 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/310
Karar no : 1994/401
Tarih : 15.06.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 4.5.1990 gün ve 1989/97 E.1990/138 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 27.11.1992 gün ve 4477-10946 sayılı ilamı:
(... Dava konusu bononun, davacı tarafça davalıya (alacaklı) 13.6.1973 tarihinde boş olarak verdiği hususunda uyuşmazlık yoktur. TTK 592. maddesine göre açık bono verilmesi mümkündür. Ancak, işbu davada dava konusu boş bononun alacak tutarı bakımından taraflar arasında uyuşmazlık vardır. Başka bir ifade ile davacı (keşideci) borçlu olmadığını, davalı (lehdar) ise 50 milyon TL. alacaklı olduğunun ileri sürmektedirler. Açık bonoda alacak tutarı önceden yazılmışsa ve sonradan doldurulmamışsa bu tutarın aksini bono keşidecisi borçlunun ispat etmesi gerekeceği açıktır.
Fakat somut olayda taraflar meblağ hanesinin sonradan alacaklı (lehdar) tarafından doldurulduğu konusunda anlaşmazlık içinde değildirler. Hal böyle olunca yasal delil niteliği önceden bulunmadan ve bu niteliği sonradan alacaklının (davalı) eylemi ile oluşan bonodaki alacak tutarının ispatı bu bononun lehdarı olan davalıya düşmektedir.
Kaldıki, bizzat davalının savunmasına göre bu alacak aradan 16 yıl geçtikten sonra istemektedir. Bu ise hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu durumda alacak tutarını ispat külfetini davalı alacaklıya yüklemek hem usul hukukuna hem de hak ve adalete uygundur.
Açıklanan bu sebeplerle dava konusu bonoda alacak tutarının ispatını davacı borçluya değil davalı bono alacaklısına yüklemek, bu konuda delillerini göstermesi için mehil verilmek, göstereceği delilleri usulüne uygun olarak toplamak ve sonucuna göre bir karar vermek gerekirken davacı borçlunun iddiasını ispat edemediğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, TTK.nun 690. maddesinin gönderilmesiyle uygulama olanağı buluan 592. maddesi uyarınca, emre yazılı yalnız keşide tarihi ve imza taşıyan açık senet düzenlenmesi kural olarak geçerlidir. Acak hemen belirtmek gerekirki, geçerli olmakla birlikte açık senet veren kişinin muhatabınca senedin veriliş amacına ve tarafların anlaşmalarına aykırı biçimde doldurulması riskini de peşinen göze almış olması gerekir. Anlaşmazlık konusu senette, ihdas sebebi malen olarak gösterilmiştir. Bu şekilde düzenlenmiş senedin lehtarına karşı hatır def'ini ileri süren senet borçlusunun, senede karşı bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması HUMK.nun 288 ve 290. maddeleri hükmü gereğidir. Somut olayda, senet borçlusunun bu iddiası bir belge ibraz edilmediği gibi kanıtlanabilmiş de değildir. Bu itibarla mahalli mahkemenin mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddine dair kurduğu hüküm, doğrudur. O halde usul ve yasaya uygun buluan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) 15.6.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.