Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/92
Karar no : 1994/380
Tarih : 01.06.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 26.12.1990 gün ve 1990/221-1991/1152 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;
Yargatay 4. Hukuk Dairesi'nin 25.05.1992 gün ve 1991/3121-1992/6952 sayılı ilamı:
(...Davacı, davalının valiliğe verdiği dilekçede, kendisini "mafyanın Antalya temsilcisi ve turizme büyük darbe vuran kişi olarak gösterdiğini" ileri sürerek kişilik hakkına saldırı nedeniyle 10.000.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, "davalının kullandığı sözlerin tazminatı gerektirip gerektirmediği yolunda" bilirkişi oy ve görüşünün alınmasına karar vermiş, alınan 12.11.1990 günlü raporda davalının bir yolsuzluğu dile getirmesi, şikayette bulunması ve önlem alınmasını istemesi yurttaşlık haklarından birinin kullanılmasıdır. Ancak, davalının davacı hakkında "mafya nitelendirilmesinde bulunması" hukuka aykırı bir saldırı niteliğini taşıdığı ileri sürülmüş ve davacı yararına manevi parasal tazminat yerine "tecavüzün kınanması gibi" diğer bir tazmin suretinin ikamesinin uygunluğu mahkemenin takdirine ait olduğu hatırlatılmıştır.
Mahkeme, bilirkişi raporunun yerinde görüldüğü gerekçesiyle Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi gereğince "davalının mafya nitelemesi biçimindeki saldırının kınanmasına" karar vermiştir.
1- Kişilik hakkına yapıldığı öne sürülen saldırının hukuka aykırı olup olmadığı, tazminatı gerektirip gerektirmediği daha geniş anlamda olayda Borçlar Kanunu'nun unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, yargılama çalışması içinde hakimin yetki ve görevine giren bir hukuki değerlendirmedir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 275. maddesinde "Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemeyeceği" yolunda emredici kural getirilmiş, bu olmasaydı bile, kural olarak, "Tüm yargılama çalışmalarının hakime ait olduğu" gerçeği karşısında sonuç aynı olacaktı. Mahkemelerin, yetki ve görevlerini bilirkişi aracılığı ile ve olayımızda olduğu gibi onun önerileri doğrultusunda kullanmaları yasanın çok açık emredici kuralına bir usul hatasıdır. Gereksiz yere bilirkişi görüşüne başvurulması, yargılama giderlerinin artması ve yargılamanın uzamasının nedeni olacağından, pahalı yargı olgusunu gerçekleştirir ve yargıya duyulması gereken güveni de sarsar.
Yargıtay denetiminin yapıldığı bu safhada, sonuca etkili olmadığından bu ağır usul hatasına değinilmekle yetinilmiştir.
Motel işletmecisi olan davalı Ziya, Antalya Vilayet Makamına verdiği 23.09.1988 günlü dilekçede; Antalya Hava Limanı'ndaki taksi durağı işletmesini yöneten Ali Pur ve arkadaşlarının "Hava alanında turist kandırmak ve menfaat sağlayarak Türk Turizmi'ni baltaladıklarını öne sürerek davalıya mafya olduğunu sandığı" açıklamıştır.
Olayımızda üzerinde durulması gereken sorun, davalının davacı hakkında şikayet dilekçesinde kullandığı "mafya" sözcüğünün kişilik hakkkına saldırı niteliğinde olup olmadığıdır.
Mafya (mafia), İtalya'nın Sicilya Adası'nda yuvalanmış genellikle iktisadi temele dayanın ve siyasi amaçlara da yönelen karmaşık teşkilatı olan gizli şebeke, şantaj, tehdit, cürüm şiddet hareketleri ağırdır (Meydan Larousse C: 8, sh: 211). İşte İtalya'dan bütün dünyaya yayılan hukuk dışı yollardan yararlanarak gerektiğinden zor da kullanarak nüfus ve kazanç temin etmek amacını ön planda gerçekleştiren mafya gerçeği ülkemizde de güncel bir olgudur.
Kural olarak, bir kişinin "mafya olarak gösterilmesi" onun kişisel değerlerinden olan onur ve saygınlığına ve değerleri koruyan kişilik hakkına saldırıdır. Bununla beraber olaya uygun düşen "ahlaki bir kınamayı içeren sözcükler kişisel değerlere zarar verse bile kişilik hakkına saldırı olarak kabul edilemezler; bunların gerçek olduğunun ispatlanmasına izin verilmelidir (Egger, İsviçre Borçlar Kanunu'nun şerhi C: 1, sh: 298). Türk uygulamasında gerçekliği kanıtlanan dalkavukluk suçlaması (4. H.D.) 27.02.1990-10.681-1176 bkz. Yargıtay kararları Dergisi Mayıs 1990, sh: 665); "aşırı alkollü" olarak trafik kazasına neden olan kişiye "zilzurna kafa çeken azgın kişi" olarak nitelendirmek (Y. 4. H.D., 14.05.1976-6512/4952) hukuka aykırı saldırı olarak görülmemiştir.
Dava konusu olaya gelince; Davacı Ali Pur, Antalya Hava Limanı Taksi Durağını, ihale ile alan arkadaşlarıyla birlikte işletmektedir. Ancak davalının burada çalışan taksi sürücülerini telken ve tehditle "belli pansiyonlara müşteri götürmesini ikna ederek amaç ve hukuk dışı yolla ekonomik çıkar sağladığı, bu yoldaki önerileri kabul etmeyenlere iş vermediği tanık Hasan Kurtoğlu, Mustafa Sağdaç ve Dinçer Arslan'ın bir birini tamamlayan beyanlarıyla anlaşılmıştır.
Nitekim davacının da yönetiminde bulunduğu havalimanı durağında taksiye binen yabancı uyruklu Braun EUTE-Vermeeren Astzid-İsabel RİSSİ-Zimmerman Klaus adlı turistler kolluk güçlerine yaptıkları başvurularda "kendilerinin davalıya ait kaptan ve özgür pansiyonlara kalmak üzere yer ayırttıklarını ancak taksi sürücülerinin bu pansiyonları kötüleyerek başka pansiyonlara götürmekle direndikleri" açıklayarak şikayette bulunmuşlardır.
Konu yerel basında da taksiciler turist satıyor; rezerveli yabancılar, zorla götürüldükleri otel veya pansiyonlarda zoraki gece geçirmek zorunda kalıyor; pansiyoncular taksilere müşteri başına para ödemeyince tesisler boş kalıyor" başlık altında güncelleştirilmiştir. Bunun üzerine Antalya Valiliği de 01.07.1988 günlü emirle "bu gibi davranışların önlenmesi için ilgili birim ve kuruluşları uyarmıştır.
Görülüyor ki, Antalya Havalimanı taksi durağını işleten davacı ve arkadaşlarının "taksi sürücülerini ikna ve gerektiğinden tehdit yoluyla kullanarak araçlara binen turistleri kendi istekleri dışındakı pansiyonlara gitmeye zorladıkları ve bu şekilde hukuk dışı yolla çıkar sağladıkları" yolunda güçlü kanıtlar mevcuttur. Kaldı ki, bunların doğru olmadığı yolunda davacı, hiçbir kanıt da gösterilmemiştir.
Davalının, davacının kanıtlanan eylemiyle zarar gördüğüne göre, bu eylemlerin önlenmesi için idari makamlara başvuru dilekçesinde davalıdan "mafya olduğunu sandığım" sözcüklerini kullanması olaya uygun düşer. Davalının gerçek olaylara dayanan hukuk dışı olgusu mafya olarak nitelendirmesi ahlakı kınamayı içerdiğinden hukuka aykırı değildir. O halde mahkemenin, davalının hukuka uygun kabul edilen kınamasının kınanmasına karar vermesi yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle somut olayda, toplanan delillerle davacının iddiasına dayanak yaptığı vakıaların doğruluğunun kanıtlanması itibarıyla gerçekliği anlaşılan bu olgularla bağlantılı olarak düşünce açıklamasında bulunulmasının da, hukuka aykırı ve  kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya ayıkırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) 1.6.1994 tarihinde verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini