 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1995/1027
Karar no : 1996/90
Tarih : 28.02.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil ve tenkis" davasından dolayı yapılan yargılaması sonunda; Pendik Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 11.05.1994 gün ve 1991/236 E-1994/276 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 21.02.1995 gün ve 1994/11235-1995/2272 K. sayılı ilamı (...Davacılar, miras bırakan babaları Hasan Şatıroğlu'nun sağlığında 1097 nolu parselin zemin kat 98/1400 arsa paylı 6 nolu meskeni ile 4917 nolu parselin 1. kat 20.000/240.000 arsa paylı 9 nolu meskenini mirastan mal kaçırmak 02.11.1989 ve 23.03.1990 tarihlerinde davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileriye sürüp, iptal, tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuşlardır. İddianın belirtilen niteliklerine göre davada öncelikle BK'nun 18. maddesinden kaynaklanan muvazaa göre davada öncelikle BK'nun 18. maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Hemen belirtmek gerekir ki, 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı uyarınca miras bırakanın asıl amacı bağış olduğu halde mirastan mal kaçırmak için tapuda satış göstermek suretiyle yaptığı temliklerde, görünürdeki satış akdi muvazaa nedeniyle, gizlenen bağış akdi ise biçim noksanlığı yönünden geçersizdir. Ayrıcı, bu tür davalarda uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme ulaştırılması için yapılan temyik işleminin gerçek yönünden diğer bir anlatımla murisin asıl irade ve amacının kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya konulması zorunludur.
Somut olayda davacılar murisin ilk eşinden olma çocukları davalı ise ikinci eşidir. Davalı, murisin sağlığında davacılara da sembolik bedellerle daire ve dükkanlar verdiğini, mallarını taksim etiğini savunmuş, davacılar tanıkları dahi davalının savunmasını doğrular nitelikte beyanda bulunmuşlardır. Yine tanık sözlerinden miras bırakana ait taşınmazların satışını haklı gösterecek ciddi, zorunlu ve makul bir nedenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ne varki, murisin davacılara da taşınmaz temlik ettiğinin anlaşılması halinde, taşınmazların adet, mevkii, cinsi ve değerleri incelenerek gerçekten bir paylaştırma amacı güdülüp, güdülmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekirken, bu yönde yeterli bir araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, davalının savunmasında ve tanıkların ifadesinde belirtildiği üzere murisin davacılara da taşınmaz temlik edip etmediğinin kayden araştırılması, dosyadaki diğer deliller ve belgeler birlikte değerlendirilmek suretiyle murisin gerçek amacının tesbiti ve hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu hususları içermeyen biçimde noksan soruşturma ile yetinilerek davanın kabul edilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargalama sonunda, mahkemece önceki karada direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinin temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) 28.2.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi.