 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no : 1994/199
Karar no : 1995/19
Tarih : 25.01.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 25.11.1991 gün ve 1990/670 E., 1991/542 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 15.2.1993 gün ve 1993/3196 E., 1993/584 K. sayılı ilamıyla; (.. Davacı vekili; müvekkili tarafından davalı şirkete ait konutların yapılarak teslim edildiğini ve yapılan iş karşılığı 9 ve 10 sayılı, 25.9.1990 günlü faturalar düzenlendiğini, davalının KDV. bedelini ödemeyerek sorun çıkardığını ileri sürerek 227.627.430.- TL. KDV.'nin iskonto faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini dava konusu etmiştir.
Davalı vekili; faturanın tek tek konut sahipleri adına düzenlenmesi gerektiğini, konutların 150 metrekare'den küçük olması nedeniyle KDV.'den muaf olduğunu, davacıya fazla ödemede bulunulduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının, yaptığı imalata karşılık bedellerini aldığı ve KDV.'nin davalı tarafça ödenmesi gerektiği kanıtlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında yapılan eser sözleşmesi yazılı bir belgeye tevsik edilmemiş ise de davalı şirketin arsaları üzerine davacı tarafından binaların yapılmış olduğu bellidir. İnşaat işleri 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 4. maddesi gereğince vergiye tabidir. Aynı Kanunun, 3393 sayılı Kanunun 4. maddesiyle değişik 8. maddesi gereğince "Net alanı 150 metrekare'yi geçmeyen konutların teslimi ile yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri katma değer vergisinden muaftır." Yine aynı Kanuna 3505 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi ile eklenen geçici 9. madde hükmünce Sosyal Güvenlik Kuruluşları ve Belediyelere yapılan inşaat taahhüt işleri katma değer vergisinden ayrık tutulmuştur.
Olayda davalı, bir limited şirket olup Yapı Kooperatifi niteliğinde olmadığı gibi Sosyal Güvenlik Kuruluşu da değildir. Ayrıca, yapılan konutlar Belediyeye yapılmış bir inşaat da sayılamaz. Bu nedenle davacının yaptığı inşaat Katma Değer Vergisi Kanunu gereğince vergiye tabi olmaktadır. Esasen dosyada mevcut yazılardan da kanunun vergiye tabi bulunduğu ilgili mercilerce bildirilmiştir. O halde bu inşaat işi dolayısıyla bir vergi ödenmesi gerekmektedir.
Katma Değer Vergisi'nin mükellefi, 3065 sayılı Kanunun 8/a maddesi gereği inşaatı yapanlardır. Bu nedenle yasal olarak davacı keseceği faturada KDV.'yi göstermek zorundadır. Böylece bu vergi, yapılan eserin maliyetine girmekte olup eser bedelini de işi yaptıran ödeyeceğine göre KDV.'den sonuç olarak davalı sorumludur. Bu sorumluluk sözleşme ile yükleniciye bırakılabilir. Ancak, olayda katma değer vergisinin davacı tarafından ödeneceğine dair bir anlaşma ya da kararlaştırılmış götürü bir bedel olmadığından tahakkuk edecek vergi davalıdan alınacaktır. Davacı keseceği faturalarda katma değer vergisini göstermek zorunda olduğundan mahkemenin henüz verginin tahsil edilmemiş olduğuna ilişkin gerekçesinde isabet yoktur.
Öte yandan, mahkemenin hükmüne dayanak yapılan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 23.1.1990 gün, 5715/374 sayılı kararının dava konusu uyuşmazlığa emsal alınmasında isabet görülmemiştir. Anılan olayda taraflar arasındaki hukuki ilişki bir kez fatura kesilip bedeli ihtilafsız ödenmekle sona ermişken, satıcı bir süre sonra sadece KDV. için yeniden istemde bulunmuştur. Oysa, bu davada KDV. dahil kesilen fatura üzerine uyuşmazlık çıkmıştır.
Bu durumda mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddedilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık katma değer vergisi ile ilgilidir. Davacı yüklenici, davalı şirkete yapıp teslim ettiği daire ve dükkanlardan dolayı Maliye'ye KDV. ödemek zorunda olduğunu ileri sürerek, düzenlediği 25.9.1990 günlü, 9 ve 10 nolu faturalarda KDV. tutarlarını ayrıca göstermiştir. Davalı, inşaatı vekil sıfatı ile yaptırdığını, faturaların ayrı ayrı konut sahipleri adına kesilmesi gerektiğini ve 3065 sayılı Yasanın ek geçici 8. maddesi gereğince net alanı 150 metrekare'yi geçmeyen konutların tesliminin KDV.'den istisna edildiğini, inşaatın götürü bedel üzerinden yapıldığını, konut sahiplerinin ayrıca kooperatif kurduklarını, 128 adet daire ve 212 adet dubleks villaların yüzölçümlerinin 150 metrekare'den küçük olduğunu, bunların bedelini kooperatife vekaleten yükleniciye ödediğini bildirerek, faturalarda gösterilen KDV. tutarlarını ödemekten kaçınmıştır.
Dosya içerisindeki Maliye ve Gümrük Bakanlığı İçel Defterdarlığı Gelir Müdürlüğü'nün 18.8.1989 günlü ve 6968 sayılı yazılarında; Bakanlık makamından alınan 11.8.1989 tarihli cevabi yazıya atfen Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 3393 sayılı Kanunla eklenen geçici 8. maddesi gereğince net alanı 150 metrekare'ye kadar konutların teslimi ile konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinin, 31.12.1992 tarihine kadar katma değer vergisinden müstesna olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanunun 3505 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. maddesinde ise, sadece 150 metrekare'yi aşmayan konutlar için yapılan inşaat taahhüt işlerine münhasır olmak üzere kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları ile belediyelere yapılan inşaat taahhüt işlerinin 31.12.1992 tarihine kadar katma değer vergisinden istisna edildiğini, buna göre konut yapı kooperatiflerine, kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşlarına ve belediyeler yapılan inşaat taahhüt işlerine katma değer vergisi uygulanmayacağı açıklanmıştır. Ancak, M.... İmar İnşaat Ltd. Şti., adı geçen kuruluşlar kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, sözü edilen istisna uygulanmasından yararlanmasının mümkün olmadığı, bu durumda M... İmar İnşaat Ltd. Şti.'ne ait konutların yapımını taahhüt eden müteahhit ve taşaronlar tarafından yapılan teslim ve hizmetler için katma değer vergisinin hesaplanması gerektiği; M... İmar İnşaat Ltd. Şti.'nin inşaatı tamamlanan ve 150 metrekare'yi geçmeyen konutlarının üyelerine teslimine aynı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince katma değer vergisi uygulanmayacağı ifade edilmiştir.
Davalı; limited şirket olup, davacı yüklenici ile aralarında sözlü olarak inşaat taahhüt sözleşmesi yapıldığı ve davacının bu sözleşme gereğince konutları inşaa edip teslim ettiği, bedelini davalı şirketin ödediği dosya içerisindeki delillerden anlaşılmaktadır. Davalı bu sözleşmeyi başka konut sahibi kişiler adına vekaleten yaptığını ve götürü bedel üzerinden anlaştıklarını ispat edememiştir.
Gerçekten, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun yukarıda açıklanan ek geçici 8 ve 9. maddeleri gereğince kooperatiflere yapılan inşaat taahhüt işleri ile kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları ve belediyelere 150 metrekare'yi aşmayan konutlar için yapılan inşaat taahhüt işleri, önce 31.12.1992 tarihine ve daha sonra 31.12.1995 tarihine kadar katma değer vergisinden istisna edilmiştir. Ne var ki davalı, Ltd. Şti. olduğu için, davacı yüklenicinin bu şirkete yapmış olduğu inşaat taahhüt işi katma değer vergisinden müstesna değildir. Bu nedenle yüklenici faturada ayrıca göstermek koşuluyla, katma değer vergisinden müstesna olduğu bildirilmiş ise de; aynı maddede ve ek geçici 9. maddede; "inşaat taahhüt işleri" ile ilgili istisnadan ayrıca sözedilmiş bulunduğundan inşaat taahhüdüne dayanan konut teslimi olsa da, katma değer vergisinden istisnanın, inşaat taahhüt işine ait hükümlere göre saptanması gerekir. Bu durumda davacı yüklenici, inşaat bedeline ait olarak kestiği iki faturada, katma değer vergisini ayrıca gösterdiğinden ve davalı iş sahibi Ltd. Şti.'ne yapılan inşaat taahhüt işi KDV.'den müstesna olmadığına göre, davanın kabulüne karar verilmesi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.01.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.