 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/468
Karar no : 1994/820
Tarih : 07.12.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "irtifak hakkı tesisi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 21.4.1992 gün ve 255 E-399K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 24.11.1992 gün ve 7328-10121 sayılı ilamıyla; (.... Davacılar vekili, 954 ada, 84 parsel sayılı taşınmazda kat mülkiyeti kurulduğunu, müvekkillerinin herbirinin bir bağımsız bölümün maliki olduklarını, 954 ada 84 parsel sayılı taşınmazdaki inşaatın site halinde olup 1984 yılında bittiğini, o zamanlar civarda Belediye kanalizasyonu olmadığından pis suların 84 parsel sayılı taşınmazda açılan üç adet Fosseptik kuyusunda toplandığını, söz konusu kuyulardaki pis suların da Vidanjörle alındığını, bu durumun sağlık açısından sakıncalı olup sonradan Mektep, yol ve Derya Sokak'larda belediyece kanalizasyon kanalları açıldığını, yaptırdıkları tesbit raporuna göre 84 parsel sayılı taşınmazdaki binaların pis sularının Derya Sokak'taki belediye kanalizasyon geçirilmesi gerektiği belirtildiğini bildirerek 23 parsel sayılı taşınmazdan kanalizasyon kanalı geçirmek suretiyle irtifak hakkı kurulmasını istemiştir.
Gerek yargılamadan önce yapılan tesbitte ve gerekse yargılama sırasında icra edilen keşifte oluşturulan üçer kişilik her iki uzman bilirkişi kurulu da düzenledikleri raporlarında; Derya, Yol ve Mektep Sokakları da belediye kanalizasyonunun mevcut olduğunu, 84 parselde yapılan fosseptik kuyularındaki suların Mektep Sokak'taki kanalizasyona akıtılması için kat farkı nedeniyle biri yedek olmak üzere iki pis su pompasının konulması, Mektep Sokak'taki kanalizasyona baca kurulması ve pis suyun pompa aracılığıyla Belediye kanalizasyonuna akıtılması gerekeceğini, bu çözümün fazla yatırımı icap ettireceğini, elektrik kesintisi ile pis su akıtılmasının kesintiye uğrayacağını, işletme masrafı fazla olacağını bu durumun sakıncalı hal bulunduğunu ve motor gürültüsünün etraftaki bina sakinlerini rahatsız edeceğini; en iyi çözüm yolunun daha düşük kotlu 23 parsel de yapılacak kanalizasyon tesisi ile pis suların cazebe suretiyle Derya Sokak'taki kanalizasyona akıtılmasının uygun olacağını bildirmişlerdir.
Her ne kadar yapılan hesaplarda, 84 parsel sayılı taşınmazdaki fosseptik çukurlarındaki pis suların Mektap Sokak'taki kanala pompa ile akıtılması için yapılacak tesisin daha ucuza mal olacağı belirtilmişse de, yukarıda sözü edilen her iki uzman bilirikişi kurulunun raporunda, Mektep Sokak'taki kanala pompa ile pis suyun akıtılmasında devamlı işletme masrafının olacağı, sağlık ve gürültü yönünden sakınca teşkil edeceği, olası arızaların atık su deşarjını kesintiye uğratacağı belirtildiğine, tesis masrafları bakımından da arada fazla fark bulunmadığı gibi bu masrafın da 61 daire maliki tarafından ödeneceğinden onlara fazla külfet yüklemeyeceği düşünülmeden yazılı şekilde davanın reddi, usul ve yasaya aykırıdır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacılar vekili Av. Nurcan Yücel
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar, Bakırköy-Şenlik Mahallesi Mektep Sokak'a cepheli 6 blok halinde inşa edilmiş Havacılar Sitesi'nin kat mülkiyeti esasına göre oluşturulmuş 61 bağımsız bölümün sahipleridir. Sitelerin inşaası sırasında çevrelerinde yerel yönetimce yaptırılmış umumi kanalizasyon şebekesi bulunmadığından, atık sularını kendi kullanım alanları içersine yaptırdıkları 3 fosseptik kuyusunda toplayarak vidanjörlerle boşalttıklarını; 1987-1988 yıllarında çevrelerindeki üç sokağı kanalizasyon döşendiğinden atık sularını normal olarak sitenin cephesinde yer aldığı Mektep Sokak'taki sisteme sağlanması gerektiğini, belirtmişlerdir. Ancak fosseptik çukurlarının tabanıyla, anılan sokak arasında 9 metrelik kot farkı bulunması karşısında bunun imkansızlığının ortaya çıktığını; yaptırdıkları tesbitte düşüncelerine başvurulan bilirkişiler kurulunun ise bu bağlantının en uygun biçimde davalının 23 parselinin günel sınırından geçirilmesi suretiyle olabileceğini ifade ettiklerini ileri sürerek, bu parselden mecra hakkı kurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; Medeni Kanun'un 668 ve izleyenmaddelerine göre, mecra hakkı tesisi için, bunun zaruri olması ve mecranın başka yerden geçirilmesinin imkansız veya çok fazla masrafı mucip bulunması gerektiğinden ve sitenin atık sularının Mektep Sokak'taki ana şebekeye bağlanması olanağının bulunduğundan söz edilerek davanın reddine karar vermiştir.
Belirtmek gerekirki bu gibi hallerde her şeyden önce bir binanın atık sularının kendi önündeki kanalizasyona verilmesi icap eder. O itibarla somut olayda da öncelikle bu kuraldan hareketle bu yön üzerinde durulmalı ve bu hususun değerlendirilmesi bakımından da yine evvelemirde, davacılara ait sitenin önündeki Mektep Sokak'ta yer alan kanalizasyon şebekesinin derinliğinin ve kapasitesinin saptanması, bu derinliğe göre davacıların atık sularının, hale uygulanan ve keşifteki bilirkişlerce de öngörülen mevcut fosseptik çukurlarında toplandıktan sonra boşaltılması yerine, yeni bir düzenlemeyle ve yerçekiminden de yararlanılarak doğrudan bu sisteme verme imkanının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Çünkü atık su boşaltmada ilk düşünülecek çözüm; bir çukurda toplandıktan sonra boşaltma yerine, cazibe ile doğrudan doğruya umumi kanallara verme olmalıdır. Bu ihtimalin, tüm olanaklar değerlendirilmek suretiyle uygulanamayacağı tesbit edilip imkansızlığı ortaya konulmadan diğer seçenek üzerinde durulamaz. Ancak; bu seçeneğin olanaksızlığı saptandıktan sonradır ki Derya ve Yol Sokakları'ndaki kanalizasyon şebekelerine bağlanma koşulları tartışılabilir.
Davanın açılmasından önce yaptırılan tesbitteki bilirkişiler ile mahkemece yapılan keşifte bilgilerine başvurulan bilirkişiler, raporlarında açıklanan hususlara yeterince değinmemişlerdir. Anılan raporlar bu bakımdan doyurucu ve inandırıcı olmaktan uzaktır.
O halde mahkemece, aralarında sıhhi tesisat ve atık suların tahliyesi konularında uzmanlığı bulunan kişilerin de yer alacağı yeni bir heyetle, yerinde yeniden keşif yapılmalı, yukarıda açıklanan hususlar gözönünde tutularak, bilirkişilerden tüm seçenekleri açık ve ayrıntılı biçimde açıklayıp tartışan bir rapor alınmalı ve bundan sonra, mecra hakkının bir anlamda mülkiyet hakkı sahibi ile mecra isteyen arasında fedakarlığın denkleştirilmesi olduğu da gözetilerek bir sonuca ulaşılmalıdır.
Bu durumda uyuşmazlığın niteliğine göre böylesine ayrıntılı ve tüm seçenekleri ayrı ayrı irdeleyen bir inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı gerekçe ile davanın reddine ilişkin kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda gösterilen sebepten ötürü HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının geri verilmesine, 7.12.1994 gününde, oybirliğiyle karar verildi.