 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1994/17-453
K. 1994/664
T. 2.11.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BEKLENEN MİRAS HAKKININ DEVRİ
HENÜZ AÇILMAMIŞ MİRAS
TAPUSUZ TAŞINMAZIN SATIŞI
KARAR ÖZETİ : Bir kimsenin sağlığında, mirasçılardan birinin, diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs ile miras bırakanın katılımı ve oluru altında yaptığı sözleşmeler herhangi bir şekle bağlı olmadığından, mirasçılardan birinin bu şekilde edindiği tapusuz taşınmazı üçüncü bir şahsa senetle satışı geçerli sayılmalıdır.
(743 s. MK. m. 450, 517, 613)
(818 s. BK. m. 213, 217)
Taraflar arasındaki "kadastro tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Arguvan Kadastro Mahkemesi)'ncedavanın kabulüne dair verilen 26.5.1993 gün ve 1992/21 E., 1993/15 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 13.12.1993 gün ve 1993/8970-1 3847 sayılı ilamı ile; (... Kadastroca, 524 parsel sayılı 298 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kerpiç ev niteliğiyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı Hüseyin adına tesbit edilmiştir. İtirazı, tapulama komisyonunda reddedilen davacı babasının kendisine verdiği taşınmazdaki 1/2 payı satmadığını ileri sürerek, 1/2 payın adına tescili isteği ile açtığı dava sonunda taşınmazın davacının babası Ali Seyit'ten kaldığı kabul edilerek, mirasçıları adına payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının babası Ali Seyit'e ait tapuda kaydı bulunmayan dava konusu taşınmazın 1/2 payı taşınmazın maliki Ali Seyit tarafından davacı oğluna verilip verilmediği, verilmiş ise söz konusu 1/2 payın 20.4.1970 tarihli senetle kardeşi Hüseyin'e satılıp satılmadığı noktasında toplanmaktadır. Taşınmazın, davacının babası Ali Seyit'e ait olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı Hasan, babaları Ali Seyit'ten intikal eden ev yerinden kendisine verilen taşınmazın 1/2 payını kardeşi Hüseyin'e 3.000 lira bedelle sattığını bildirerek, 20.4.1970 tarihli satış senedini imza etmiştir. İşbu satış senedi düzenlendiği tarihte sağ olan taşınmazın asıl maliki davacı Hasan'ın babası Ali Seyit tarafından şahit sıfatıyla imza edilmiştir. Taşınmazın yarı payını kardeşi Hasan'dan satın alan Hüseyin, bu kez taşınmazın tümünü 20.4.1984 tarihli senetle üçüncü kişi durumunda bulunan davalı (H.Ş.)'ye satmıştır. Tapusuz taşınmazların satışı herhangi bir şekle tabi değildir. Bu nedenle, Ali Seyit'in kendisine ait tapusuz taşınmazın 1/2 payını oğlu davacı Hasan'a vermiş olması ve Hasan'ın da kendisine verilen 1/2 payı kardeşi Hüseyin'e yaptığı satış ile davacı Hasan dan 1/2 payı satın alan Hüseyin'in kendi payıyla birlikte davalı (H.Ş.)'ye yaptığı satış işlemleri geçerlidir. Davacı; gerek dava dilekçesinde ve gerekse yargılama sırasında, 12.8.1992 tarihli tutanağa alınan imzalı beyanı ile taşınmazın babalarından kendisi ile kardeşi Hüseyin'e kaldığını, kardeşi Hüseyin'in kendi payını davalıya sattığını, kendisine ait payı satmadığını, taşınmazdaki yarı payını istediğini açıkca bildirmiştir. Mahkemenin kabul ettiği gibi Hasan'ın kardeşine yaptığı satışın miras payının devri niteliğinde olduğu kabul edilse bile, mirasçıların murisin sağlığında yaptıkları miras paylarının kendi aralarındaki devrine ilişkin 20.4.1970 tarihli sözleşme babaları Ali Seyit tarafından imza edilmekle sağlığında yapılan işleme muvafakatını bildirmekle geçerlilik kazandırmıştır. Davacı Hasan, babası tarafından kendisine verilen 1/2 payı satmadığını ileri sürerek, dava açtığı ve 20.4.1970 tarihli satış senedine açıkca karşı çıkmamıştır. Bu nedenle, davacının babasından aldığı 1/2 payı kardeşi Hüseyin'e sattığı, onun da kendi payıyla birlikte taşınmazı tümüyle davalıya satmak suretiyle teslim ettiği ve böylece yapılan geçerli işlemler sonucu davacının dava konusu yaptığı 1/2 payla bağlantısı kalmadığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken murisin sağlığında yapılan miras payının devrine ilişkin sözleşmenin geçersizliğinden söz edilerek kabul edilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle bir kimsenin sağlığında mirasçılardan birinin, diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs ile o kimsenin mirası hakkında ve kendi iştirak ve muvafakatı altında yaptığı sözleşmelerin geçerli olduğu MK.nun 613. maddesi hükmü gereğidir.
Beklenen miras hakkının devrine ilişkin sözleşme de, kurucu unsurları bakımından diğer sözleşmeler gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla meydana gelir. Ancak, ek olarak MK.nun 613. maddesinde vurgulandığı üzere, "iştirak ve muvafakat" şeklinde belirtilen miras bırakanın "olur"u şartına da uyulması gerekir. Bu olur, herhangi bir şekle uymadan, hatta miras bırakanın maksadı hakkında şüphe ve tereddüde yer vermeyerek iradeyi gösteren hareketlerin açığa vurması şeklinde olabilir. Somut olayda, miras bırakan devir sözleşmesini şahit olarak imzalamakla olurunu vermiştir. Bu nedenle, 20.4.1970 tarihli sözleşme geçerlidir. Ayrıca da, çekişmeli taşınmazda kardeşinin beklenen miras hakkını satın alan Hüseyin, miras bırakanın eşi annesi Satı ile birlikte davalı (H.Ş.)'ye bu yeri 20.4.1984 günlü senetle bedeli karşılığı satmışlardır. Kendilerinden başkaca da Seyit mirasçısı bulunmadığına göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2.11.1994 gününde, oybirliği ile karar verildi.