Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/487
Karar no : 1994/718
Tarih : 23.11.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "Sükna haklı tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 14.10.1991 gün ve 1990/322 E.-1991/430 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 13.3.1992 gün ve 205/1404 sayılı ilamı: (...Davacı vekili müvekkilinin Erdebili Şeyh Sinan Bin'i Abdulmuin Vakfı'nın en büyük evladı olduğunu, meskur vakfa ait 940 H (15334) tarihli vakfiyenin 154 sahifesinin 2. bendine göre bu vakfa ait İstanbul Alemdar Mahallesi 205 pafta 52 ada 15 parsel sayılı evin sükna hakkının vakfın en büyük erkek evladı olan davacıya ait olduğunun mahkeme ilamı ile açıkça belirlendiğini, dava konusu 17 parselin ise 15 sayılı taşınmazın mütemmim cüzü olup bunun Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün muhtelif tarihli yazıları ile kendilerine bildirilip teslim edildiğini, ancak idarenin bilahare kendisine gönderdiği yazı ile önceki yazılarının zuhule müstenit olduğunun belirtildiğini bunun üzerine dava açmak zorunda kaldıklarını, 15 parselin mütemmimi olan 17 parselde sükna hakları olduğunun tesbitini istemiştir.
Davalı idare vekili, davacının sükna hakkının 15 parsele ait olduğunu, daha önce açtığı davada açıkça belirtildiğini, bu nedenle kesin hüküm bulunduğunu, sükna kapsamı için alınmak istenen 17 parselin tapusunda açıkça Hayrat Erdebili Tekkesi yazılı olduğunu tekkeler hayrat yerlerden olduğundan sükna hakkı tesisinin mümkün olmadığını, daha önceki yazıların zuhule müstenit olup bildirildiğini savunmuştur.
Dava konusu 17 parselin tapu kaydının incelenmesinden, geldisinin 1290 tarihli kaydı olun cinsinin tekke arsası, 15.5.1926 tarihli kadostra tesbitinde ise arsası olan kargir tekke yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu şerh iptal edilmedikçe geçerliliğini korumaktadır. Davacı şerhin geçersiz olduğunu da iddia etmemiştir. Öyle ise buranın tekke olarak kabulü gerekir.
15-17 parseller tapuda ayrı ayrı müstakil parsellerdir. Bu parsellerin birini diğerinin mütemmim cüzü kabul etmek Medeni Kanun'un 619. maddesindeki mütemmim cüz kavramına da uymamaktadır. Bu maddeye göre "bir şeye sahip olan kimse, onun bütün tamamlayıcı parçalarına da sahip olur. O yerlerdeki örfe göre, bir şeyin esaslı unsuru olan, yani asıl şey yok olmadan veya bozulmadan yada değişikliğe uğramadan, ondan ayrılması mümkün olmayan parçalar asıl şeyin tamamlayıcısıdır." denilmektedir. Olayımızda böyle bir durum söz konusu değildir. Her ne kadar bilirkişi raporunda 17 parselin 15 parselin mütemmim cüzü olduğu belirtilmiş ise de bu rapora itibar etmek mümkün değildir.
Vakfıyenin 154. sahifenin 2. maddesinde "iki ahuri ve bir çardağı müştemil diğer menzilin tamamının sükna hakkı" oğullarıma verilecektir denilmektedir. Taşınmaz tapuda tekke olduğuna göre vakfedenin tekke üzerinde sükna hakkı tesisi mümkün değildir.
Davalı idarenin daha önce davacıya taşınmaz üzerinde sükna hakkının bulunduğunu bildiren yazılar yazmış olması tekke olan taşınmazda davacıya oturma hakkı vermediği gibi, idare daha sonraki kararları ile de önceki kararını kaldırmıştır.
Taşınmazın tapuda tekke kaydının bulunması, davacının daha önceki davada sükna hakkının 15 parselde olduğunu belirtilmesi müstakil parsellerin birbirinin mütemmim cüzü olamayacakları dikkate alınmadan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabul edilmesi yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/2, fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 23.11.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini