilerek buna göre yapılacak bağımsız bölümler satıcı ile davalı kooperatif arasında oran dahilinde dağıtılmıştır. Yapılan bu sözleşme davcıları bağlamaz. Mahkeme sözleşmenin yapıldığı sırada davacıların hazır bulunduğunu kabul etmiş ise de hazır bulunmuş olsalar dahi bu durumu değiştirmez. Kaldı ki, davacıların sözleşmelerin yapıldığı aşamada bulundukları dahi kanıtlanamamıştır.
Davacılar Kanundan doğan haklarını kullandıklarına göre kötü niyetli oldukları kabul edilemez. Dava süresinde açıldığına göre verilecek uygun süre içerisinde davacılar satış bedeli tapu harç masraflarını depo ettirdikleri takdirde şufalı payın iptali ile adlarına tesciline karar vermek gerekirken bundan zuhul olunması hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edldiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle şufalı payın bulunduğu taşınmaz müşterek mülkiyet üzere ise de, paydaşlr arasında payları karşılığı intifalarına bırakılan kesimler belirlenmiş değildir. Bu durumda her paydaş taşınmazın tamamında malik durumundadır. Şufa konusu pay ile ilgili olarak satıcı paydaş ile davalı kooperatif arasında 17.03.1992 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiştir. Ancak bu paya ilişkin temlik, tapuda kati satış biçiminde yapılmıştır. Paydaşlardan birinin üçüncü birşahısla paylı mülkiyet üzere olan taşınmazın tamamı üzerinden kullanma biçimini değiştirir nitelikte yapacağı anlaşımanın bu anlaşmaya iştirak etmeyen paydaşları da bağlamayacağı aşikar olduğuna göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) oybirliği ile karar verildi.