 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/299
Karar no : 1994/455
Tarih : 22.06.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karasu Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 20.2.1991 gün ve 154-42 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 3.7.1991 gün ve 7334-9832 sayılı ilamı:
(.... Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanun'un 134. maddesinin eski şekilde (ifadesinde) şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası ilke (unsur) olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de, ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan ya da daha az olan tarafa tanımak suretiyle gizli kusuru bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünsede söz konusu 134. maddenin eski biçiminde kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil" etmişti (3444 sayılı Kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi). İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı Kanun Medeni Kanunun 134. maddesini değiştirirken kusur meselesinden doğan güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş, kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanınmıştır.
Ne var ki bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçimde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimizin bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyenkişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan evlilik birliğini devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanun'un 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen ya da hiç kusursuz olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilmesi için davalının azda olsa, belli bir kusurun varlığı ve bunun ispatlanması kaçınılmazdır.
Olayımızda ise mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddine karar verilmesi gerekirken Yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA) oybirliğiyle karar verildi.