 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/6-215
Karar no : 1994/356
Tarih : 18.5.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ŞUFA BEDELİ ( Taşınmazın dava tarihindeki değeri )
743/m.659
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "Şufa" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.3.1993 gün ve 1992/278 Esas, 1993/135 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilen üzerine,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 15.6.1993 gün ve 6568-6728 sayılı ilamı:
( ... Şufalı pay 29.4.1991 tarihinde davalıya tapuda 10 milyon lira karşılığı satılmış, davacı ise 17.7.1992 günü dava açarak payın iptal ve adına tescilini istemiştir. Davalı, bir aylık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğnu savunmuş ancak dinlettiği tanıklarla bu savunmayı ispatlıyamamıştır. Bu durumda davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. Davalı yargılama sırasında Şufalı payın değerine yönelik itirazda bulunmuştur.
Uyuşmazlık, Şufa bedelinin satış tarihinde tapuda gösterilen bedel mi, yoksa dava açıldığı tarihte saptanacak bedel mi olacağının tesbitinde toplanmaktadır. Şufa bedelinin satıcı ile, davalı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması gerekeceğine dair yasada bir açıklık yoktur. Bu nedenle objektif olayların yarattığı kıymet değşiikliklerinin, bir aylık hak düşürücü süre geçirildiskten sonra açılan Şufa davalarında, davayı açan paydaşın ödeme borcuna yansıtılması icabeder. Bu itibarla, davalı yargılama sırasında açıkca savunmamış olsa bile, hakimin kendiliğinden bu hususu gözönünde tutması gerekir. 20.6.1951 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da hakimin hükümden önce res'en nazara alarak tayin edeceği uygun bir süre içinde Şufa bedelinin yatırılmasına karar vereceği daha sonra kaydın düzeltilmesine hükmedeceğinin açıklanması, bu görüşü doğrulamaktadır. Re'sen dikkate alınacak hususlar, hem uygun süre ve hem de onun esas bağlantısı olan Şufa bedelidir. Kaldıki, payı alan davalı satış akdinin tarafı olduğu için ondan Şufa bedelinin, tapuda gösterilenden daha fazla olduğu şeklinde yapmasını beklemekte, yasanın ve özelliği olan Şufa davasının amacına ters düşer.
Özellikle diğer paydaş ile, davalı arasında gerçekleştirilen ve Şufa hakkının kullanılmasına yol açan satış sözleşmesinden ve bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan Şufa davalarında davacı paydaşın ekonomik ve objektif nedenlerle değişmiş yeni bedeli ödemeksizin, tapuda gösterilen eski bedelle payın tescilini talep etmesi M.K.'nun 2. maddesinde tanımlanan objektif iyi niyet kuralı ile bağdaştırılamaz. Böyle bir davranış davalıyı zorunlu olarak elinden çıkardığı gayrimenkul yapı yerine eline geçen para ile aynı nitelikte ve değerde bir başka gayrimenkul edinmek imkanından yoksun bıraktığı için fevkalade adaletsiz ve hakkaniyet duygusunu zedeleyici bir sonuç yaratır. 8.11.1991 gün 1990/4-1991-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı'nda da, iyi niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle def'i değli itiraz niteliğinde bulunduğu vurgulandığından bu nitelikteki bedele yönelik iddianın yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmadan, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür.
Açıklanan nedenlerle Şufa hakkının kullanıldığı tarihte Şufalı payın karşılığının ve davalının Şufalı payda kullanma nedeniyle yararlanma oranının saptanıp, davacının ödeme borcunun tayini ve bu bedelin yatırılmasına hükmedilmesi gerekirken, satış tarihindeki Şufa bedelinin yatırılmasına karar verilerek davanın kabulü hatalı görüldüğnüden, hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki karada direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taşınmaz mal mülkiyetinin yasadan doğan daraltımlarından ( takyitlerinden ) biri de önalım ( Şufa ) hakkıdır. Yasal önalım hakkı, yenilik doğuran ( inşa-i ) bir hakdır. Paydaşa bir payı üçüncü kişiye satılması durumunda o yer, alıcıya neye mal olmuş ise o miktar ile belirli süre içerisinde satın alma yetkisi verir.
Bu husus 20.6.1951 gün 13/5 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nda da aynen vurgulanmıştır. Dava hakkının kullanılması için öngörülen belirli süre ise, satışın öğrenildiği tarihten itibaren başlayan ve niteliği gereği hakkın özünü etkileyen bir aylık hak düşürücü süredir.
Olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, Şufa hakkına konu yapılan payın, satış tarihi ile dava tarihi arasında bir yılı aşan bir sürenin geçmiş olması dolayısıyla, bu zaman kesiti içerisindeki ekonomik ve objektif nedenlerle meydana gelmesi kaçınılmaz bulunan değer düşüklüğünün, Şufa bedelinin belirlenmesinde nazara alınması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Gerçekten hakikatı yansıtmayan sicildeki düşük satış bedelinin kabul edilmesi, Şufa hakkının kullanıldığı tarih ile satış günü arasında geçen sürede taşınmazın değerinde, eflasyon ve diğer objektif nedenlerle meydana gelen artışların gözetilmesi, hukukun amacı olan adaletin somutlaşmasını önlediği ve çıkarlar dengesini bozduğu tartışlamayacak kadar açık bir olgudur. Zira önalım hakkı sahibi, sebepsiz zenginleşirken alıcı olan davalı fakirleşmektedir. Şufa ( önalım ) hakkının kullanılması nedeniyle Şufa hakkı sahibi davacının, bedele ilişkin yükümlülüğü, hakka konu olan payın kullanıldığı tarihteki ( önceden kullanılmamış ise dava tarihi ) değeri olmalıdır. Nitekim bu görüş Hukuk Genel Kurulu'nun 5.5.1993 gün 761/192 sayılı emsal nitelikteki kararında da aynen benimsenmiştir. Bu itibarla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde Usul ve Yasa'ya uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozmna karırında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.