 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/696
Karar no : 1995/1
Tarih : 25.01.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "kayyımlığın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıyer Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 22.02.1993 gün ve 1993/30-81 sayılı kararın incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin gün ve 1993/12007-12911 sayılı ilamı: (...Vakıflar Kanunu'nun 29. maddesi uyarınca "mülkiyeti mutasarrıfına geçmiş olan gayrimenkullerde maliklerin Hazine'den başka varis bırakmadan ölümleri halinde, mülkiyet mahlulen vakfına rücu eder. "Öte yandan "hayat ve mematı belli olmayıp da mallar on seneden beri mahkeme marifetiyle idare edilen yahut mallarının bu suretle idaresi on seneden aşağı olmamakla beraber yüz yaşını ikmal etmiş olan kimsenin gaipiğine Hazine'nin talebi üzerine hükmolunur" (MK 530/1).
Sarıyer Maden Mahallesi'nde 930 ada 2 parsel numaralı Sultan Beyazıt Vakfı'ndan taşınmaz mal İsmail oğulları Ahmet, Sadiye, Kemal, Hüsnü, Ferdane, Mehmet Sait, Talha ve diğer kişiler adına paylı olarak kayıtlı iken Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesi'ne 01.03.1989 tarihinde açılan 1989/245 Esas sayılı dava sonunda satışı sureti ile şuyuun giderilmesine karar verildiği, gayrimenkulün 26.09.1989 tarihinde satıldığı, adı geçenlerin adresleri ve akibetleri belli olmadığından aynı Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 17.10.1989 tarihli 102-125 sayılı kararı ile tayin edilen kayyımları tarafından bu davada temsil olundukları anlaşılmıştır.
Görüldüğü gibi Medeni Kanun'un 530. maddesi uyarınca maliklerin gaiplikleri yönünde oluşan bir hüküm yoktur. Maliklerin şuyuun giderilmesinden önce varis bırakmadan öldükleri yolunda bir delil de getirilmemiştir. Böyle olunca Vakıflar Kanunu'nun 29. maddesi şartlarının oluştuğunu kabul etmek doğru olmaz...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararı süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı Vakıflar İdaresi, Sultan Beyazıt Vakfı'ndan icereteynli bulunan dava konusu taşınmazın, mutasarrıfının ölümü ile mahlülen vakfa döndüğünü, bu konuda idaresi ile ilgili olarak verilmiş bulunan kayyımlık kararının kaldırılmasıyla, kayyımın huzuruyla önce görüşen, ortaklığın giderilmesi davası sonucu yapılan satış nedeniyle, hisselerine düşen 76.701.714 liranın faiziyle birlikte alınmasını istemiştir.
Gerçekten icareteynli ya da mukatalı vakıf malın, asıl maliki mutasarrıfı değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Mutasarrıf adına bulunan kayıt mülkiyete değil ancak; tasarrufa delafet eder. Eş anlatımla, mülkiyet vakfından kalmak üzerer 1935 tarih 2762 sayılı Vakıflar Yasası'yla icareteynli ve mukatalı vakıf taşınmazların tasfiyesi amaçlanmıştır. Anılan Yasa'nın 24.09.1983 günü yürürlüğe giren 2888 S. Yasa ile değişik 29. maddesinin 1. fıkrasında (...10 yıl içinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukata kayıtları terkin edilmemiş gayrimenkullerin mükliyetlerinin, 10 yıl sonunda kendiliğinden mutasarrına geçeceği ve vakfın hakkının da ivaza döneceği belirtildikten sonra, 2. fıkrasında da, mülkiyeti mutasarrıfına geçmiş olan gayrimenkullerde, maliklerin Kanunun yayımı tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirascı sıfatıyla Hazine'ye intikal edipte bu husus tapu kaydına işlenmiş bulunanlar ayrık bırakılarak, işlenmemiş olan taşınmazların mahlulin vakfına rücu edeceği...) hükme bağlanmıştır. Yasada değinilen 10 yıllık süre ise sonradan 1945 tarihli ve 4755 sayılı Yasa ile 13.12.1955 tarihinde sona erecek şekilde 10 yıl daha uzatılmıştır.
Somut olayda, idarece, çekişmeli taşınmazın mutasarrıflarının mirascı bırakmadan öldükleri gerekçesiyle bu yerin mahlulen vakfa dönüştüğüne ilişkin 20.03.1991 tarihli mahluliyet kararı alınmıştır.
Hemen beriltmek gerekirki, Hukuk Genel Kurulu'nun 06.12.1985 gün 644/997 ve 02.06.1976 gün 87/2087 sayılı kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere mahluyiyet kararları; aksi sabit oluncaya kadar uyulması gereken geçerli bir belgedir.
Vaziyet kararları aleyhine ancak idari yargıya başvurulabileceği halde, mahluliyet kararlarına yönelik itirazların adli yargıda çözümlenmesi gerekir. Davalı kayyım da özellikle temyiz dilekçesinde olmak üzere mahluliyet kararına karşı çkmış bulunmaktadır.
Bu durumda çekişmeli taşınmazla ilgili olarak idarece, alınmış olan mahluliyet kararının toplanan ya da toplanacak delillere göre, yerindeliğin incelenmesi icabeder.
Uyuşmazlığın niteliğine göre de olayda, ayrıca MK'nun 530. maddesi çerçevesinde bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. O itibarla yerel mahkemenin somut olayda davacı Vakıflar İdaresi'nin mahluliyet kararına dayalı olarak temyize konu davayı açmakta hakkı bulunduğuna değinen direnmesi yerindedir.
Ne varki esası ve özellikle mahluliyet kararının alınmasının doğru bulunmadığına yönelik temyiz itirazları özel dairesince incelenmemiştir.
Bu durumda dosya, işin esasıyla ilgili temyiz itirazlarının tetkiki için özel dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde bulunduğundan işin esası incelenmek üzere, dosyanın 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.