Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1994/2-244
K. 1994/465
T. 29.6.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
VERASETİN İPTALİ
TABİİ BABALIK
NESEBİ SAHİH OLMAYAN ÇOCUK
SAHİH NESEPLİ ÇOCUK
 
KARAR ÖZETİ Tabii babalığına karar verilen çocuk, Medeni Kanunun 443. maddesindeki nesebi sahih olmayan çocuk kapsamındadır ve sahih nesepli çocuklar gibi mirasta eşit paya sahiptir. Bu itibarla, mahkemenin mevcut delilleri  değerlendirmek suretiyle davanın kabulüne dair verdiği karar doğrudur.
(743 s. MK. m. 241-289, 290-314,92/1, 443)
(2709 s. Anayasa m. 10, 35, 4)
 
Taraflar arasındaki "verasetin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 23.9.1992 gün ve 1992/236-1267 sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 26.4.1993 gün ve 1993/603-4179 sayılı ilamiyle; (...Türk Medeni Kanununun kabul ettiği sisteme göre, zümre mirasçılığı kural olarak hısımlık bağına dayanmaktadır. Bir kimsenin kanından gelen kimsenin, onun mirasçısı olabilmesi için, kan bağının varlığı yeterli olmayıp bu kan bağının hukuken tanınmış olması da gerekmektedir. Kanun özellikle çocukla baba arasındaki hısımlığı, evlilik içi doğumla (MK. 241) ana babanın doğumdan sonra evlenmeleri ile (MK. 247) nesebin yasal şartların varlığı belirlenerek h~kim tarafından düzeltilmesi ile (MK. 249) ve devamı) veya kısaca af Kanunları olarak nitelendirilen "bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine..." ilişkin Kanunlar uyarınca idari yoldan belirlemektedir. Bu yollar dışında sahih nesep bağı denen bu hısımlık kurulamamakta çocukla baba arasındaki bağ herkes tarafından bilinse ve hatta baba bunu Kanunun gösterdiği şekiller dışında ikrar etmiş olsa bile, çocuk babanın sahih nesepli füruu (hısımı) sayılamamaktadır.
 
Sahih nesepli füruun dışında kalan ve evlilik dışı ilişkiden doğan çocuklar babaları yönünden kural olarak nesepsizdirler. Nesepsiz çocuklar, babaları tarafından usulüne (MK. 291) uygun tanındıkları (MK. 290) veya, hakimin tüm sonuçları ile babalığa hükmetmiş (MK. 295, 310) olduğu hallerde baba ile çocuk arasında nesebi sahih olmayan bağ doğar. Medeni Kanunun 295 ve müteakip maddeleri uyarınca açılan dava sonunda aynı Kanunun 310. maddesi şartlarının oluşmaması sebebiyle kurulan, yalnızca mali sonuçlu babalık bağı ile nesep ilişkisinin kurulup kurulmadığının ortaya konması davanın çözümünde Önem kazanmaktadır.
 
Medeni Kanunun 8. babında, sahih olmayan nesep bağının hangi şartların tahakkuku halinde oluşacağı açık ve kesin bir biçimde açıklanmıştır. Bu şartlardan her hangi birinin eksik olması halinde kurulan bağı sahih olmayan nesep olarak nitelemek mümkün olmaz. Bu cümleden olarak 310. madde şartlarının tesbit edilememesi sebebi ile tüm sonuçları ile babalığa hüküm kurulamaması halinde, ilamın sahih olmayan nesep bağını kurduğunu kabul etmek mümkün değildir. Medeni Kanunun söz konusu babında yer alan kuralların hep birlikte dikkate alınması bu sonucu zorunlu kılmaktadır. 290. maddede yer alan "hüküm" sözünü de, bu babın tüm şartlarının var olduğunu tesbit eden hüküm olarak anlamalıdır.
 
Medeni Kanunun 297. maddesinde babalık davası tarif edilmiştir. "Dava, ana ve çocuk lehine babanın NAKTİ TEDİYATTA BULUNMASI TALEBİNE DAİR OLABİLECEĞİ gibi, Kanunun tayin eniği hususlarda, bu taleple birlikte veya ayrıca, BABALIĞIN AHVALI ŞAHSİYEYE MÜTEALLİK BUTUN NETAYİCİLE, hükmen tayinine dair de olabilir. "Kanunun 304, 305 ve 306. maddelerinde, ana ve çocuk lehine nakti tediyatın neler olduğunu açıklamıştır. Nakti tediyatın dışında kalan çocuk-baba ilişkileri içinde yer aldığı kuşkusuz olan, miras hakkını, bu kapsamda mütelala etmek mümkün olmaz. Kanunda söz konusu ayrım muhafaza edildiği sürece, yalnızca, anaya doğum masrafları, iaşe masrafları, gebelik ve doğurmanın sebep olduğu diğer masraflar (MK. 304) manevi tazminat (MK. 305) ve çocuk için nafaka (MK. 306) ödenmesine ilişkin hüküm kapsamını genişletmek kesin hüküm düşüncesi ile de bağdaşmaz. Esasen teknik anlamda bir babalık hükmü olmayan nakli ödeme emrini taşıyan söz konusu ilamı, yerleşmiş (galat) tabii babalık ismi dayanak yapılarak genişletmek hukuki görülemez.
 
Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 tarihli, 1/18 sayılı Kararı ile Medeni Kanunun o zaman mer'i 443. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bunların (nesebi sahih olmayan hısımlar) baba cihetinden mirasçı olabilmeleri, babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır" cümlesinin iptal edilmesi de; çocuğun, yalnızca nafaka ödemeye mahkum tabii babaya mirasçı olması için yeterli değildir. "Anayasa Mahkemesi bir Kanun veya Kanun Hükmünde Kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanunkoyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez" (Anayasa 153). Bu kural Anayasa Mahkemesi'nin herhangi bir kararının yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde yorumlanmasına da engeldir. Şu halde iptalin konusu ile sınırlı ve dar yorumu zaruridir. Bu cümleden olarak önce Medeni Kanunun 443. maddesinin kapsamını tayin etmek, sonra iptal edilen hükümlerin hangi imkanı veya yasağı ortadan kaldırdığını açığa çıkarmak gerekmektedir.
 
Medeni Kanunun onüçüncü babında kanunen mirasçı kabul edilenler tek tek sayılmıştır. Öncelikle hısımların (kan hısımları) mirasçı olabileceği belirlenmiş (MK. 439443) sıhri hısımlardan karı kocanın mirasçılığı, (MK. 44) düzenlendikten sonra, sırası ile evlatlığın (MK. 447) ve Hazinenin (MK. 448) mirasçılığı düzenlenmiştir.
 
Mirasçı olabilecek hısımlar arasında -özellikle açıklamak gerekir ki 439. maddede düzenlenen füruu' dan ayrı olarak- 443. maddede SAHİH OLMAYAN NESEBDE miras düzenlenmiştir. Görülüyor ki, Kanun sahih olmayan neseb bağını ayrı bir mirasçılık sebebi kabul etmekte, sahih olmayan neseb bağının kurulmasını onların sahih nesebli mirasçılar arasına girmesi veya onlar gibi mütalaa edilmesi için yeterli kabul etmemektedir. Medeni Kanunda 11 .9.1987'den önce mer'i hüküm, nesebi sahih olmayanlar yönünden, üç kural ortaya koymakta idi. Bunlardan birincisi nesebi sahih olmayan hısımların ANA TARAFINDAN nesebi sahih hısımlar gibi mirasçı olabilecekleridir. 2. kural, tanıma veya babalık hükmü ile neseb bağının kurulmuş olması halinde, babanın nesebi sahih hısımları gibi mirasçı olabileceklerine, üçüncü kural da babanın nesebi sahih füruu ile içtimaları halinde miras paylarına ilişkindi. Anayasa Mahkemesi son iki kuralı iptal edince, kalan hüküm yalnız ve yalnızca Nesebi sahih olmayan hısımların ANA TARAFINA mirasçılıklarına inhisar etmektedir. Böylece NESEBİ SAHİH OLMAYANLARIN BABA YÖNÜNDEN MIRACILIKLARI kanunda DUZENLEMESIZ KALMIŞTIR. Nitekim, Medeni Kanunda ortaya çıkan bu boşluk 23.11.1990 günü yürürlüğe giren, 3678 sayılı Kanunla doldurulmuş, sözkonusu 443. maddede düzenleme ile, eski metinde yer alan, "ana tarafından" sözleri çıkarılarak, bu kişilerin babalarına, (tanıyan veya tüm sonuçları ile hükme bağlanan) mirasçılıkları kurala bağlanmıştır.
 
Tüm bu açıklamalar gösteriyor ki;
 
Baba ile tabii bağı belirleyen ilam, sahih olmayan neseb bağının kurulması için yeterli değildir. Böyle bir tabii ilişki içinde bulunan kişiler birbirlerine mirasçı olamazlar. Bu yönler gözetilmeden, davacı ile 16.1 .1989'da ölen davalıların murisi arasında tabii bağı tesbit eden, 4.12.1991 günlü 668-705 sayılı ilam dayanak yapılarak, davacının mirasçı olacağının kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
Temyiz eden: Davalılar vekili.
 
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Dava, tabi babalığına karar verilen çocuğun, baba bakımından mirasçılığına ilişkindir.
 
Medeni Kanunumuzun yedinci babı nesebi sahih çocukların (MK. m. 241-289), sekizinci babı ise nesebi sahih olmayan çocukların (MK. m. 290-314) durumlarını hükme bağlamıştır. Konunun aydınlanabilmesi için nesebi sahih olmayan çocuklar kimlerdir, bunun belirlenmesi gerekmektedir. Nesebi sahih olmayan çocuğun anası onu doğuran kadındır. Babası (tanıma) veya (babalığına hüküm verilmekle) gerçekleşir (MK. m. 290). 0 halde baba bakımından tanınan yahut babalığına karar verilen çocukların, nesebleri gayri sahihtir. Tanımanın şartları, şekli, tanımaya karşı yapılan itirazlar Medeni Kanunun 291-294. maddeleri arasında yer almış, buna karşılık babalık davaları ise Medeni Kanunun 295-314. maddeleri arasında düzenlenmiştir. 295. madde, kimin babalık davası açabileceğini, 296. madde süresini, 297. madde ise mevzuunu (konusunu) açıklamıştır. Babalık davası ana ve çocuk yararına babanın belirli bir miktar para ödemesine ilişkin olabileceği gibi (tabi babalık), Kanunun öngördüğü hallerde bu taleple beraber veya ayrıca hükmen, bütün sonuçlarıyla babalığın tayinine (tam babalığa) ilişkin de olabilir (MK.).
 
Babanın anaya evlenme vaadetmesi, cinsel ilişkinin suç teşkil etmesi veya kadının üzerinde nüfuzun kötüye kullanılması söz konusu ise, tam babalığa hükmedilecektir (MK. 310). Ancak gerek tabii, gerek tam babalığa hükmedilebilmesi için çocuğun ana ve baba arasındaki cinsel ilişkiden meydana geldiğinin ispatlanması mutlaka gerekmektedir. Bu husus ortak şarttır.
 
Medeni Kanunun sekizinci babında yer alan (298-kayım tayini), (299- 300 yetki), (301-karineler.), (302-309 ananın durumu), (304, 305, 306 maddi-manevi tazminat ile nafaka) ve diğer (308, 309, 311, 312, 313) maddeleri babalık davasının ortak hükümleridir. Bu durumda gerek tam, gerekse tabii babalığına karar verilen çocuğun nesebi gayri sahihdir. Diğer bir anlatımla tabii babalığına karar verilen çocuk artık nesebsiz değildir.
 
Nitekim, Medeni Kanunun 92/1 maddesi nesebi sahih olsun olmasın usul-furu sırasında evlenme mennudur derken, bunu amaçlamış ve tabii babalığına karar verilen çocuğun da ana-babası ile evlenemeyeceği kuralını getirmiştir.
Miras ile ilgili hükümler ise Medeni Kanunun 3. kitabında, ayrı bir bölüm içersinde toplanmıştır. Sahih olmayan nesebte miras 443. maddede açıklanmıştır. Konunun çözümü için tarihi gelişimin de incelenmesi zorunludur.
 
443. maddenin ilk hali;
 
Sahih olmayan nesebte miras başlığını taşımakta ve "nesebi sahih olmayan hısımlar, ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına haizdir. Bunların baba cihetinden mirasçı olabilmeleri babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır. Baba tarafından nesebi sahih olmayan, bir çocuk yahut füruu, babasının nesebi sahih furularıyla içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alır biçiminde düzenlenmiştir.
 
Bu maddenin son iki fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1.987 gün ve 1/18 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
 
Anayasa Mahkemesi kararında, tabii babalığına karar verilen çocuğun nesepsiz olmayıp, gayri sahih nesepli olduğu vurgulandıktan sonra, aralarında Kanunun tanıdığı manada evlilik bağı kurulamayan kadınla erkeğin ilişkisinden dünyaya gelen çocuğun, sahih nesepli olamayacağı, bunların gayri sahih nesepli olabilmeleri için de tanınması veya babalıklarına hüküm verilmesi gerekeceği, ancak evlilik dışı doğan çocukların zayıf bir statüde tutulmasının, düşünülemeyeceği çocuğun kendi iradesi dışında gelişen olaylardan da sorumlu tutulamayacağı böylece evlilik dışı çocukların, babasından hiç miras alamayacağı ve sahih nesepliye oranla yarısını almasının savunulamayacağı, bu çocukların toplum dışına itilerek, horlanarak; bazı temel haklardan yoksun bırakılarak aile dışında tutulmasının benimsenemeyeceğine işaretle, Yasadaki düzenlemeyi (miras yönünden) Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik, 35. maddesindeki mülkiyet ve 41. maddesindeki ailenin korumasına ilişkin maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde ayrıca iptal sonucu ortaya çıkan duruma göre, Medeni Kanunun 443. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, nesebi sahih olmayan hısımların, ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirasçı olmaları durumunun devam edeceği ve ayrıca bunların Medeni Kanunun 290. maddesine göre tahakkuk eden babalarından miras alabilecekleri de açıkça dile getirilmiştir.
 
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararındaki temel görüş, Medeni Kanunun 290. maddesine göre tam veya tabii babalığına karar verilen çocukların, (nesebi sahih' olmayan çocukların) nesebi sahih çocuklar gibi, mirasta eşit pay almaları biçiminde özetlenebilir.
 
İptal üzerine, 443. maddede, "Nesebi sahih olmayan hısımlar. da, nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına haizdir" biçiminde yeniden düzenlenmiştir.
 
Yeni metnin gerekçesi aynen "bilindiği üzere 443. madde, sahih olmayan nesepte miras hükümlerini ihtiva etmektedir. Bu maddedeki baba tarafından nesebi sahih olmayan bir çocuk yahut füruu, babasının nesebi sahih füruu ile içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alırlar. Bunların baba cihetinden miracı olabilmeleri, babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır, şeklindeki .hükümler Anayasa Mahkemesi)nin 11.9.1987 gün ve 1987/1 esas - 1987/18 Karar sayılı kararı ile miras yönünden nesebi sahih ve gayri sahih çocuklar için ayırım yapılmasını Anayasanın Kanun önünde eşitliği düzenleyen 10 ve mülkiyet hakkını düzenleyen 35 ve ailenin korunmasını düzenleyen 41. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. Bu nedenledir ki madde, nesebi sahih ve gayrisahih çocukların miras hakkında eşitlik sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir" biçimindedir.
 
Netice olarak, tabii babalığına karar verilen çocuk, Medeni Kanunun 443. maddesindeki nesebi sahih olmayan çocuk kapsamındadır ve sahih nesepli çocuklar gibi mirasta eşit paya sahiptir. Bu itibarla mahkemenin mevcut delilleri değerlendirmek suretiyle davanın kabulüne dair verdiği karar doğrudur. 0 halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
 
Sonuç :Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve (30.000) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 29.6.1994 gününde oy-çokluğu ile karar verildi.
 
KARŞI OY YAZISI
 
Davacılar ile muris arasında cereyan eden babalık davası sonunda, davacıların tüm sonuçları ile murisin babalığının hükme bağlanması istemleri. Medeni Kanunun 310. maddesi şartlarının oluşmadığı, gerekçesi ile red edilmiş; muris Medeni Kanunun 306. maddesi uyarınca davacılara nafaka ödemeye mahkum edilmiştir. Tartışılan konu Medeni Kanunun 443. maddesi uyarınca davacıların mirasçı olup olamayacaklarıdır.
 
Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 günlü, 1/18 sayılı kararıyla bazı bölümleri iptal edilen, Medeni Kanunun 443. maddesi hükmü mirasın açıldığı .... tarihte, ötedenberi olduğu gibi, "Sahih olmayan nesebde miras" başlığını muhafaza ile "Nesebi Sahih olmayan hısımlar, ANA TARAFINDAN nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkını haizdir" biçiminde idi. Şu halde munise karşı açtığı babalık davası sonunda, mali sonuçlu (MK. 306) bir karar istihsal edenlerin mirasçı olabilip, olamayacaklarını kanunumuzun sistematiği içinde, bu hükme göre, araştırmak zorunludur.
 
Her ne kadar TBMM.' nin 26.12.1944 tarihli ve 1367 sayılı Yorum Kararı (RG. 1 944/5621) ile kanunların kenar başlıklarının kanun metinlerinden sayılmadıkları belirtilmiş ise de, Medeni Kanunumuzun madde kenar başlıkları inceleyen hükmün kapsam ve amacının, sistematiği içinde ortaya konması bakımından önemi büyük olup hükmün yorumunda başlıca dayanak noktasını oluşturur. Bu sebeple olaya uygulanacak hükümlerin kanunun sistematiği içinde yerlerini belirlemek, yorumun sağlıklı yapılması için önem taşımaktadır.
 
Medeni Kanunun 3. kitabı miras hukukunu düzenlemektedir. 13. bab kanuni mirasçılar başlığını taşımakta, mirasçı olabilecek kimseler 4 bölümde gruplanmaktadır. Bunlardan A harfi ile gösterilenler hısımlar, B harfi ile gösterilenler sağ kalan eş, C ile gösterilen evlatlık ve en sonda D ile gösterilen de hazinedir. Görüldüğü gibi, A ile belirlenen gruba girenler hısımlık (Nesep) denen kan ve hukuk bağı ile munise bağlı olan füru, ana baba, büyükana ve büyükbabalar ile sahip olmayan nesep bağı ile murise bağlı olanlardır. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere kanunumuzun sistemi içinde sahih olmayan nesep bağı ile munise bağlı olanlar fürudan ayrı ve özel bir grup olarak mütalaa edilmiş ve miras bu biçimde düzenlenmiştir. O halde miras hukuku bakımından sahih olmayan nesep bağı olanları, füru olarak mütalaa etmek doğru olmaz.
 
Kanunumuzun bir başka bölümü, ikinci kitabın ikinci kısmı, yine hısımlık başlığını taşımaktadır. 0 halde 439 ve müteakip maddelerde kendilerine miras hakkı tanınanları tesbit ve tayinetmek için, sözünü ettiğimiz bölümde Medeni Kanunun 241. ve müteakip maddelerinde tarifedilip somutlaştırılan hükümlerden hareket etmek zarureti ortadadır.
 
2. kitabın ikinci kısmı hısımlar başlığı altında düzenlenmiş olup 7. Bab Nesebi Sahih olanları belirlemekte, sahih nesep statüsünün nasıl kazanılacağını hükme bağlamaktadır.
 
Konumuzla ilgisi olmadığından çocuğun ana yönünden nesebi üzerinde durmaya gerek yoktur.
 
Kanunun 241. maddesinde evlilik içinde doğumun, sahih nesebin unsuru olduğu "evlilik mevcut iken veya zevalinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuğun babası kocadır" sözleri ile açıkça vurgulanmıştır. Evlilik dışında doğmuş olmakla, beraber ana-babanın evlenmesi veya ana-babanın evlenme vaadine rağmen birinin ölümü veya hacri sebebiyle evlenememeleri halinde hakimin hükmü ile de nesebin sahih olacağı 247 ve 249. maddelerde düzenlenmiştir.
 
Nesebi sahih olmayanlar Kanunumuzun 8. Babında belirlenmistir. Bunlar evlilik dışı ilişkiden doğmakla birlikte 291 ve 312. madde uyarınca tanınanlar olduğu açıklandıktan sonra, 310 ve 312. maddede tüm sonuçları ile babası hükmen belirlenenlerin de nesebi sahih olmayanlar cümlesinden olduğu hükme L?ağlanmıştır.
 
Anlaşılıyor ki Kanunumuz , baba yönünden tabii bağı nesep ilişkisinin. dolayısıyla miras hakkının doğumu için yeter görmemiştir. Bu tabii bağın yanında evlenme, hakimin belirli unsurların varlığını tesbit ederek tesis edeceği hüküm gibi kurucu ve sekle bağlı bir hukuki ilişkinin varlığını da unsur olarak kabul etmiştir (Prof. Aydın Zevkliler, Medeni Hukuk, 318. sayfa; Prof. Selahattin Sulhi Tekinay, Türk Aile Hukuku, 436. sayfa; Prof. Necmettin Feyzi Feyzioğlu, Aile Hukuku, 458. sayfa). Hukuki durumları Medeni Kanunun 241, 247, 249, 253, 291, 310. maddelerine uyanlar hısım olarak kabul edilirler.
 
Durumları Medeni Kanunun 310. maddesine tam uymamakla beraber aynı kanunun 295, 304, 305, 306. maddelerine uyanların, Medeni Kanunun 443. maddesinde gösterilen sahih olmayan nesepli kişilerden olarak kabul edilip edilmeyecekleri ortaya çıkarılmakla ihtilafın çözümü mümkündür.
 
Her şeyden önce, Medeni Kanunun 443. maddesi ile mirasçı kabul edilenleri belirlemek için NESEP, SAHIH NESEP ve GAYRİ SAHIH NESEP kavramlarının kapsamını ortaya koymakta yarar vardır.
 
Birbirleri ile kan ve kanunun öngördüğü hukuki bağ bulunan usul ve füruu arasındaki ilişki biçiminde nesep tarif edilebilir.
 
Kanunumuz baba yönünden nesep ilişkisinin belirlenmesi için çocukları önce evlilik içi ve evlilik dışı doğanlar biçiminde ikiye ayırmaktadır. Evlilik içinde doğanlar nesepli, evlilik dışı doğanlar nesepsiz olarak belirlenmektedir. Medeni Kanunun 247. maddesi uyarınca ana babanın evlenmesi ile veya 249. madde uyarıca hakimin hükmü ile nesebi düzeltilenlerin de, neseplilerin, daha sağlıklı bir ifade ile sahih neseplilerin; haklarından yararlanacakları, 252. maddede hükme bağlanmaktadır. Konu ile ilgisi olmayan af kanunları ile nesepleri düzeltilenle, evlatlıklar üzerinde durmak istemiyoruz.
 
Demek ki evlilik içinde doğanlar ile nesebi düzeltilenler, nesebi sahih olanlar grubunu oluşturmaktadırlar.
Nesebi sahih olmayanlar Medeni Kanunumuzun 290. madde ile başlayan 8. babında gösterilmiştir.
 
290. maddede açıkça "Nesebi sahih olmayan çocuğun ...BABASI TANIMA VEYA bir HÜKÜM ile tahakkuk eder" demek suretiyle sahih olmayan nesepliler belirlenmiştir.
 
Tanınanlar bu tartışmanın dışındadır. Burada gösterilen hükmün babalık hükmü olduğunda tereddüt edilmemek gerekir.
 
Babalık hükmünün ne olduğu ne gibi şartları gerçekleşmesi halinde oluşturulabileceği Medeni Kanunun 295 ile 314. maddelerinde düzenlenmiştir. 297. Maddede davanın, (Babalık Hükmünün değil) mevzuu açıklanmıştır. "Dava, ana ve çocuk lehine babanın nakdi tediyatta bulunması talebine dair olabileceği gibi, kanunun tayin ettiği hususlarda, bu taleple birlikte veya ayrıca, babalığın ahvali şahsiyeye müteallik bütün netayiciyle hükmen tayinine dair de olabilir" denmek suretiyle babalık davasının iki bölümden oluştuğu, kanunun bu hükümlerinin tüm şart ve unsurlarının oluşması halinde tüm sonuçları ile babalığa hükmedileceği, şartların tam olarak oluşmaması halinde tabii babanın bu sıfatı değişmeden mali ödemelere mahkum edileceği hükme bağlanmıştır.
 
Mali sonuçlu babalık hükmü de, acaba nesebi gayrısahih nesep bağı kuran bir hüküm müdür? Yoksa yalnızca tüm sonuçları ile babalık hükmü oluşmadan gayrisahih nesep bağı kurulmaz mı? Bu problemi kanunumuzun sistemi içinde çözmek gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere kanunumuz' iki çeşit babalık davası öngörmüştür. Bunlardan birincisi mali sonuçlu babalıktır. Bu tür bir hükmün neler teminettiği 304, 305, 306. maddelerde gösterilmiştir. İkincisi ise tüm sonuçlu babalık olup, temin ettiği sonuçlar ise 312. maddede gösterilmiştir.
 
8. Babının C ile ayrılan bölümünde babalık davası düzenlenmiştir. Bu bölümün alt başlıkları romen rakamları ile tasnif edilmiş, romen rakamları ile V numaralı alt başlık hükmün neye tealluk edeceğini, davanın hangi hakları sağlayacağını belirtmiştir. Bunlar ana lehine maddi ve manevi tazminat ile çocuk lehine nafakadan ibarettir. Bundan sonra gelen romen rakamı ile VI numaralı alt başlık çok önemli ve dikkat çekicidir. 310. maddeye ait bu başlık "Babalık Hükümü" biçiminde düzenlenmiştir. İşte bu sebeple babalık hükmü dendiği zaman 310. madde unsurlarının oluştuğunu tesbit eden bir hükmün akla gelmesi zorunludur.
 
312. maddede babalık hükmü ile çocuğa tanınan haklar belirlenmiştir. Yalnızca ve yalnızca 310.. madde uyarınca oluşan babalık hükmünün gayrisahih nesebe tereddüp eden haklar sağlayacağı bu kuralla hükme bağlanmıştır. Bu haklar arasında mirasında bulunduğu tabidir.
 
Medeni Kanunun 304, 305 ve 306. maddeleri uyarınca oluşan ve yalnızca ödenti emrini taşıyan bir hükmü babalık hükmü olarak tavsif etmek, hem HUMK.nun 388. maddesinde yer alan açıklık kuralına aykırı olarak hükmü tevsi; hem de aynı kanunun 237. maddesinde tarif edilen kesin hükmün konusunu değiştirmek olur. Hiç bir mahkemenin buna yetkisi yoktur.
 
Kısaca ifade etmek gerekirse, tabii babalığın ispat edilmiş ve hatta hükme bağlanmış olması, başlı başına bir nesep (hısımlık) bağının kurulması için ve dolayısıyla mirasçılık için yeterli değildir. Mirasçılık ilişkisinin doğabilmesi için babalık davası çeşitlerinden kişisel sonuçlu (tüm sonuçları ile) babalık davasının açılmış ve talep kabul edilerek bu yönde hüküm kurulmuş olması gerekir. Tabii bağı hükmen belirlenenler nesepsizlik statüsünü muhafaza ederler. Bunlar sahih olmayan nesepli grubuna dahil değillerdir (Prof. Tekinay, Aile Hukuku, 553. saylı; Prof. Zevkliler, Medeni Hukuk, 904. sayfa; Prof. N. F. Feyzioğlu, Aile Hukuku, 543. sayfa).
 
Yerel mahkeme ve çoğunluk görüşlerini Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 tarihli, 1/18 sayılı kararın gerekçesinde yer alan açıklamalara dayanmaktadır. Bu konuya da kısaca değinmekte yarar vardır.
 
Bilindiği gibi 11.9.1987 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilen Medeni Kanunun 443. maddesi "Nesebi sahih olmayan hısımlar ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına haiz4ir. Bunların baba cihetinde mirasçı olabilmeleri babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır.
 
Baba tarafından nesebisahih olmayan bir çocukyahut füruu babanın nesebi sahih füruları ile ictima ederse. nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarasını alır" biçiminde idi (İptal edilen bölümler altı çizili bölümlerdir).
 
Yüksek Mahkemeye bu iptal itirazını getiren Sorgun Sulh Hukuk Mahkemesi'nin itiraz gerekçesinden o davada konu olan çocukların statüsü açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ancak çocukların nüfus sicilinde anne hanesinde baba adları Ahmet olarak yazılı oldukları anlaşılmaktadır. Mahkeme, çocukların birinin nesebinin af kanunu ile düzeltilmesine rağmen tanındığını ifade etmiş, diğerlerinin baba yönünden de nesebi gayrisahih" olduklarını açıklayarak kavram kargaşası yaratmıştır. Çocukların nesepleri gayrisahih olsa baba hanesinde kayıtlı olmaları gerekirdi. Yüksek Mahkeme "Evlilik dışı çocuğu babası belli ise, yalnızca mali sonuçlar doğuran babalığa hükmolunması halinde çocukla babası arasında tabii babalık bağı doğmuş olur. Böyle bir durumda çocukla babası arasında hukuksal yönden bir hısımlık ilişkisi meydana gelmez" biçiminde, Medeni Kanunun kuralını tesbit ettikten sonra, söz konusu 443. maddenin birinci fıkrasında yer alan, "Bunların (nesebi sahih olmayan hısımların) baba cihetinden mirasçı olabilmeleri, babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır" cümlesi ile "Baba tarafından nesebi sahih olmayan bir çocuk yahutfüruu, babanın nesebi sahih füruları ile içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alır" biçimindeki 2. fıkrayı iptal etmiştir. Burada tartışma konusu olan tabii Anayasa Mahkemesi'nin kararı veya gerekçeleri değildir. Ancak Anayasa 'nın 153/2. maddesi "Anayasa Mahkemesi bir Yasa kuralını iptal ederken kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçiminde hüküm tesis edemez" kuralı yer almaktadır. Yüksek Danıştay 8. Dairesi'nin 1986/402-1988/ 192 sayılı kararında (Danıştay Dergisi 72-73 sayı, sayfa 576) ifade ettiği gibi, bu kural yalnızca Anayasa Mahkemesi'ne hitap etmemektedir. Yine Anayasa'nın aynı maddesi uyarınca tüm mahkemeleri bağlayıcı nitelikteki Anayasa Mahkemesi kararlarına kapsam tayin ederken, sözkonusu 153/2. madde hükümlerini dikkate almak zorunluluğu ortadadır. Yargıtay bu konuda da bağımsız yorum hak ve yetkisi-ne sahiptir. Anayasa Mahkemesi' nin "nesepsiz çocukların da baba yönünden miras hakkına sahip olmaları gerektiği" doğrultusundaki gerekçeleri, sürekli uygulanması zorunlu bir kural olarak kabul edilemez. Aksi düşünce Anayasa'nın açıkl4nan 153/ 2. maddesinin ihlaline yol açar. Problemi, Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçeleri ile değil iptal kararından sonra ayakta kalan ve olay tarihinde men olan Medeni Kanun hükümleri ile çözmek gerekir. İptalden sonra sözü geçen 443. madde "Sahih olmayan nesebde miras" başlığı ile "Nesebi sahih olmayan hısımlar, nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkını haizdir" biçimini kazanmıştır. Yukarıdaaçıklandığı üzere miras hukuku bakımından füru olmadıklarından nesepsizler nesebi gayri sahihlerin tabii babaya veya babalığı hükme bağlananlara mirasçı olacakları yönünde kanunda (Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonucu)bir hüküm kalmamaktadır.
 
Bu dava dolayısıyla çıkan tartışmaya kadar Yargıtay' nın yerleşmiş görüşü mali sonuçlu (tabii) babalık hükmünün baba ile mirasçılık bağı kurulması için yeterli olmadığı yönündedir. Anayasa Mahkemesi'nin görevi Anayasaya aykırı normu iptal etmekten ibarettir. İptal edilen norm yasaklayıcı ise yasak kalkacağından temel özgürlükler en geniş anlamda kullanılacaktır (Anayasa 13>. İptal edilen hüküm kanunlarla tanınan bir hakkın ayrıcalığı ise işte o zaman yukarıda açıklanan Anayasa ' nın 153/2. maddesi devreye girer.Yasama organı yeni bir düzenleme getirinceye kadar kanunun iptal edilmeyen bölümlerinin tanıdığı imkan ölçüsünde o hak kullanılabilir. Miras hakkı da, tabii bir hak olmayıp kanunlarla tanınan haklardandır. Miras hakkını düzenleyen kanun hükümlerinin bir bölümünün iptali halinde, düzenlemesiz kalan kişi ve gruplara yaymaya ve böylece yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde tabii babalık bağı hükmen belirlenenleri mirasçı kabul etmeye Anayasa' nın sözü edilen hükmü engeldir.
 
Normun koruma amacına gelince;
 
Bilindiği gibi bütün din, ahlak ve modern hukuk sistemleri insan neslinin beden ve ruh sağlığı bakımından önemi sebebiyle yakın kan bağı olanlar arasında cinsel birleşmeyi ve evliliği yasaklamıştır. İşte nesep ilişkisi bu koruma amacının bir unsuru olup, miras hakkının da nesep ilişkisine bağlanması normun koruma amacını gerçekleştiren bir hüküm olarak kabul edilmelidir.
 
Bu cümleden olarak kanunumuz 112. madde ile birden çok kişi ile evlenmeyi yasakladığı gibi, 92. madde de yakın kan bağı olanların evlenmelerini yasaklamış-tır. 292. madde biribiri ile evlenmeleri yasak olanlardan veya evli kadınların zinasından doğan çocukların tanınamayacağını hükme bağlamıştır.
 
Kanunumuzun, sistemi içinde Medeni Kanunun 310. ve 443. maddeleri koruma amacının aile ve neslin sağlığı ve insanımızın saadeti olduğu açıktır.
 
Bu dava ile doğrudan ilişkisi olmamakla beraber 4.11.1990 günlü, 3678 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe ve 8.5.1991 günlü, 3716 sayılı "Bir Evlenme Akdine Dayanmayan Birleşmelerin Evlilik ve Evlilik Dışında Doğan Çocukların Düzgün Nesepli Olarak Tesciline İlişkin Kanun'a da kısaca temas etmek Yasama organının son iradesini de ortaya koymak gerekir.
 
Medeni Kanunun 443. maddesinde 3678 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin gerekçesi "Madde nesebi sahih ve gayrisahih çocukların miras hakkında eşitlik sağlayacak şeklinde yeniden düzenlenmiştir. İfadesinden ibarettir. Burada nesepsiz çocuklardan hiç sözedilmemiştir. 4'Kanun nesepsiz çocukların mirasçı olacaklarını düzenlememiş ama, mirasçı olamayacaklarını da söylememiştir" gibi bir sonuca varmak da mümkün değil. Zira, Kanunumuzun miras sisteminde hukuki bağla oluşan hısımlık baş şart. Anayasa Mahkemesi kararıyla tanıma ve tüm sonuçları ile babalık hükmü ile sahih olmayan nesep bağı ile bağlı olanların, biri birlerine mirasçı olamayacakları yönünde oluşan statü; Ana ile mirasçılığa münhasır kalan "Nesebi sahih olmayan hısımlar, ANA TARAFINDAN nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkını haizdir" biçimindeki hükmünden "ANA TARAFINDAN" sözleri çıkarılmak suretiyle düzenlenmiş ve 3678 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 23.11.1990 tarihinden başlayarak sahih olmayan nesepliler yeniden baba tarafına da mirasçı durumuna girmişlerdir.
 
Yasakoyucu Medeni Kanunun sistemini bozmadan 443. maddede 4.11.1990'da yaptığı değişiklikten hemen sonra 8.5.1 991 tarihinde kısaca af kanunu olarak adlandırılan kanunlardan birini daha çıkarmış, 3716 sayılı Kanunla, evlilik dışı doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine bir kez daha imkan hazırlamıştır. Bu davranış biçmi dahi kanunkoyucununnesepsizlerin (mali sonuçlu babalık kararı olanların) Medeni Kanunun sistemi içinde durumlarının değişmediğini açıkça göstermektedir.
 
Mirasın açıldığı tarihinde mer 'i hukukta boşluk bulunduğu ve bunu Anayasa Mahkemesi kararında yeralan iptal gerekçesi ışığı altında doldurulmasının gerektiği ifade edilmiştir.
 
Bir konuda boşluk olduğunun kabul edilebilmesi için kanunda düzenleme bulunmaması ve o konunun toplumun düzeni bakımından hükme bağlanmasının zorunlu olması gerekir.
 
Miras hakkı Anayasa 'nın 35. maddesinde bir hak olarak belirlenmekle beraber, hakkın kapsam ve sınırı gösterilmemiştir. Şu halde kanunların belirlediği kimseler ancak biribirine mirasçı olabilirler. Bunlar kanunlarda sayılırken bir grup kişinin orada gösterilmemiş olması kanunda boşluk olduğunu göstermez~ Aksine Yasama tercihinin o grup kişinin mirasçı olmalarını istemediğini ortaya koyar. Bu sebeplerle kanunda boşluk bulunduğu yönündeki açıklamalarda davanın istek doğrultusunda çözümü için gerekçe olamaz.
 
Ülkemizin değerli hukukçuları eserlerinde (Prof. B. Köprülü, 287. sayfa; Prof. N.F. Feyzioğlu, 543. sayfa; Prof. 5.5. Tekinay, 566. sayfa; Prof. N. Kocayusufpaşaoğlu, 78. sayfa; Prof. H.V. Velidedeoğlu, 649. sayfa ve Prof. A. Zevkliler 906. sayfa) ve Doç. C. Koçhisarlıoğlu'nun A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi'nin 1991-1992/1 -4. sayısında yayımlanan özel çalışmasında ifade ettikleri üzere MALİ SONUÇLU BABALIK HLIKMÜ TABİİ BABA İLE ÇOCUK ARASINDA HISIMLIK (NESEP) İLİŞKİSİ KURMAZ, BUNLAR BİRBİRLERİNE MIRASCI DA OLAMAZLAR. Aksi yönde oluşan çoğunluk düşüncesine katılmak açıklanan sebeplerle mümkün olamamıştır.
1. Teoman PAMİR Tahir ALP
1. Başkanvekili 2. Hukuk Dairesi Başkanı
  Y. Mete GÜNEL . Nedim TURHAN
19. Hukuk Dairesi Üyesi 2. Hukuk Dairesi Üyesi
 
KARŞI OY YAZISI
 
Yargıtay denetimi yapılan kararda ortaya çıkan hukuksal sorun, evlilik dışı çocuk ile baba arasında nesebin (soybağının) tanıma veya yargıç kararı ile (MY. m.249-290-291) belirlenmemiş (düzgün olmayan soybağlı-nesebi gayri sahih) ancak Medeni Yasanın 295-297. maddeleri gereğince babanın hükmen belirlediği (tabi babalık-Doğal Soybağlı) durumlarda evlilik dışı bu nesepsiz çocuğun babanın yasal mirasçısı olup olamayacağında toplanmıştır.
 
Sorunun sağlıklı sonuçlara ulaşması için Öncelikle Medeni Yasanın nesep (soy-bağı) ile ilgili kural ve düzenlemeleri belirlenmelidir:
 
Medeni Yasa, evlilik içi ve dışı olmak üzere genel bir ayırım yerine nesep (soy-bağı) kavramı çeşitli olasılıklara göre ayrı ayrı düzenlenmiştir.
 
1- Nesebi Sahih Çocuklar (düzgün soybağlılar); evlilik içinde doğan (soybağı baştan beri düzgün) (MY. m. 241) veya evlilik dışı doğumda anası ve babası sonradan evlenen (soybağı sonradan düzeltilenler) (MY. m. 247) çocuklardır.
 
2- Nesebi Gayri Sahih Çocuklar (düzgün olmayan soybağlılar); evlilik dışı doğumda ana babanın sonradan evlenmemiş ancak soybağı (nesebi), yargıç kararı ile düzeltilmiş (tashih edilmiş) çocuklar ile Medeni Yasanın 291-292. maddesi kurallarına göre soybağı (nesebi) baba tarafından tanınmış çocuklardır.
 
a- Soybağının (nesebin) yargıç kararıyla belirlenmesi:
 
Bu konuda ana veya çocuk tarafından babalık davası açılması için: "Babanın anaya evlenme vaadinde bulunması" veya "ana baba arasındaki cinsel ilişkinin suç teşkil etmesi" veya "erkeğin evli olmadığı kadın üzerindeki denetim ve egemenliğini kötüye kullanması" gerekir (MY. m. 310).
 
Bu üç koşuldan biri olmadıkça baba ile çocuk arasında soybağı (nesep) gayri sahih de (düzgün olmayan) olsa kesinlikle ve hiç bir zaman kurulamaz.
 
b- Soybağının tanıma ile belirlenmesi:
 
Baba evlilik dışında doğan çocuğu tanıyabilir (MY. m. 291). Ancak Medeni Yasanın 292. maddesinde belirtildiği gibi bir bireyle evlenmeleri yasak olan veya evli erkek veya kadının zinasından doğan çocuk tanınamaz.
 
İşte gerek Yargıç kararı ile gerekse tanıma ile baba ile arasında soybağı (nesebi) belirlenmiş çocuklara Medeni Yasa (m. 443) nesebi sahih olmayan (düzgün olmayan soybağlı) çocuk (hısım) olarak kabul etmiştir.
 
Düzgün olmayan soybağlı çocuklar, velayet ile ilgili kurallar saklı kalmak kaydıyla nesebi sahih (düzgün soybağlı) çocuklar gibi babanın kişisel durumlarına sahip olacağı gibi Anayasa Mahkemesi'nin Medeni Yasanın 443. maddesindeki nesebi gayri sahih (düzgün olmayan soybağlı) çocukların mirastan 1/2 oranında pay alacakları yolundaki, kuralı iptal etmesi ve yeni yasal düzenleme sonucu mirastan da tam pay almaları olanağı da doğmuştur.
 
3- Babalık davası ile doğal babası belirlenen nesepsiz çocuklar (doğal soybağlı); yukarıda ikinci bölümde açıkladığım gibi; kişisel sonuçlarıyla babalık davası açmak olanağı olmayan durumlarda, Medeni Yasanın 295. maddesiyle getirilen kurallar evlilik dışı çocuklar için de başka bir olanak tanınmıştır. Dava ile çocuğun doğal (tabi) babası belirlenebilen durumlarda ancak MK. 297/1 'e göre mali babalık açılablir. Doğal babanın belirlenmesiyle nesep-soybağı açısından gayri sahih-düzgün olmayan- her hangi bir hukuki ilişki kurulmaz bunlarda nesepsiz çocuklardır. Baba, yargı kararıyla belirlense bile çocukla baba arasında gayri sahih de olsa bir nesep bağı kurulmaz.
 
4- Nesepsiz (soybağsız) çocuklar ise, yukarıda üç bölümde incelenmiş çocuklar dışında kalanlar çocuklardır.
 
Medeni Yasanın getirdiği sistemin bu şekli ile çok yönlü olduğu hukuk Öğretisinde tartışmasızdır; özellikle nesebi gayri sahih (düzgün soybağı) çocuklar ile babalık davası ile doğal babalığı belirlenen çocukların ayrı ayrı kurallara bağlı olduğu ve doğal babalığı belirlenen çocukların gayri sahih nesepli değil nesepsiz çocuklar oldukları duraksamasız ve tartışmasız oybirliği ile kabul edilmektedir.
 
İİ. Sorunun güncelleşmesi:
 
Medeni Yasanın 295 ve 297/1. maddeleri gereğince doğal (tabi) babalığın Yargıç kararı ile kabul edilmiş bir olayda; çocuğun, babanın mirasçısı olduğu ileri sürülerek açılan davada sorun Anayasa Mahkemesi önüne gelmiş ve Yüksek Mahkeme "gerekçe bölümünde" doğal babası belirlenen çocukların da mirasçı olmaları gerektiği sonucuna vararak nesebi gayri sahih çocukların mirasçılığını düzenleyen Medeni Yasanın 443. maddenin birinci bölümünün ikinci cümlesini ve ikinci bölümü iptal etmiştir.
 
Yasa koyucu da, daha sonra 443. maddeyi "nesebi sahih olmayan hısımlar (çocuklar) nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkına haizdir" şeklinde düzenlenmiştir.
 
Yukarıda açıkladığımız yasal ayırım değişmedikçe bu düzen Anayasa Mahkemesi kararına rağmen yürürlüktedir. Doğal babası belirlenmiş çocukları nesebi sahih olmayan (düzgün olmayan soybağlılar) çocuklar olarak kabul olanağı yoktur. Anayasa Mahkemesi ' nin iptal kararına rağmen bu çocuklar düzgün olmayan soybağlı hukuk açısından nesepsizdirler.
 
a) Çelişki olgusu
 
Anayasa Mahkemesi, çocuğu doğal babasının yargı kararıyla belirlenmiş bir olayda; "çocuğun babanın mirasçısı olabileceği gerekçesiyle" yalnız Medeni Yasanın 443/1-2 ve 2. maddesi iptal etmesidir. Bu davada da olay aynıdır: Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesine rağmen "doğal babalık ilişkisi Yargıç kararıyla belirlenmiş kişinin babanın mirasçısı olmayacağı sonucuna varmak" iki Yüksek Mahkeme kararı arasında çelişkiyi de beraberinde getirir.
 
Ne var ki; çelişki var diye, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesinden hareketle Yargıç kararıyla doğal babalığı kabul edilen çocuğa da mirasçılık hakkı tanımak Medeni Yasaya 290. maddesine aykırı olan; çünkü Medeni Yasanın 290. maddesi başlığından da anlaşılacağı üzere 443. madde de sözü geçen nesebi sahih olmayan (düzgün olmayan soybağlıları) belirlemiştir. Bu madde ve diğerleri Yasa koyucu tarafından değiştirilmedikçe veya Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmedikçe "yargıç tarafından doğal babaları belirlenmiş çocuklar nesebi gayri sahih çocuklar gibi babanın mirasçısı olamaz.
 
b- Sorunun nedeni:
 
Bize göre, sorunun kaynağı, Medeni Yasanın neseple (soybağı) ile ilgili düzenIemelerine Anayasa Mahkemesi 'nin ve Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunun verdiği yanlış anlamdır. Doğal babalığın yargıç kararıyla belirlenmesi durumunda doğal soybağlı nesepsiz çocuk da babasının mirasçısı olsaydı evlilik dışı çocuklar için zaman zaman af yasaları çıkarılmazdı.
 
Burada, hukuki kavramların anlamının bilinmemesinin veya yanlış algılanmasının doğurduğu olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalınmıştır; nesebi gayri sahih -düzgün olmayan soybağ- çocuk kavramı ile doğal babalığın belirlenmiş hukuk açıdan nesepsiz olan çocuk kavramları karıştırılmıştır. Bu sonuç, Türk Hukuku açısından düşündürücüdür.
 
O halde ne Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ve nede Medeni Yasanın 443. maddesinin değişik şekli doğal babalığı belirlenmiş hukuken nesepsiz çocukların önceden var olan hukuki durumunu değiştirmiştir; değişen nesebi sahih olmayan çocukların durumudur. Nitekim bu sorunu tüm incelikleriyle kapsamlı olarak ele alanve Anayasa Mahkemesi 'nin kavramlardaki yanılgısını ortaya koyan Doç. Dr. Cengiz Koçhisarlıoğlu (AÜHFD., Cilt 42, 1991-1992, sayı 1-4, sahi/e 141-1 79) sonuçta Medeni Yasanın 443/1-2 ve 2. maddelerini iptal etmekle doğal babalığı belirlemiş hukuken nesepsiz çocukların durumunun Yasa karşısında değişmediğini ortaya koymuştur (aynı görüş için bkz. Köprülü-Kaneti, Aile Hukuku, 2. Bası, 1989, sahi/e 287).
 
Bu konuda aksi görüşte olan öğretim üyeleri de vardır (Kılıçoğlu, Miras Hukuku sh. 56). Ancak konuyu derinlemesine tartışmadan gerekçelendirmeden ve Anayasa Mahkemesi'nin kavramlar üzerindeki yanlışlarını değerlendirmeden Yüksek Mahkemenin gerekçesinden hareketle daha doğrusu etkisinde kalarak sonuca gitmişlerdir. Gerekçesiz görüş ve yorumların kuşkuyla karşılanması bilimsel çalışmanın gereğidir; bu nedenle Hukuk Genel Kurulu'nda bu görüşlere dayanılmış olduğunun açıklanması doğru bir yöntem olmamıştır.
 
Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğu, Medeni Yasa ' nın yürürlükte olan düzgün olmayan soybağlı (nesebi gayri sahih) ve doğal babalığı yargıç kararıyla belirlenmiş nesepsiz çocuklarla ilgili ikili soybağı (nesep) kavramlarını yasa kurallarını ve hukuk öğretisindeki görüşleri sağlıklı bir incelemeye almadan sonuca gitmiş ve Anayasa Mahkemesi 'nin gerçekleştirdiği hatalı durumu benimsemiştir.
 
Anayasa Mahkemesi kararı somut olay içinde tartışılırken şu gerekçe de gözardı edilmemelidir: Anayasa Mahkemesi, yalnızca Anayasa uygunluk ya da aykırılık denetimi yapar. Asla yerindelik (amaca uygunluk) denetimi yapamaz. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi'nin bağlayıcılığı Medeni Yasanın 443. maddesinde gerçekleştirdiği iptal kararıyla sınırlıdır; gerekçesi bağlamaz. Yasal düzenlemeler var oldukça bu gerekçe 7yorumda da kullanılamaz. Aksi halde yargı yasakoyucu görevine el atmış olur.
 
Tüm bu nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
 
Çetin AŞÇIOĞLU
 
4. Hukuk Dairesi Üyesi
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini